Cefakâr anne veya seks objesi olmam!
Ahu Türkpençe Taraf’a konuştu: Sinemada kadın ya seks objesi ya da cefakâr anne. Ben ise kendime benzeyeni seçiyorum.
DENİZDEN Gelen filmiyle yeniden çıkış yapan Ahu Türkpençe Taraf’a konuştu: Sinemada kadın ya seks objesi ya da cefakâr anne. Ben ise kendime benzeyeni seçiyorum.
Denizden Gelen adlı son sinema filminizden başlamak istiyorum önce. Sizi bu filmde oynamaya teşvik eden şeylerin en başında ne geliyordu?
Filmi Nesli Çölgeçen’in çekecek olması filmi kabul etmemde büyük etkendi. Tabii ki daha sonra da değindiği konu farklı olduğu ve güzel bir oyuncu kadrosu olduğu için.
Peki ya siz Türkiye’deki mülteci ve insan kaçakçılığı sorununa nasıl bakıyorsunuz?
İnsanların yaşamak ve çalışmak için yer seçme hakları olmalı. Savaşta olan bir ülkede doğan çocuğun günahı ne? Ya da açlıkla mücadele eden topraklardan başka yerlere göç edip orada hayat kurmak istemek kadar doğal ne olabilir. Fakat iş bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde olunca biraz karışıyor. Ülke daha kendi vatandaşına barınacak yer ve iş bulamazken mülteciler ikinci planda kalıyor, hatta onları geri göndermek tek çözüm gibi görünüyor. Ne yazık ki her yerde olduğu gibi bizde de mağdurdan yararlanan ve bu sorun üzerinden rant elde eden kaçakçılar var ki... Onlar mültecilere asla hak etmedikleri bir sefalet sunuyorlar. Paralarını alıp ulu orta bir yerlere götürüp bırakmak, onları kandırmak... vs gibi.
Denizden Gelen gibi “derdi olan” filmlerin az oluşunun nedeni nedir?
Amerikan sinemasını taklit edeceğiz diye uğraşmaktan bize has özel konuları gözden kaçırıyoruz. Oysa taklit işler yapmaktansa daha bize, bu topraklara ait hikâyeler anlatmaya çalışsak tüm filmlerde aynı samimiyeti ve “ derdi olma” durumunu görebiliriz.
Son dönem yapılan Türk filmleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sinemanın sektörleşmesi için her türden bir sürü ürün vermemiz gerekiyor. Bu yüzden komedi ve romantik komedilerin sayıca çoğalması güzel , ama aynı şekilde diğer türlerden de sayıca fazla film üretilse hiç fena olmaz.
Sizi beyazperde az görmemizin nedeni tiyatro mu?
Çok fazla kadını anlatan film çekilmiyor. Genelde filmlerde kadın karakterler; cefakar anne, seks objesi ya da didaktik öğretmen gibi şablon hallerde kullanılıyor. Bende bunların arasında en insana benzeyen, en gerçeğe yakın kadın karakterleri olan filmleri tercih etmeye çalışıyorum. Bu yüzden de çok filmde oynamıyorum.
Oyun günlerini iple çekiyorum
Sinemada ve dizilerde çok göze batmayan bir oyunculuğunuz var, ama bu oyunculuk yeteneğiniz tiyatroda daha fazla öne çıkıyor. Özellikle Sondan Sonra bunun bir göstergesi gibi...
Sinema filmlerinde performans gösterebileceğiniz kadın rolleri kolay kolay çıkmıyor. En azından ben henüz öyle dişi bir rol oynamadım. Tabii ki böyle işlenebilir bir kadın karakter gelirse seve seve kabul eder ve elimden geleni yaparım. Tiyatroda şanslıyım; tam da böyle performansa dayalı bir kadın karakteri canlandırıyorum ve rol üzerinden performans sergileme şansım oluyor.
Peki, neden olmuyor?
Dizilerde de sinema filminin özenini göremememizin sebebi yedi günde çekiyor olmamız ve ne yazık ki dizilerde kadınların sürekli ağlayıp durması, dizi erkeklerinin kurtarıcı ve çok güçlü olmaları, o konuştuğumuz şablon kadın ve erkekleri ortaya çıkarıyor. Belki biraz daha cesur yeni senaryolarla dizilerde de o farklılığı yakalayabiliriz.
Sondan Sonra, oyuncuyu çok fazla zorlayan bir oyun. Bir yandan dizi devam ederken, bir yandan da bu kadar zor bir oyunun üstesinden nasıl geliyorsunuz?
İnsan sevdiği şeyi yaparken yorgunluğunun farkına bile varmıyor. Sondan Sonra’da oynadığım için o kadar mutluyum ki, oyun günlerini iple çekiyorum. Beni motive eden çok güzel bir oyun çünkü.
FERHAT ULUDERE/SİBEL ORAL