Çandar ve 'işçisin sen işçi kal' demokrasisi
‘Hayır’cıların bir kısmının kafası karışık olabilir ama hatırı sayılır bir oranı ‘sınıfsal çıkar’ üzerinden tepki veriyor
Gazete HT'de Konsensus'un yapığı bir araştırma sonuçları yayımlandı...
Evet - Hayır oranları değil beni ilgilendiren...
Ama...
Eğitim seviyesi yükseldikçe "Hayır" oylarının, eğitim düzeyi düştükçe de "evet" oylarının artması yalın bir gerçeği ortaya koyuyor:
Türkiye'nin 60 yıllık demokrasi tarihinde neden bir türlü gelişemediğini...
Niçin ekonomik büyümesini gerçekleştiremediğini...
Neden kişi başına kitap/gazete okuma oranının yerlerde süründüğünü...
Neden kişi başına milli gelirde Yunanistan'ın yarısı kadar bile olamadığımızı...
Hâsılı...
60 yıldır, "Köylü Demokrasisi"nin getirdiği "Köylü Kapitalizmi" ile gelinebilecek noktanın işte bu "az gelişmişlik" olduğunu...
Bu "acı gerçek" eğitimsiz insanların da dikkatini çekiyor olmalı ki İstanbul varoşlarında oturan, çocuklarını varlıklı ailelerin yanında temizlik yaparak okutmaya çalışan bir kız kardeşimiz,ı sorguluyor...
“Cengiz Ağabey” diyor; “Tüm yoksullar, şehrin dış semtlerinde oturanlar ‘evet’ oyu verecek; hali vakti yerinde, okumuş, bizlerden her şeyi daha iyi bildiğini düşündüğümüz insanlar ise ‘hayır’cı. Neden böyle oluyor? Bu ne demek?”
Ve...
Cengiz Çandar, geri kalmışlığımızın temel sebebi olan gerçek yanıt yerine şu cevabı veriyor:
“Demek ki Demokrasiye o dediklerinin asıl ihtiyacı var. Demokrasi asıl onların umurunda. Demek ki öbürlerinin farklı öncelikleri var. Demokrasi olmuş, olmamış o kadar da umurlarında değil.”
Nasıl?...
Rahmetli Cem Karaca'nın ünlü şarkısını hatırladınız mı?..
"İşçisin sen işçi kal"...
Yani...
Tercümesi şu:
"Bacım biz sana demokrasi getireceğiz... Sen yeter ki varlıklı ailelerin boklarını temizlemekten vazgeçme!"...
Vay be!...
Ömrüm boyu köhnemiş sol siyaseti işte bu yüzden hiç sevmedim, sevemedim...
İnsanları uyuttuğu için...
"Daha çok demokrasi" teranesiyle sonunda o fukara insanları seçilmişlerin veya kendi kendini seçmişlerin kulu kölesi olmak zorunda bıraktığı için...
Oysa gerçek ortada...
İnsanlarımız eğitildikçe gerçek özgürlüğün "Hukukun Üstünlüğü" ilkesinin tavizsiz uygulamasında olduğunu görüyorlar...
İnsanlarımız eğitildikçe, "Hakimiyetin kayıtsız şartsız millette" düsturunun kocaman bir siyasetçi yalanı olduğunu çünkü...
Köylülerin, cahillerin ve eğitimsizlerin çoğunluğu oluşturduğu bir demokraside hakimiyetin kayıtsız şartsız seçilmiş diktatörlerde olduğunu öğreniyorlar...
Ama...
Çandar bu gerçeği, eğitimli insanlarla alay edercesine "Tayyip Erdoğan karşıtlığı"na bağlıyor...
Örneğin ben nasıl olur da Tayyip Erdoğan karşıtı olabilirim?..
Ya da neden?..
Her fırsatta ekonomi politikalarını övdüğüm, küresel ekonomiyle uyum sağladığı için destek verdiğim Başbakan'a niçin karşı olayım?..
Ve...
(Cengiz Çandar'a göre) niye kof bir entelektüel olarak tanımlanmayı hak edeyim?..
Ekonomi politikaları doğru diye bir siyasetçinin yargı denetiminden kaçmasına göz mü yumayım yani?..
Sadece bu kadarla kalsa iyi...
Çandar belli ki gerçek demokrasinin tarifini bilmiyor...
Bilse; " ‘Hayır’cıların bir kısmının kafası karışık olabilir ama hatırı sayılır bir oranı ‘sınıfsal çıkar’ üzerinden tepki veriyor" der mi?..
