Cem Yılmaz

İzleyicilerin zekâlarıyla, gustolarıyla, sinema sanatı kültürleriyle dalga geçilmiş, “öpe öpe seyredecekler… Hem ağlayacaklar, hem gülecekler” düşüncesiyle çekilmişti…

Emek verilmiş hiçbir çalışma, ürün, film, roman, beste, şiir, makale veya bir başka eser için “Berbat” demedim…

Eleştirdim…

Kendi penceremden iyi taraflarını da yanlışlıklarını da belirttim…

Ama…

“Berbat” asla demedim…

Neden?..

Çünkü…

Asıl olan “iyi niyet”tir…

Yani…

Bir insan iyi bir roman yazmak ister..

Çalışır, çabalar ama olmaz…

Yazamaz…

Yazsa da tutmaz…

Ama alın teridir…

Emek ürünüdür…

Samimidir…

Hiç kimsenin aklıyla, zekâsıyla, duygularıyla “alay” etme amacı taşımaz…

Meselâ, “Yozgat Blues”

İyi niyetle çekilmişti…

Samimiydi…

Ama film yürümüyordu…

Filmin sonunu, verilen emeğe saygımdan getirdim…

Ama bunu nasıl başardığımı bir de bana sorun…

Hikâye çok sıradandı…

Çekimler günümüz sinemacılığı için çok zayıftı…

Kamera değil de sanki Ipad kullanılmıştı film çekilirken…

Ama…

Bilhassa  Ercan Kesal çok iyi oynuyordu…

Halen çeşitli şehirlerimizde Yavuz öğetmenin benzeri yüzlerce müzisyenin veya “müzisyen” olma iddiasıyla ekmek parasını çıkarmaya çalışan yurttaşımızın aynı çileleri çektiğini en iyi blenlerdenim…

Ayça Damgacı rolüne “cuk” oturmuş bir “sahne emekçisi” idi…

Tansu Biçer…

Nasıl da güzel oynuyordu bir taşra şehri delikanlısını…

Ama dedim ya…

Oyuncular ve yönetmenin (Fazıl Coşkun) iyi niyet ve samimiyetleri filmi kurtarmaya yetmiyordu…

Şimdi geleyin hayatımda izlediğim en “Berbat” filme…

Hangi film mi?..

Söyleyeyim...

Medya ittirmesiyle izlenmesi sağlanmaya çalışılan;  
“Pek Yakında”…

Evet…

Berbattı…

Çünkü…

Aynı senarist (Cem Yılmaz) daha önce gerçekten çok güzel senaryolar yazmıştı…

Çünkü…

Aynı yönetmen ( Cem ısrarla “Rejisör” diyor… Der der; kime ne?) daha önce çok güzel filmler çekti…

Çünkü…

Aynı kadro daha önce mükemmel karakterler yaratmışlardı…

En azından ellerinden gelenin en iyisini yapmak için olağanüstü çaba harcamışlardı…

Ama…

Bu defa hem senaryo, hem çekim, hem yönetim ve hem de canladırmalar (Evet evet “canlandırmalar”… Flash TV’nin ünlü reality showları gibiydi) berbattı…

İzleyicilerin zekâlarıyla, gustolarıyla, sinema sanatı kültürleriyle dalga geçilmiş, “öpe öpe seyredecekler… Hem ağlayacaklar, hem gülecekler” düşüncesiyle çekilmişti…

Gördük işte…

Cem Yılmaz’dan bir “Çağan Irmak” olmaz…

Olamaz…

Hâsılı…

Daha önce hepsini değilse de bazı filmlerini ayakta alkışladığım Cem Yılmaz bu defa kaybetti…

Not:

Bu film gişe yapmaz...
 
Yaparsa ne olur?..

Şahancılarla, Cemciler ele ele kara perdeye...