Cem Yılmaz'dan özür diliyorum
Fatih, söyleşi yayımlanmadan önce adamın bir baba değil, bir "vahşet" olduğunu bilmediklerine dikkat çekiyor makalesinde...
ADNAN BERK
OKAN
Gazete HT'den İzzet Çapa, gitti Cem Yılmaz'ın kayınpederi Neşet Yağtu'yu buldu ve bir söyleşi yaptı...
Okuyanlar o söyleşide; incinmiş, kızının doğum ameliyatından bile haberdar edilmemiş, ilk torununu öpüp koklayamamış bir babayla karşılaştılar...
Ben de başkaları gibi aynı şekilde etkilendim tabii...
Ve yaşı altmış devirmiş bir "potansiyel dede" olarak verdim veriştirdim Cem ve Ahu'ya...
Dün (07.08.2012) Gazete HT'de Fatih Altaylı'nın "babalık" başlığı altında yayımlanan yazısını okuyunca beynim yarıldı...
İzzet Çapa'nın konuğu olan baba ile Fatih Altaylı'nın anlattığı baba arasında "benzerlik" bile yok...
İzzet Çapa'ya konuşan baba haklı olarak yüreği yanık, evlâdından dorla koparılmış, tamamen ataerkil / erkek egemen bir aileye dünür olmak zornda kalmış bir "baba" idi...
Fatih Ataylı'nın anlattığı baba ise "berbat" bir "yaratık"tı...
Düğüne bile "Ayıp olmasın" diye davet edilen,
düğünü berbat etmeye kalkışmış ama başaramamış,
kızıyla yıllardır ilişkisi olmayan,
kızının hayatına başlangıcı dışında en küçük bir katkısı bulunmayan ve;
kızının en mutlu gününü bile zehir etmeye kalkışan bir baba...
Kızının hayatından çıkmış,
kızı popülaritenin zirvesine çıkınca ortaya çıkarak bu popülariteden pay almaya kalkışıyor, aynı zamanda kızından geçmiş yılların acısını çıkarmaya çalışıyormuş...
Yani;
"baba" demek, diyebilmek için mahkeme tescili de yetmeyen, Allah'ın meleklerinden yazılı bir belge getirmesi gereken bir "tohum atıcı"...
Fatih, söyleşi yayımlanmadan önce adamın bir baba değil, bir "vahşet" olduğunu bilmediklerine dikkat çekiyor makalesinde...
İyi ama Fatih...
Seni okumayan yüzbinlerin duyguları ne olacak?..
Cem, müşterisi 73 milyon kişi olan bir iş yapıyor...
Ya İzzet Çapa'ya anlattıklarından (benim gibi) olumsuz etkilendiyseler...
Ve benim gibi, o söyleşide anlatılanlara inanıp, Cem'i yerden yere vuranların günahları ne?..
Ben senin yönettiğin gazetenin ciddiyetine ve o söyleşide bana tanıılan adama inandım, güvendim; geçtim klavyenin başına "yağdırdım"...
Aaaaa...
Sonra bir de baktım ki "melek" diye tanıttığınız adamın aslında bir "şeytan" olduğunu açıklıyorsun...
Söyleyecek bir şey bulamıyorum; Fatih...
Ve...
Cem Yılmaz'dan özür diliyorum...
adnanberkokan
Gazete HT'den İzzet Çapa, gitti Cem Yılmaz'ın kayınpederi Neşet Yağtu'yu buldu ve bir söyleşi yaptı...
Okuyanlar o söyleşide; incinmiş, kızının doğum ameliyatından bile haberdar edilmemiş, ilk torununu öpüp koklayamamış bir babayla karşılaştılar...
Ben de başkaları gibi aynı şekilde etkilendim tabii...
Ve yaşı altmış devirmiş bir "potansiyel dede" olarak verdim veriştirdim Cem ve Ahu'ya...
Dün (07.08.2012) Gazete HT'de Fatih Altaylı'nın "babalık" başlığı altında yayımlanan yazısını okuyunca beynim yarıldı...
İzzet Çapa'nın konuğu olan baba ile Fatih Altaylı'nın anlattığı baba arasında "benzerlik" bile yok...
İzzet Çapa'ya konuşan baba haklı olarak yüreği yanık, evlâdından dorla koparılmış, tamamen ataerkil / erkek egemen bir aileye dünür olmak zornda kalmış bir "baba" idi...
Fatih Ataylı'nın anlattığı baba ise "berbat" bir "yaratık"tı...
Düğüne bile "Ayıp olmasın" diye davet edilen,
düğünü berbat etmeye kalkışmış ama başaramamış,
kızıyla yıllardır ilişkisi olmayan,
kızının hayatına başlangıcı dışında en küçük bir katkısı bulunmayan ve;
kızının en mutlu gününü bile zehir etmeye kalkışan bir baba...
Kızının hayatından çıkmış,
kızı popülaritenin zirvesine çıkınca ortaya çıkarak bu popülariteden pay almaya kalkışıyor, aynı zamanda kızından geçmiş yılların acısını çıkarmaya çalışıyormuş...
Yani;
"baba" demek, diyebilmek için mahkeme tescili de yetmeyen, Allah'ın meleklerinden yazılı bir belge getirmesi gereken bir "tohum atıcı"...
Fatih, söyleşi yayımlanmadan önce adamın bir baba değil, bir "vahşet" olduğunu bilmediklerine dikkat çekiyor makalesinde...
İyi ama Fatih...
Seni okumayan yüzbinlerin duyguları ne olacak?..
Cem, müşterisi 73 milyon kişi olan bir iş yapıyor...
Ya İzzet Çapa'ya anlattıklarından (benim gibi) olumsuz etkilendiyseler...
Ve benim gibi, o söyleşide anlatılanlara inanıp, Cem'i yerden yere vuranların günahları ne?..
Ben senin yönettiğin gazetenin ciddiyetine ve o söyleşide bana tanıılan adama inandım, güvendim; geçtim klavyenin başına "yağdırdım"...
Aaaaa...
Sonra bir de baktım ki "melek" diye tanıttığınız adamın aslında bir "şeytan" olduğunu açıklıyorsun...
Söyleyecek bir şey bulamıyorum; Fatih...
Ve...
Cem Yılmaz'dan özür diliyorum...
adnanberkokan