Candaş Tolga Işık'tan Nihat Genç'e zehir zemberek yanıt
Posta gazetesi yazarı ve Kafa dergisi imtiyaz sahibi Candaş Tolga Işık'tan Nihat Genç'e çok sert yanıt..
Posta gazetesi yazarı ve Kafa dergisi imtiyaz sahibi Candaş Tolga Işık, Odatv yazarı Nihat Genç'in kendisine dair kaleme aldığı yazıya dair bir açıklama yaptı.
İşte Candaş Tolga Işık'ın Odatv'ye yolladığı o açıklama:
“En önemsiz yanlışınız olsa da düzeltmek isterim: Kafa Dergisi’nin bu yılki yılbaşı partisi Cezayir Lokantası’nda yapılmadı. Dolayısıyla yazıda - konuşmanızın girişinde “Liberallerin gittiği mekan-liberal kamuflaj” diyerek Cezayir Lokantası üzerinden yaptığınız göndermeyi değiştirip Hazine için başka bir kulp bulmanızı rica edeceğim.
DEVİR DEĞİŞİNCE Mİ TÜRKAN SAYLAN YAZMAYA BAŞLADIM
*İki yıl önce gittiğinizi söylediğiniz Türkan Saylan’ı anma ve ödül programını da yanlış hatırlıyorsunuz. Birincisi ben orada herhangi bir ödül almadım. Vakfın ricasıyla o yıl yazdığım “Hoca kanserden ölmedi, Hoca’yı ölüm döşeğinde ona terör operasyonu yapanlar öldürdü” diye biten yazımı törenin girişinde okumam istendi. Ben de gittim sahnede okudum. Teşekkür maksadıyla çiçek, plaket verdiler. “Bu tenekenin bir-iki yazısını okudum” demişsiniz ya. Keşke “o tenekenin” birkaç yazısını daha okusaydınız, en azından sizin de katıldığınızı söylediğiniz o törende okuduğum yazımı dinleseydiniz. Çünkü orada Hoca’yı sizin söylediğiniz gibi “devir değiştiğinde” tanımadığımı, yıllar önce üniversiteden başlayan ve devam eden tanışıklık hikayemi anlatmıştım. Belli ki okumayı sevmiyorsunuz! Bari 2008’de TV8 kanalında yaptığım programın kayıtlarına baksaydınız. Orada Türkan Saylan’ı defalarca konuk aldığım yayınları görebilirdiniz. Türkan Saylan’a “Genç subaylarla kızları tanıştırıyor!” pisliği atıldığında, 2009’da TV8’deki 8.Gün programındaki konuşmamı seyretseydiniz. Hoca’nın sağlığında ve vefat ettikten sonra yazdığım yazılara tek tek baksaydınız. Hatırlatayım bunlar olurken daha “devir değişmemişti”!
O 10 KASIM YAZISI MECLİS BAŞKANI’NIN SKANDAL SÖZÜNE İTHAFEN YAZILDI!
* 10 Kasım 2009’da yayınlanan Atatürk’ün adını yazmadığım yazının
son cümlesinde “Ölenle ölünmez” diye bitirdiğimi “yakalayıp” benim
için “Atatürk düşmanı” demeye getirmişsiniz. Yine okumamışsınız!
Okusanız görecektiniz ki bahsettiğiniz yazının o son cümlesinden
sonra altında bir not var! Dikkat ettiniz mi ne yazıyor?!
Anlatayım: “Ölenle ölünmez” ifadesi o dönemin TBMM Başkanı
tarafından o yılki 10 Kasım törenleri öncesi (7 Kasım 2009) sarf
edilmiş ve kendisine bu vatanın evladı diyen herkes tarafından çok
tepki görmüştü.
