Cem Küçük: 15 Temmuz gecesi kim neredeydi?
Cem Küçük bugünkü yazısında 15 Temmuz gecesiyle ilgili tek bir soru işareti ortada bırakılmaması gerektiğini savundu..
Türkiye Gazetesi yazarı Cem Küçük, 15 Temmuz gecesiyle ilgili
tek bir soru işareti ortada bırakılmaması gerektiğini savunurken
Afrin operasyonuyla ilgğili de çarpıcı satırları kaleme aldı.
Cem Küçük, 15 Temmuz gecesi kimin önceden haber aldığı, kimin
sığınaklara indiğinin tespiti için tüm telefon konuşmalarının
incelenmesini istedi.
İşte Cem Küçük'ün bugünkü yazısından bir bölüm:
15 Temmuz gecesi kim
neredeydi?
Emekli Korgeneral Mehmet Şanver, Habertürk TV’ye önemli açıklamalar yapmış. Soru işaretlerini dile getiren Şanver bana kalırsa şüphelerinin küçük bir kısmını dile getirmiş. Önce, katıldığım kısımlarını yazayım.
“Bu darbenin hava kuvvetleri merkezli olduğu ifadesi biraz hatalı. Hava kuvvetleri her zaman ses getirir. Bir harekât alanına girmesi hava kuvvetlerini ön plana çıkarır. Ama bir yeri ele geçirmek, işgal etmek hep kara kuvvetlerinin gücü ile olur. Kara kuvvetleri olmazsa bir iş biraz zor olur. Hava kuvvetleri önemli bir rol üstlendi. Hava kuvvetleri merkezli gibi bir algı oluşturabilir. Köprüyü hava kuvvetleri işgal edemez, Meclis'i hava kuvvetleri işgal edemez. Hava kuvvetleri destekler. 32 sorti uçuş yaptılar, 13 bomba attılar..."
Buna katılıyorum. Hatırlarsanız 12 Mart darbesinden önce 9 Mart cuntası harekete geçecekti. Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur darbeye katılacaktı ama Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ikna olmamıştı. O katılmayınca 9 Martçılar hüsran yaşamıştı. Kara Kuvvetleri’nin ne kadar önemli olduğu o zaman daha iyi anlaşılmıştı. Faruk Gürler katılsa belki de 9 Mart cuntası başarılı olacaktı...
Katılmadığım konu da şu açıklaması: "Bu bir isyan. Bu darbe değil. 12 Eylül'de komutan belli. Kenan Evren. Bu taşeron edilmiş bir girişim. Bunun başarılı olması mümkün değil. Silahlı kuvvetler böyle kişilere pabuç bırakmaz. Öyle de oldu. Bu darbeyi silahlı kuvvetler engellendi. Tabii ki emniyet ve halk yardımcı oldu ama asker hayır demeseydi bu darbe olurdu..." Bu tespit doğru değil. Eğer halk sokağa dökülmese, Erdoğan direnmese başka sonuçlarla karşılaşırdık. Geçmişte bunun çok örneği var. Menderes kendisini almaya gelen askerlere dirense, karşı koysa 27 Mayıs başarılı olamazdı. İddia ediyorum, bütün ordu da darbeye katılsa ama halk dirense darbeciler amaçlarına ulaşamazlardı. Bu kadar kesin. Daha çok kan dökülebilirdi, ancak hedefine varamazdı. Ayrıca polis teşkilatının direnişi asla göz ardı edilemez.
15 Temmuz’un generalleriyle ilgili de Şanver şu değerlendirmeyi
yapıyor:
"Akın Öztürk darbenin 1 numarası olamaz. Çünkü onu Genelkurmay
Başkanı olarak yazmamışlar. Yani üzerinde bir isim var. Bu da
milletin kabul edeceği bir isim olmalı. İnsanları tanıyoruz,
iddianameleri okuduk. Bu davalar sonunda içeriden çıkan da
olabilir, içeri girecek önemli isimler de olabilir. Bu isimlerin
hepsini savcılara anlattım. Bunlardan TSK içerisinde aktif görevde
olanlar da var ama burada isim söyleyemem..."
O gece yaşananları biliyoruz ama karargâh ve kışlalarda tam olarak ne oldu, hâlâ soru işaretleri var. Şanver’in dediği gibi, içeriden çıkanlar olabilir, başka isimler de içeriye girebilir. Darbeye karışan ve hâlâ aktif görevde olanları anlattım diyor Şanver. Tabii bu isimlerle ilgili bilgiler doğru mu yanlış mı, onu zamanla anlayacağız.
Mehmet Şanver, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı ile ilgili şüphelerini de dile getirmiş: “İki helikopterle önce Fenerbahçe Orduevi'ne geliyorlar. Abidin Ünal'ın 3 korumasını alıyorlar. Hava Kuvvetleri Komutanının yakın koruması lazer tutuyor ve o sayede otoparka inebiliyorlar. Önlemesi gerekenler bu işin içerisindeyse bu işi engellemeniz zor. Bunlar koruma değil tam tersini yaptılar. Şahıslar geldi ve bana 'Ünal beni almaya geldiler komuta sende' dedi. Komutan kalktı. Bütün görüntüleri izledim ben. Komutan kalkıyor lavaboya gidiyor, kelepçelenmeden korumalarıyla helikoptere biniyor. Daha sonra Akın Öztürk'le görüntüleri çıktı kol kola. Bunlar bizim kafamızı karıştırıyor. Bizi niye bağladılar. Ellerimiz gözlerimiz ayaklarımız bağlandı. Ben gitmeden vedalaştım bir daha da görüşmedim Abidin Ünal'la.."
Abidin Ünal’la ilgili şüphelerini dile getiren başkaları da oldu. Tabii o kamera kayıtlarının tamamını görmek lazım. Diğer komutanların ifadesi de önemli. Bunların hepsi tezvirat da olabilir ama savcılarımızın iyice değerlendirmesi lazım.
Aslında 15 Temmuz gecesi kim neredeydi iyice araştırılması lazım. Bu işi yapmak zor değil. Önemli görevlerde bulunan asker, siyasi, bürokrat vb. kim varsa bunların darbe girişiminden 1 hafta önce başlayarak HTS kayıtları ve konuşmalarının içeriğine bakmak lazım. Karargâh ve kışlalarda kim nasıl davrandı, darbeye tutumu nasıldı hepsi öğrenilir. Yarın bir gün bambaşka sonuçlar ortaya çıkabilir.
Darbe girişimini önceden haber alanlar, erkenden sığınaklara
inenler, 15 Temmuz sabah 7’den, 16 Temmuz'un öğle saatlerine kadar
yapılan telefon görüşmelerine tek tek bakılmalı. Tek bir soru
işareti ortada bırakılmamalı. Ve 15 Temmuz’da kimler neredeydi,
tespit edilmeli...
Cem Küçük'ün yazısının tamamı için tıklayın