Cemaat Erdoğan'ı Washington Post'tan vurdu!
14 Aralık'ta gözaltında alınıp serbest bırakılan Zaman'ın tepe ismi Ekrem Dumanlı ABD'nin en etkili gazetelerinden Washington Post'ta yayınlanan yazısında Erdoğan'ı topa tuttu...
14 Aralık'ta cemaatin medya kurumlarını da hedef alan operasyon kapsamında gözaltına alınıp bırakılan Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, ABD'nin Washington Post gazetesine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın politikalarını eleştiren bir yazı kaleme aldı.
Dumanlı 14 Aralık operasyonunu yorumladığı yazısında
"Kabahatimiz, hükümetin demokratik Türkiye'nin altını oyan
eylemlerini haberleştirmek." dedi. Cumburbaşkanı Erdoğan için sert ifadeler kullanan Dumanlı
yazısında "Erdoğan'ın pervasız davranışları sadece kendi mirasına
değil Türkiye ve müttefiklerine de zarar veriyor. Türkiye'nin
istikrarlı yatırım merkezi imajı bozuldu. Karakter suikastı,
kutuplaştırma ve sindirmeye dayalı siyasetin tehlikeli sosyal
gerilimlere yol açması kaçınılmaz. İçerisi kaotik olan bir Türkiye
uluslararası camia tarafından güvenilir bir ortak olarak telakki
edilemez. Erdoğan'ın otoriter adımları Türkiye'yi uzun zamandır
benimsediği Avrupa Birliği'ne katılma hedefinden uzaklaştırıyor."
dedi.
İşte Dumanlı'nın o yazısı:
"BAŞKA SORUM YOK SAYIN
YARGIÇ"
Geçen ay İstanbul'da gazeteme yapılan baskının ve 80 saat
gözaltının ardından mahkemeye ilk çıkışımda yargıca 'İki köşe
yazısı ve bir haber. Hakkımdaki tüm delil bu mu?' diye sordum.
Yargıç, 'Evet' cevabını verdi. Bu, hem kendi adıma, hem de
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
yönetiminde Türk demokrasisinin iç karartıcı durumunu göstermesi
adına, bir 'Başka sorum yok, sayın yargıç' anıydı.
"ERDOĞAN TÜRKİYE'Yİ TEK ADAM
İRADESİNE SÜRÜKLÜYOR"
Erdoğan, Türkiye'nin neredeyse 12 yıldır lideri olarak birinci ve
ikinci dönemlerinde ekonomik başarılara ve demokratik reformlara
katkıda bulundu. Ne var ki, birbirini takip eden seçim zaferleri ve
muhalefet partilerinin kifayetsizliğinden aldığı cesaretle, şu an
Türkiye'yi tek adam ve tek parti idaresine sürüklüyor.
"KABAHATİMİZ HÜKÜMETİN
EYLEMLERİNİ HABERLEŞTİRMEK"
İki kritik dönüm noktası, 2013'de gerçekleşti: Hükümetin Gezi
Parkı'ndaki protestoculara sert muamelesi ve büyük yolsuzluk
skandalının ardından adalet mekanizmasının sistematik şekilde
engellenmesi. O zamandan beri Erdoğan
muhalifleri ve tenkitçileri kendisini devirmeyi hedefleyen büyük
bir uluslararası komplonun parçası olmakla yaftalıyor. Daha geçen
hafta, 16 yaşında biri yolsuzluğu dillendirdiği için tutuklandı.
Hükümeti eleştiren iki gazeteci, Sedef Kabaş ve Mehmet Baransu,
attıkları twitlerden dolayı Salı günü gözaltına alındı. Gazetem
Zaman ve ben ise, Erdoğan'ın cadı avının sadece son
kurbanlarıyız.
Rejimin gözünde, 14 Aralık'ta polis tarafından gözaltına alınan
gazeteciler, televizyon yapımcıları ve senaryo yazarları, devletin
egemenliğini tehdit eden bir 'silahlı terör örgütü' üyeleri. Ele
geçirilmiş silahlar, saldırı planları ya da gazeteci kılığına
girmiş intihar bombacıları aramayın. Kabahatimiz, hükümetin
demokratik Türkiye'nin altını oyan eylemlerini haberleştirmek.