(https://www.google.com.tr/amp/s/www.ntv.com.tr/amp/turkiye/sahin-olenle-olunmez,TV2HLdmWd0mqEjv1XixYvA)
Ben de o yıl ki 10 kasımda (3 gün sonra) tam da Mehmet Ali Şahin’in hayal ettiği(!) Atatürksüz bir 10 kasım kurgusu yaparak “ironik” bir yazı yazdım. O haberle sayfada alta alta koyduk yazıyı ve en çok Şahin’e tepki gösteren okuyucularımız tarafından beğenildi.
Gelin görün ki siz ne gündemi takip ediyormuşsunuz ne de yazıyı o gün okumuşsunuz. Anlayacağınız, 7 yıl sonra çıkarıp bir “Atatürk düşmanlığı” örneği olarak sunduğunuz o yazı tam tersine Ata’nın kurduğu Meclis’te başkanlık yapıp ona bu denli “yabancı” birine tepki göstermek için yazılmış bir yazıydı.
Size Atatürkçülüğümü, bendeki Mustafa Kemal’i anlatmayacağım. Merak buyursaydınız yarım yamalak okuduğunuz o yazı kadar 10 yıldır özellikle de “devir değişmeden önce” yazdığım en azından birkaç Atatürk ya da 10 Kasım yazıma daha göz atar bu suçlamayı yapmaz, yapamazdınız. Boş bir zamanınızda okursunuz diye size bu yazılarımdan birini buraya koyuyorum. Bi ara bakarsınız... Atatürk diyor ki - 31.01.2012 -Posta ( http://m.posta.com.tr/ataturk-diyor-ki-candas-tolga-isik-yazisi-107244 )
* İnsanın midesini kaldıran liberal yazarlara hayranlık, “bağlılık” yazılarımdan bahsetmişsiniz. Kimden, hangi yazıdan bahsettiğinizi anlamadım. Öyle bir yazım olduğunu da sanmıyorum ama deyin ki var, kimin hangi yazara hayranlık duyacağına da siz mi karar veriyorsunuz?
KİMSENİN ADAMI, KANKASI, UŞAĞI OLMADIM, OLMAM!
* Benim FETÖ’cü polis müdürünün “adamı”, “kankası” olduğumu iddia etmişsiniz. Bu dile getirdiğiniz, internetteki birkaç tetikçi sitenin, talimatlı kalemin iftirasıdır. Bu iftirayı atanların hepsi hakkında dava açılmış ve neredeyse tamamı hakkında ceza kararı çıkmıştır. Ama yine de merakınızı gidermek adına izah edeyim: Benim ne geçmişte ne bugün hiçbir polis müdürü “kankam” olmadı. Gazeteci herkesle görüşür, konuşur, tanışır. Herkesle! Habere ulaşmak için herkesle temas halinde kalır, kalmak da zorundadır. Ama son tahlilde ne yazacağına kendi vicdanı ve ahlakıyla karar verir. Bahsettiğiniz FETÖ’cü polisi de bugünkü haber kaynağı polis, siyasetçi, v.s... tanıdığım kadar tanırdım. Ayrica haberiniz olsun onu göreve getiren de yıllarca orada tutan da ben değilim! Nazlı Ilıcak’ın bundan 6-7 yıl önce henüz FETÖ’ye FETÖ denmeyen yıllarda bizzat “Bir kitap yazacağım orada kendisiyle ilgili kısımlarda sormak istediğim sorular var” ricasıyla o tanışmaya vesile oldum. Tanıştırdığım biri polis, diğeri de yılların gazetecisiydi. Ortada o gün için bir “kriminal” tablo yoktu. İki ya da üç kez herkesin ailesinin, arkadaşlarının da katıldığı hiçbir gizli saklı tarafı olmayan yemek yendi. Bu yemeklerdeki sohbet dışında hiçbir hususi röportaja ya da konuşmaya da tanıklık etmedim. O sohbetlerde de herkesin bildiği konularda ve çoğunlukla herkesin farklı düşündüğü gündemle ilgili meseleler