Cengiz Çandar kaybetti çünkü...

Cengiz Çandar, 28 Şubat'ta andaçlanarak işlemediği bir suçla karalandı... Elinden kalemi alındı...

Çok klasik bir giriş yapacağız ama galiba başka güzel bir örnek de yok...
Einstein demişti:
"Atomu parçaladım ama önyargıyı asla!"...
Cengiz Çandar, Soner Yalçın'ın tutuklanması konusunda "itirazcı" davrananları eleştiriyor...
Tabii eleştirecek...
Kim "yapma" diyebilir..
Çünkü Soner Yalçın'ın tutuklanmasına külliyen siyasi olarak bakanlar var...
Onların eleştirilmeleri doğal da...
Ama bir de biz ve bizim gibi olaya "hukuk - adalet - masuniyet" açısından bakanlar var...
Çandar bizlere haksızlık ettiği için yazıyoruz bu satırları...
Zira bizce de yılların gazetecisinin bu olaya baktığı pencere yanlış...
Tıpkı, benzer yorum yapan bazı arkadaşların yaptığı gibi yanlış...

Soner Yalçın'dan nefret edebilirsiniz ki kendisini sevmeyenlerin en başında gelenlerdeniz...
Soner Yalçın'dan "kişisel" zarar da görmüş olabilirsiniz...
O zaman da gideceğiniz yer Yargıdır...
Yani ihkakı hakkı aklınıza bile getirmemelisiniz...
Ama...
Bir insan salt suçlanmayla tutuklanıp yargılanacaksa...
Ve o insan yazılarındaki tarzından, karakterinden nefret ettiğiniz biri de olsa  demokratsanız...
"Hukukun üstünlüğü" diyorsanız...
O halde o tutuklanmaya itiraz edeceksiniz...

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül dün bakın ne dedi:
"Beraatı zimmet esastır"...
Genç gazeteciler baktılar:
"Anlamadınız herhalde?" deyip bir kez daha tekrarladı.
"Beraatı zimmet esastır"...
Yani; "aksi ispat edilinceye kadar herkes masumdur"...
Yani ünlü "masuniyet karinesi"...

Cengiz Çandar, 28 Şubat'ta andaçlanarak işlemediği bir suçla karalandı...
Elinden kalemi alındı...
Ve haliyle ekmek parası da...
Hatırlıyorum da kendisinden nefret eden kalemlerin dürüst olanları Cengiz Çandar'ı sahiplendi...
Çünkü ortada "kanıtlanmış suç" değil, "suçlama" vardı sadece...
Cengiz Çandar gibi bir ustanın Soner Yalçın'ı sevmiyor olması, ondan zarar görmüş olması Yalçın'ın "suçlu" olduğuna inanmasını gerektirmez...
Kaldı ki önyargı, kesin yargı değildir...

Çandar başlığı altında yayımlanan yazısının bir yerinde diyor ki:

"Sanki bu şahıslar gazetecilik faaliyetlerinden ötürü yargılanıyorlarmış gibi, etraflarında mesleki dayanışma adı altında koruyucu bir kalkan oluşturulmaya çalışılıyor.”

İyi de Cengiz Çandar; tutuklanan şahıs aynı şeyleri (suçlamaları) defalarca sizler için yazdı...
Defalarca suçladı sizleri, hedef gösterdi...
Ve elbette yanlış yaptı...
Peki, şimdi sizin yaptığınızın onun yaptıklarından farkı ne?..
Makalenizin içinde "küfür" ve "hakaret" olmayışı mı?..
Önyargı hakaretten beter değil midir?..
"Sanki bu şahıslar gazetecilik faaliyetlerinden ötürü yargılanıyorlarmış gibi" diyorsunuz...
Aksinin "doğru" olduğunu nereden biliyorsunuz?..
Yargılama bitti hüküm verildi de biz mi bilmiyoruz?..
Zira Ankara Temsilciniz Murat Yetkin Radikal'de başlığı altında yayımlanan makalesinde şunları yazıyor:

"Oda TV Koordinatörü Doğan Yurdakul dün bilgisayar sistemindeki bazı verilerin bilgisayar korsanlarınca oraya yerleştirilmiş olduğunu iddia etti, bence araştırılmalı. Geçenlerde bir üsteğmenin cep telefonuna, artık nasıl oluyorsa ‘yanlışlıkla’ polis gözaltısı sırasında bazı bilgilerin yerleştirildiği de öne sürülmemiş miydi? "

Sevgili Cengiz Çandar "benim yazdıklarıma inanın, Murat Yetkin'e değil" diyebilir mi?..

Lütfen düşün Cengiz Çandar...
Andıçlandığında neler çekiğini, neler hissettiğini bir düşün...
"Ama andıç palavraydı" diyorsan, bugün Soner Yalçın'u savunanlar (hukuku savunanlardan söz etmiyoruz) da hakkındak iddialara "palavra" diyor...
Ama bizler ve bizim gibi sadece "hukukun üstünlüğü ilkesini, demokrasiyi ve adil bir yargıyı savunanlar" tutukluluk haline itiraz ediyoruz...
Çağdaş demokrasiler bu tip suçlamalarda hapse atmayı değil, en azından elektronik kelepçe vurmayı tercih ediyor...
Ama, çağdaş demokrasiler...
Bizde çağdaş demokrasi yok çünkü bizim genelimizi "önyargılarımız" yönetiyor..
Korkarım sizi de...
Kaybettin Cengiz Çandar...
Empati ve adalet duygunu yitirdiğin, "beraati zimmet esastır" ilkesini hiçe saydığın için kaybettin...