Can Ataklı'dan bomba rüşvet iddiası
Can Ataklı 2 yıl boyunca her gün en az 5-10 sayfa tuttuğu Cem Uzan notlarını neden imha etti? Erdoğan'ın hangi yakını Uzan için rüşvet istedi? Can Ataklı anlatıyor...
GAZETECİLER.COM - Zeynep Kurtbay'ın
Özel Röportajı
Can Ataklı TMSF’nin el
koymasıyla Uzan grubundan ayrıldıktan sonra 3 yıl işsiz kaldı. Ta
ki yeniden Vatan grubunda kabul edilene
kadar.
Can Ataklı ile röportajımızın ikinci bölümünde Zafer Mutlu ile yeniden bir araya gelişini; Cem Uzan’la ilişkisini; onun adına yönettiği ilişkileri; Başbakan Erdoğan’la ne konuştuğunu ve o dönemin kayıtlarını tuttuğu; her gün 5-10 sayfa yazdığı 2 yıllık anıyı neden imha ettiğini okuyacaksınız.
İşsiz kaldığınız o 3 yıl hiç girişimleriniz olmadı mı yeniden
medyaya dönebilmek için?
Herkese hatırlatıyordum. Aydın Doğan’a çok
haber gönderdim. Ortak dostlarımız var.
Bu dostlarınız iş dünyasından dostlarınız
mı?
Evet meslekten yok çünkü. Özkök’le yakınlığım yok. Ali Kırca ile yok… Özkan’ın kanalında haber müdürü olan bir kız adım geçince ‘O Uzan’ın adamı’ demiş. Kimsin sen ya? Bak sen var mısın; ben varım işte.
Nasıl geçti peki 3 yıl?
Evde oturdum. Ona da pişmanım; bir sürü şey yapabilirdim.
ERGENEKON TEDBİRİ ALDIM UZAN’LA İLGİLİ KAYITLARI İMHA ETTİM
Kitap da yazmadınız.
Yazmadım. Ama çok not tuttum. Uzan döneminin notlarını tuttum. Sonra onları imha ettim.
Gerçekten kaydı da yok şu anda öyle mi?
Kaydı var ama
nerede olduğunu ben bile bilmiyorum. Ergenekon mergenekon
sersemin biri gelir; ‘dur bakalım ordan bir darbe çıkarırız’ der. 2
yıllık anı var, günlük. Her gün 5-10 sayfa. Detay var. Bilgisayarı
bir arkadaşıma teslim ettim; dedim ki ‘İçindekileri bir CD'ye
aktar; birine ver bana da söyleme’. Yani adama bir şey olsa ben
bilmiyorum. Arkadaşıma bir şey olsa o adam benim kim olduğumu
bilmiyor.
[photos]
BİLGİSAYARI TÖRENLE KIRDIK, TEK BİR DİSK VAR ORTADA KİMDE
BİLMİYORUM
Tamamen şu Ergenekon’dan tedbir aldım. Birilerinin canını yakarım, benimkini değil. Ben samimi şekilde yaşadıklarımı yazmışım. Bilgisayarı da sonra törenle kırdık, imha edip çöpe attık. Bilgisayar ortada yok; disk var ama ben diskin kimde olduğunu bilmiyorum. Kitap yazacağım zaman diyeceğim ki 'al diski gel.'
Yani bir kara kutu var ortada.
Kara kutu gibi değil de Tayyip Erdoğan adına kimin rüşvet istediği var orada. Yüzüme açık açık söylüyor kardeşim. ''Bana şu kadar para ver ki ben seni Başbakan'la görüştüreyim; bu işi çözeriz'' diyor. Beni değil Cem Uzan'ı; söylüyor açık açık.
Siz o dönem Başbakan Erdoğan’la da görüştünüz; Cem Uzan için arabuluculuk yaptınız değil mi?
Tabii 3 kere.
BUGÜN BİLE HABER GÖNDERSEM BAŞBAKAN’A BENİMLE GÖRÜŞÜR
Neler konuşuldu o görüşmelerde; Başbakan’dan ne istediniz?
‘’Bırak Can Bey ya bunlar bitti’’ dedi. Şu an bile arasam Başbakan’ı belki ‘gitsin başımdan’ demez. ‘Beni uçağına alsana’ diye haber göndersem ‘hayır’ demez. 3 görüşmenin biri telefonla. İkisi yüzyüze. Birincisi hemen olayın sıcaklığında gittim; ÇEAŞ’a el konulduğunda. Bana dedi ki ‘’Sen çok iyi bir gazetecisin; bırak bunlarla anılma.’’ ‘‘Ben onların koruyucusu değilim. Profesyonel olarak orada çalışıyorum. Orada görevim var. 4 bin kişi çalıştırıyorum. Sorumluluğum var. Herkes adına konuşuyorum sizinle’’ dedim. Diyorlar ki ''Bu iş takibi değil''. Bulunduğum müessesese 4 bin kişi çalışıyor orada, her işin bir raconu var; bunları yapabiecek tek adam benim; bir dışhaberler muhabiri bunları görüşemez. Yani ben herkesin adına konuşuyorum Başbakan'la.