konuşuldu. O iki ya da üç yemekten sonrasına dair ise hiçbir fikrim yok. Çünkü Yılmazer’le bu meşhur tanıştırmadan sonra ilk ve son kez 1 yıl sonra -gazetemizde çıkan kendisiyle ilgili bir haberi ve yakın arkadaşım bir meslektaşımın hakkındaki açıklamalarıyla ilgili şikayet etmek için aradığı iki telefon konuşması dışında- hiçbir temasım olmadı. Nazlı Hanım’ı ise yine o bahsettiğiniz meşhur tanıştırmanın ardından ilk ve son kez 2 yıl sonra Sarıgül’ün yerel seçimler için tüm gazetecilere verdiği İstanbul’daki toplu yemekte gördüm. Nazlı Hanım’ın yazdığı kitaba gelince siz yine okumadığınız için bilmezsiniz, orada geçen konularda ben de yazılar yazdım. “Balyoz Darbe Planı” diye ortalık yıkılırken ertesi gün ben “Boyoz Darbe Planı” diye yazı yazıp bu kumpası göze soktum mesela. (http://www.posta.com.tr/amp/boyoz-darbe-plani-candas-tolga-isik-yazisi-16315) Yazı yazdığınız siteye kurulan kumpasta, meslektaşlarımız Ahmet ve Nedim için yazdıklarım ortadadır. İlhan Cihaner’in çocuğunun çizgi film CD’sini delil diye dosyaya koyan utanmazlığı kaleme alan da benim. (http://www.posta.com.tr/amp/soz-konusu-olan-tutuklamaksa-gerisi-teferruattir-candas-tolga-isik-yazisi-22593) Dolayısıyla kitapın içeriğindeki konularla ilgili benim duruşum bellidir. Kaldı ki hemfikir olmam da gerekmez çünkü o kitabı yazan da ima ettiğiniz gibi yazdıran da ben değilim. Mesleki hayatımda birçok insanla tanıştırıldım, birçok insanın da tanışmasına vesile oldum. Bunun, tanıştırdığınız insanların günahlarına, hatalarına, suçlarına sizi de ortak ettiğini ilk kez şahsınızdan öğrendim. Örneğin binlerce insanın katili darbeci Kenan Evren’le bizzat kendim birkaç kez röportaj yaptım. Hatta inanmazsınız, gazetemden birkaç meslektaşımın röportaj yapmasi için de yine aracı oldum. Sizin mantığınızla ben de 12 Eylül darbesinin sorumlularından biri miyim şimdi?! Birinin adamı-kankası olmak onun talimatıyla, yönlendirmesiyle iş yapmaktır. Benim yaptığım işler şunlar: 2010’da “Ben kısaca FG” diye yazı yazdım. (http://m.posta.com.tr/ben-kisaca-fg-candas-tolga-isik-yazisi-32831) Yine 2010’da “Fetullah Gülen’den başka Fetullahçı yok!” diye yazdım. (http://m.posta.com.tr/fethullah-gulenden-baska-fethullahci-yok-candas-tolga-isik-yazisi-44927) Tanımak, görüşmek, temas halinde olmak başkadır angaje olmak, tetikçilik yapmak başka! Bunlara bakarsanız benim böyle bir kankalık-adamlıkla işim olmayacağını görebilirsiniz. Sakın yanlış anlamayın, kendimi her dönem doğru yerde durmuş, hep “doğru” yazılar yazmış biri olarak filan da asla görmüyorum. Her gazeteci gibi hata ettiğim, göremediğim, yanıldığım, bugün dönüp baktığımda “Asla öyle yapmazdım, yazmazdım” dediğim bir çok konu ve bir sürü berbat yazım da var. Ama sizin suçladığınız gibi hayatımın herhangi döneminde ne bir örgütün, ne bir cemaatin ne de bir şahsın adamı, tetikçisi ya da adamı oldum.
NE 6 YIL NE DE BUGÜN TV’DE ÇALIŞTIM...