"BİZLER SADECE İŞİMİZİ
YAPMAKTAYIZ"
Günümüz Türkiye'sinde medya görülmedik oranda hükümete tabi.
Medyanın büyük kısmı, tüm yayın içeriğini izleyen hükümet
denetçilerinin doğrudan kontrolü altında. Hizadan çıkan, tacize
uğruyor ya da işten atılıyor. Ancak, Türkiye'de ne kadar kaldıysa,
özgür basının üyeleri olarak bizler sadece işimizi yapmaktayız.
Erdoğan'ın rejiminde terörist ilan edilmek için tek gereken,
hükümetteki yolsuzluk ve güç istismarlarının aleyhinde konuşmak.
Hemen ardından sözlü saldırılar, hükümet yanlısı medyanın karalama
kampanyaları ve hukuki tacizler geliyor.
Demokrasi, eğitim, dinler arası diyalog ve sosyal refah odaklı
barışçı sivil toplum hareketi Hizmet, yolsuzluk skandalından bu
yana, Erdoğan'ın temel saplantı objesi haline geldi. Hizmet,
misyonu ve değerleri itibarıyla Amerika'daki yurttaşlık hakları
hareketine benzemektedir. Destekçileri kamu ve özel sektörün bir
kesitini temsil eden normal vatandaşlarken, Erdoğan bürokrasideki varlıklarını hukuki bir
darbeyle özdeşleştirmekte. Hükümet binlerce polisi, savcıyı ve
diğer devlet görevlilerini tasfiye etti. Özel sektörde de Hizmet
Haraketi'ne aman vermeyen Erdoğan'ın saldırı makinası,
destekçileriyle bağlantılı kurumların ve firmaların üzerine
gitti.
"DÜŞÜNCE ADAMI FETHULLAH
GÜLEN..."
Geçen ay sıra Hizmet destekçileriyle aynı demokratik değerleri
paylaşan girişimcilerle kurulmuş olan Zaman ve Samanyolu
Televizyonu’na geldi. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca,
tutuklandı. Ben serbest bırakıldım, fakat yine de terörizm
suçlamasıyla yargılanacağım. Haberlere göre Hizmet Hareketi'nin
arkasındaki ilham kaynağı olan ve ABD'de ikamet eden Türk düşünce
adamı Fethullah Gülen'le ilgili bir yakalama kararı çıkartıldı.
Polis ve yargı, Türk anayasasına ve uluslararası normlara aykırı
yeni yasal düzenlemelere sarılıyor. Söz konusu kanunlar,
yetkililere Erdoğan'ın canının istediği herkese dava açma ya da eza
etme imkanı verecek şekilde hayata geçiriliyor. Somut deliller
olmaksızın sadece 'makul şüphe'ye dayalı olarak hükümete gözaltı
yapma imkan veren bir kanunun onaylanmasından hemen birkaç gün
sonra bizim içeriye alınmış olmamız bir sürpriz değildi.
"ERDOĞAN'IN PERVASIZ
DAVRANIŞLARI ZARAR VERİYOR"
Erdoğan'ın pervasız davranışları sadece kendi mirasına değil
Türkiye ve müttefiklerine de zarar veriyor. Türkiye'nin istikrarlı
yatırım merkezi imajı bozuldu. Karakter suikastı, kutuplaştırma ve
sindirmeye dayalı siyasetin tehlikeli sosyal gerilimlere yol açması
kaçınılmaz. İçerisi kaotik olan bir Türkiye uluslararası camia
tarafından güvenilir bir ortak olarak telakki edilemez. Erdoğan'ın
otoriter adımları Türkiye'yi uzun zamandır benimsediği Avrupa
Birliği'ne katılma hedefinden uzaklaştırıyor.
Bütün bunlara rağmen, Türkiye'den ümidimi hiç kaybetmeyeceğim.
Sonuçta ülkede yaşanan ilk aşağı yönlü sarmal değil bu. Zaman'a
baskının ardından gelen yerli ve uluslararası protestolar
muvacehesinde daha da iyimser hissediyorum. Eşim ve ben,
gözaltındayken dünyaya gelen kızımızın adını bahtiyarlık ve
mutluluk anlamına gelen Saadet koyduk. Saadet, Türk demokrasisinin
daha parlak geleceğine olan inancımızın sembolü. Gecenin en
karanlık anı, şafak sökmeden az öncedir