İkinci kez yine ‘tamam gelsin’ dedi. ‘’Adam anlaşmak istiyor. Şartları söyleyin, bitirecek. Devletle baş edilemeyeceğini biliyor’’ dedim. ‘’Hiçbir şey yapmam’’ dedi.
"BAŞBAKAN’A
ULAŞTIRMAK İÇİN AİLEDEN KİŞİLER RÜŞVET
İSTEDİLER’’
Peki sonra bakanlarla, Unakıtan’la da görüştünüz değil mi? Başbakan ‘’Bir şey yapmam’’ dediyse o görüşmelerinizin nedeni neydi?
Ha
sonra şöyle ‘’Ben Can Bey’i kıramadım bakın artık hukukumuz var,
bakın ama hiçbir şey yapmayın’’dı; taktik oydu bence. Cemil
Çiçek'le ben görüştürdüm Uzan'ı. Unakıtan'la Çiçek vardı. Cem Uzan
dedi ki ''Burada haksızlıklar var, ben ödeyeceğim. Siz bana bunu
yaparsanız ödeyemem.''
Bundan sonra benim Tayyip Erdoğan'a tekrar ulaşmak ve bu sorunu
çözmek için yaptığım bazı temaslar oldu. Tayyip Erdoğana çok yakın
isimler vardı. Beni Erdoğan’a ulaştırmak için aileden kişiler oldu,
rüşvet isteyen.
Başbakana yakın bir aile üyelerinin rüşvet istediğini mi söylüyorsunuz?
Evet aileden diyorum; ailenin yakını uzağı olmaz. Kimlerin devreye girdiği var işte O CD’de.
Erdoğan’a ulaştırmak için mi, sorunu çözmek için mi?
Sorunu çözmek için.
CEM UZAN ‘’BAŞBAKANLA RÜŞVET VEREREK GÖRÜŞMEM KARDEŞİM’’ DEDİ
Peki Cem Uzan’a bu rüşvet talebini aktardığınızda ne dedi?
Bak Uzan benim 1 yıl patronum oldu. 6 yıldır da çok yakın arkadaşım. Ben Uzan’ın o taraflarını gördüm. Hep diyorlardı; ‘rüşvetçi’ falan diye Uzan için. Bak işte bu kadar hayati bir konuda ‘’Vermem kardeşim. Ben haklıyım. Başbakan’a rüşvet vererek görüşmem, çözmesin’’ dedi. Çok basit bir şey oysa; adama 1 milyon dolar vereceksin o da seni Başbakan'la görüştürecek. Kimlerin devreye girdiği var yani. Diyorlar ki ''Uzan'a söyle; biz bunu buradan yaparız''. Ona gelen teklifler; Vodefone'un satışı. Ben hepsini söylüyordum; tartışıyorduk, 'Bu üçkağıtçı, bu ahlaksız ... falan''.
VODEFONE’UN PROTOKOLÜ BENİM EVİMDE YAZILDI
650 MİLYON DOLAR KİMDE PEKİ?
[page_end]
Vodefone’un satışı başlıbaşına bir olaydı. TMSF sattırmadı Başbakan'ın talimatıyla, daha ucuza aldılar. Eğer izin verseydi Başbakan, Uzan’ın borcu bitiyordu. 650 milyon dolar ucuza gitti. Ben de diyorum ki bu 650 milyon dolar’ı bugün birileri aldı mı? Çünkü Vodefone onu vermeye zaten razıydı. Biliyorum çünkü Vodefone’un protokolü bizim evde yazıldı.
Vodefone’un protokolü sizin evinizde yazıldı öyle mi? Siz medya grubunun başındaydınız. Ama iş süreçlerini de takip ediyordunuz; medya dışı işlerin protokolleri için evinizi açtınız. Uzan adına siyasilerle iş dünyasıyla görüşmeler yaptınız. Şimdi bakınca bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet Vodefone protokolü benim evimde yazıldı. Ben müdahil olmadım ki tanık oldum. Dışarıda bir yerde yapsan dikkat çekecek. Saat 3’teki toplantı için önce Uzan geliyor, sonra gelenin Vodefone’un CEO’su olduğunu kimse bilmiyor. Benim evde konuştular ne yapayım. Ben kendi çapımda lobi yapıyorum. Karamehmet’le de benim evimde görüştü Uzan. Mustafa Koç’a da gittim, anlattım. İşadamlarına anlattım. ‘‘Beni böyle görüyorsunuz ama bu adam böyle değil bakın olay bu’’ dedim. Sağolsun 1 saat beni dinledi beni. Ben onları anlattıktan belki 1 sene sonra Cem Uzan’la yemek yediler. Ama ben operasyon yapmadım.