* Bugün TV’de 6 yıl program yaptığımı iddia etmişsiniz. Bu da doğru değil. Bugün TV’de bırakın program yapmayı hayatımda ekranına çıkmamışımdır. 2012 sonunda Kanaltürk’e “dışarıdan” haftada bir 45 dk’ lık aktüel bir sohbet programı yapmak için anlaştım. 2015’te bitti. Bu süre boyunca, kayıtlar oradadır, kendi programım hariç kurumun başka hiçbir yayınında beni göremezsiniz. Programın arşivi internette mevcut, tek bir FETÖ kumpasına dahi çanak tutulacak iş bulamazsınız. Aksine bu dönemde de yazacaklarımı yazmaya devam ettim. Bu arada hani o sizin de katıldığınız Türkan Saylan’ı anma töreninde zahmet edip dinlemediğiniz yazım var ya, “Hoca kanserden değil, kumpastan öldü” diyen, o yazıyı da o kanalda çalıştığım dönemde yazdım! Bir örnek daha vereyim: 2014’te Yarbay Tatar’a kurulan FETÖ kumpasına dair yazıyı da orada çalışırken yazdım: “Onuru için ölen adam” (http://www.posta.com.tr/amp/onuru-icin-olen-adam-candas-tolga-isik-yazisi-214998)
KAFA BALYA BALYA SATILMIYOR!
* Ali Ağaoğlu’nun yıllar önce katıldığı bir programda bana “her türlü” destek olacağını ifade ettiğini, bu yüzden sahibi olduğum derginin Ali Ağaoğlu tarafından “balya balya” satın alındığı için çok sattığını ima etmişsiniz. Ali Ağaoğlu’nun yıllar önce katıldığı bir programdaki o sözleri en çok beni rahatsız etmişti. Gelin görün ki Ali Bey’i derhal arayarak bu sözlerine açıklık getirmesini, düzeltmesini talep ettim. O da ertesi gün yanlış anlaşılmaya son derece müsait o sözlerini açıklığa kavuşturan bir düzeltme yayınladı. Belli ki onu da okumamışsınız. (http://medyatava.com/haber/ali-agaogludan-medyatavaya-aciklama-hicbir-gazeteci-ile-cikar-iliskim-yok_82749) Ayrıca bırakın balya balyayı Ali Ağaoglu’nun hayatında tek bir Kafa Dergisi bile aldığını sanmıyorum. Kafa Dergisi gerçekten çok okunuyor mu okunmuyor mu? Birileri “balya balya” aldığı için mi çok satıyor acaba? Bunun cevabını sahiden merak ediyorsanız yapabileceğiniz basit bir iş var. Bu dergiyi tüm Türkiye’ye dağıtan kurumdan (Yaysat) tiraj rakamlarını alırsınız. Ve sorarsanız, bu derginin toplu satışı var mı yok mu? Toplu şatış oluyorsa kime yapılıyor? Benim bildiğim gazetecilik böyle yapılır. İnternetten bakınıp ağzına geleni yazarak haysiyet cellatlığı yapmak sizin de yazınızın başlığında belirttiğiniz üzere FETÖ’ye ait ucuz şeytani numaralardır. Karar sizin, ama unutmayın ki kötülük kimsenin yanına kar kalmaz. Yeri gelmişken sormama izin verin, bugünün Türkiye’sinde birilerine “balya balya” satılıp halka “çok satıyor” denilen diğer yayınlar konusunda hiç yazdınız mı? Yoksa bu tiraj sahtekarlığına hassasiyetiniz Kafa’dan mı ibaret?
Son olarak, başta, “Beşiktaş meydanında ... .... ..... böylelerinin” olmak üzere yazıda geçen bütün küfürlerinizi size iade eder, bu küfürleriniz ve hakaretlerinizle ilgili şahsınıza karşı tüm hukuki haklarımı kullanacağımı bilmenizi isterim. Hayatımızın geri kalanında ne Beşiktaş’ta ne de başka bir meydanda karşılaşmamak dileğiyle...”