Tabii öyle olacak...
Demokrasi "sınıfsal çıkarların" adil bir seçim ortamında kendilerini yönetecek ve kendinden yana politika uygulayacak olanları seçme hakkı değil mi?...
Gerçek, eksiksiz ve sınıfsal çıkarlarının farkında olunduğı bir demokraside bir fukara, diğerlerinden daha "Dindar" söylemde bulunuyor diye Lİberal Kapitalist bir partiye oy verir mi?..
Ya da bir büyük sermaye sahibi, "diğerlerinden daha Müslüman" deyip de bir işçi parti için uy kullanır mI?...
Elbette oy kullanan her yurttaş sınıfsal çıkarını gözetecek...
Elbette gözetmeli...
Ne yani?..
Hayırcıların sınıfsal çıkar üzerinden tepki vermesi ayıp mı?..
Yoksa suç mu?..
Sevgili Çandar belli halen Liberal olamamış...
Aklı hala El Fetih'te...
Hala Sosyalist veya demokrasisi olmayan cumhuriyetçi zihniyetin "sınıfsız, imtiyazsız bir toplum" yalanında...
Çandar, kendisine son derecede güzel, aklı başında ve sorgulayıcı bir sual soran kız kardeşimize keşke, Türkiye'de fukaraların neredeyse tümünün gelmiş geçmiş "en Liberal Kapitalist" siyaset kurumu olan Ak Parti'ye oy veriyor olmasının temelinde yatan ve hiç de "akılcı" olmayan gerçek sebebi anlatsaydı...
Ve bir başka ayıp ise şu...
Ben şimdi şurada: "Siz Cengiz Çandar'ın hükümete destek verirken demokrasi havarisi kesildiğine bakmayın o asla demokrat değildir“ desem haksızlık etmiş olmam mı?..
Haksızlık etmiş olurum tabiii çünkü Çandar'ın inançlarındaki samimiyeti sorgulama hakkını bana hiç kimse vermez?..
Hle niyetini okumak asla haddime değil...
Hiç kimsenin...
Peki Çandar, "Askeri darbeye de ‘sivil darbe’ye de karşıyız” diyenlerin "kocaman bir yalan" söylediklerinden nasıl bu kadar emin olabiliyor?..
Ben Çandar'ın demokrat olduğundan ne kadar eminsem aksi resmen tescil edilinceye kadar, "Askeri darbeye de ‘sivil darbe’ye de karşıyız” diyenlerin samimiyetlerinden de o kadar eminim...
Ben Ak Parti iktidarının bu ülkede rejimi değiştireceği, şeriat hukukuna geçeceği endişelerinin yersiz olduğundan ne kadar eminsem; CHP'ye oy veren milyonların da askeri darbeye karşı olduklarından o kadar eminim...
Çünkü ne ben ne de Çandar, beyin okuma operatörüyüz...
Çandar, haklılığına dayanak olarak Stephen Kinzer’in The Guardian’da yer alan bir yazısını gösteriyor...
Yazının başlığı, "Türkiye’de askerin pençesini kırmak".
Alt başlığında ise “Bu hafta sonundaki anayasal reforma dair referandumda sağlanacak bir zafer, Türkiye’nin tam demokrasiye geçişinde dev bir adım olacak” diyormuş...
İyi ama Çandar; aksi olacağını yazan bir çok yabancı yazar da var; onlardan niye alıntı yapmıyorsun?..
Kinzer kendi doğrularını yazıyor, başkaları da kendi doğrularını...
Ne Kinzer yazdı diye "Evet" oyu kullanmak şart, ne de diğerleri Türkiye'nin hzla sivil padişahlığa doğru gittiğini iddia ediyor diye "hayır" oyu vermek şart...
Genelkurmay Başkanlığını 8 yıldır Milli Savunma Bakanlığına bağlayamamış bir hükümet askerin hangi gücünü kıracak merak ediyorum?..
Çünkü...
Bugünkü Türkiye'de darbe yapılamaz, yapılamaz, yapılamaz...
Ama...
"Hakimiyet kayıtsız şartsı milletindir" yalanıyla yargı denetiminden kurtulmuş sivil iktidarlar diledikleri herşeyi yaparlar...
Hatta kendilerini "Padişah" olarak bile ilân edebilirler...
Çünkü bunun için Meclisteki milletvekili toplamının yarısından bir fazlası yeter...