Can Dündar kendisini dinleyen istihbaratçılarla buluştu

Cumhuriyet yazarı Can Dündar, VIP dinlemeler kapsamında kendisini dinleyen istihbaratçılarla buluştu ve dinlenme nedenini sordu.

Cumhuriyet yazarı Can Dündar, VIP dinlemeler kapsamında kendisini dinleyen istihbaratçılarla buluştu ve dinlenme nedenini sordu.

2008 - 2009 yılları arasında sektörlerinin ileri gelen 160 ünlü isminin 'istihbari dinleme' adı altında, 'terör ve organize suç örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle' dinlendiği iddia edildi.

Hürriyet gazetesinin santral numaralarından Doğan Holding'in üst düzey yöneticilerinin neredeyse tamamı dinlenmiş. Listede işadamları Ferit Şahenk'ten, Ali Koç ve Mehmet Emin Karamehmet'e, eski Genelkurmay Başkanları İsmail Hakkı Karadayı'dan, Hüseyin Kıvrıkoğlu'na, gazeteci Mehmet Yakup Yılmaz'dan, Yılmaz Özdil, Uğur Dündar ve Can Dündar'a kadar çok sayıda isim yer alıyor.

Hürriyet'in manşetindeki 160 kişilik "dinlenen VIP'ler" listesinde adı yer alan Can Dündar, önceki gün CNN Türk'te Mirgün Cabas'ın sunduğu 'Her Şey' programına konuk olmuştu.

Dündar, programda "Cemaat ile ilgili kavga çıkmasaydı bizim bundan haberimiz olmayacaktı. Erdoğan dinlenmeseydi bunlar ortaya çıkmazdı, damdan düşenin halinden, damdan düşen anlar. Dinleme kayıtlarının silindiğine inanmıyorum. Arkasından başka şeylerde çıkabilir, bir güvencemiz yok. Bu dinlemeleri yapanlar cezalandırılmalıdır. Bizim bunlarla mücadele etmemiz lazım, hukuki işlemler başlatmamız lazım, protesto edip, devletten hesap sormak lazım" diye konuşmuştu.

Dündar bugün de köşesinde "Olur böyle şeyler" diye omuz silkmemeye, nedenini, nasılını deşmeye karar verdiğini yazdı ve  "Derin kulak"ın eski sahiplerine, o dönem işbaşında bulunan istihbaratçılara haber gönderip, dinleme yapan istihbaratçı polislerle konuştu.

İşte Can Dündar'ın köşesinde yazdığı o ilginç buluşma:

"Haber geldi.
Buluştuk.
Konuştuk.

Telefonun ucundakiler
Doğrusu bir film sahnesi gibiydi.
Bizzat kulaklık takıp telefon konuşmalarımı onlar dinlememişti gerçi, ama soruşturmayı onlar yönetmişti.
Benim konuşmalarımın ses kayıtları onların önüne gitmişti.
Kimlerle, ne zaman, ne konuştuğuma, nasıl konuştuğuma kulak vermişlerdi.
Muhtemelen de sonunda "örgütsel ilişki ağı" içinde olmayıp sadece gazetecilik yaptığımı fark etmişlerdi.
Benden farkı olmayan bazı meslektaşlarımdan daha şanslıydım ki, tehlikeli sularda yüzdüğüm halde içeri alınmamıştım.

'Evet, dinlenmişsiniz'
İlk sorum:
"Haber doğru mu? Dinlediniz mi gerçekten" oldu.
Cevap:
"Evet doğru... Dinlenmişsiniz."
Güzel...
Hiç değilse samimi bir diyalog bu...
Evi basılmış bir şüpheli merakıyla sordum:
"Mahkeme kararı var mı?"
"Var. Her şey yasal çerçevede yapılmış."
"Peki neden?"
"Ergenekon soruşturması nedeniyle..."

Ergenekon dalgaları

Dönemi hatırlatmakta yarar var:
2008-2009 yılları...
Ergenekon dalgalarının ülkeyi salladığı, ilk duruşmanın yapıldığı dönem...
2008 Şubat'ında, o zamanlar "imparator" tahtında oturan savcı Zekeriya Öz'e tanık sıfatıyla ifade vermiştim.
Bana daha 1997'de yazdığım "Ergenekon" kitabıyla ilgili sorular sormuştu. Tutuklulardan birkaçıyla konuştuğuma dair de bir şeyler ima etmişti.
Sonra düzeltmiş, "Pardon, o başkasının kitabıydı" demişti.
Şimdi anlıyorum ki, kiminle ne konuştuğumun dökümü elindeydi. Belki de tapeler karışmıştı.

Neyin peşindeydiniz?

İnsan karşısında bütün gündelik konuşmalarını, mesleki çabalarını, özel hayatının detaylarını bilen biriyle konuşurken başta yadırgıyor, sonra yıllardır tanışıyormuş gibi bir rehavete kapılıyor.
İkinci aşamaya çabuk geçtim.
"Neyin peşindeydiniz" diye sordum.
"Sizinki bir 'önleme dinlemesi'ydi" dediler.
"Neyin önlemesi" diye sorunca da bir dizi teknik açıklama yaptılar.

(...)

Şantaj ihtimali

Bu izahatı dinlerken yüzüme yayılan gülümsemeyi anlayışla karşıladılar tabii...
İhtimalleri sıraladım:
Hükümet kontrolündeki bir kuruluşun hafızasındaki o kayıtların özel ellere sızdırılması?..
Diyelim hükümete muhalif bir yayın kuruluşunun ticari sırlarının deşifre edilmesi?..
Dinlemelerden elde edilen bilgilerle, hükümete ters bakan bir holdinge baskı yapılması?..
Dinlenen kişilerin özel hayatına dair istihbaratın şantaj amacıyla kullanılması?..
Olmadık şeyler mi?
"Hiç örneği var mı" diye sordu istihbaratçılar...
Bildiklerimi sıraladım.
"Araştıralım" dediler.
Ama tahminim o ki, devlete güvensizliğimizin nedenini, şimdi onlar da iyi anladılar.
Dün dinleyenlerin bugün dinlenmeye alındığı, yargılayanların yargılandığı bu despotik çark, demokratik bir devlete evrilmez ise hepimizin esir düşeceğini artık onlar da görüyorlar.
Belki dinleyenle dinlenenin tarihi buluşmasının en somut sonucu bu...