GÖZÜ YAŞLI CEM UZAN’I DA YAKINDAN BİLİYORUM BEN
İlişki yönetimi miydi yaptığınız?
Evet. Cem Uzan’ın ben çok özel anlarını paylaştım. Kişilerin toplum önünde ve arkadaşlarının yanında görüntüleri vardır. Ben günlerce aylarca teke tek kaldım Cem Uzan’la. Gerçek zaaflarını gerçek sevinçlerini gördüm. Bana rol yapmıyor. Gözü yaşlanıyor, öfkeleniyor. O zaman portre değişiyor.
[photos]
‘YAKALADIK’ DEDİKLERİ FOTOĞRAFLAR HEP OYUN; CEM UZAN
EĞLENİYOR
Görüşüyor musunuz hala?
Ben saklamıyorum da Paris’ten de telefonlaşıyoruz. Bir kere atladım gittim. Gazetecilik yapmadım. Niye yapayım ki? Cem Uzan bilerek çıkıyor, eğleniyor, bana o fotoğrafları gösteriyor. Bir gazetenin muhabiri Cem Uzan’ı çekmeye çalışıyor. O muhabirin başında eski bir FBI ajanı duruyor; muhabir farkında değil. Hamle yapsa tak kapacak. Cem Uzan adına çalışıyor. Uzan bilerek çıkıyor. Yani resim çektirilecek çektiriliyor çektirilmeyecek çektirilmiyor. Uzan’ın kontrolünde hepsi. Bana diyorlar Cem Uzan’ı yaz’’. Niye yazayım? Ben başkası değilim ki, ayrılıyormuş; bütün ayrıntıyı biliyorum. O benim artık arkadaşım. Bundan sonra iş kursa da çalışmam onunla. Belki Ramazan’da ara bulursam kaçarım, yine giderim.
Nasıl vakit geçiriyorsunuz Uzan’la Paris’e gittiğinizde?
Yemek yiyoruz, şarap içiyoruz. Bu yılın sonuna kadar belli olacak. Davalarda kazanma ihtimalinin yüzde 90 olduğu söyleniyor.
MERCEDES PAHALIYA GİDİYOR DİYE BAKLAVAYI HELİKOPTERLE ALDIRMIŞ
Dönmeyi düşünüyor mu hiç?
Hayır hayır; bana söylediği o. Davalarda kazanma ihtimalinin yüzde 90 olduğu söyleniyor. Senin benim hayal edeceğimiz rakamlar değil. Hatta Aydın Doğan’ın bile. İnsanlar tekrar güçlerine kavuşunca ne yaparlar bilmiyorum. Kırgın bir de. Eğer bugün cep telefonu varsa Uzanlar sayesinde; radyo varsa UZanlar sayesinde; TV varsa UZanlar sayesinde. Eğer bugün çimento fabrikaları yabancıların değilse UZanlar sayesinde. Bunlar hep gerçek para kazanan işler yapmışlar. Yılda 500 milyon dolar kazanan adam neden çalsın? Vay efendim 30 milyon dolarlık teknesi var, 500 milyon dolar kar yapıyorsa adam neden olmasın ya? Adam diyor ki uçağı var; helikopterle uçuyor; ne olacak yani? Benim öyle bir param olsa helikopterden inmem; manyak mıyım bu trafikte? Baklavayı onunla aldırmış; ‘Niye baklavayı helikopterle aldırdın’ dedim. ‘Mercedes daha pahalıya gidiyor’ dedi.
Sabah’tan tazminat almadığınızı söylemiştiniz. Peki Uzan’dan aldınız mı?
1 kuruş almadım. Benim yerime gelen TRT’ci bile benim çok üstüme maaşla geldi. Benim maaşımı açıklamak için çok uğraştılar ama açıklayacak rakam bulamadılar.
Peki istemediniz mi?
Bir kere bile demedim; ‘Ya usta senin yüzünden oldu bütün bunlar’ demedim. Cem Uzan benim arkadaşım; gözünün önünde ben tablo satıyordum. Yaptığı tek iyilik falana söylesek belki bin lira daha fazla verir demekti. Tek avantajım oldu; ayrılırken dediler ki bu ayki maaşınızı alın bari dediler, peşinci olduğumu bilmeden. Halbuki ben almıştım. Sesimi çıkarmadım. O da beni iki üç ay idare etti.
ŞU ANDA ÖNÜMÜZDEKİ 4 YILIMI SATMIŞ DURUMDAYIM
Ayrılışım Şubat. Düşün 2004’ünbaşından 2006’nın Aralık’ına kadar 3 yıl. Oturduğum koltuk artık aşınmış. Saklıyoruz onu. Şu anda önümüzdeki 4 yılımı satmış durumdayım. Bankaya borç ödüyorum. Benim maaşımdan bir şey kalmıyor. A46, dükkan falan, ayakta duruyoruz. Gece yemeğe gitmiyorum, tatile çıkmıyorum. Ben para saçmadım; abuk sabuk şeyler almadım; keyifli bir hayat sürdüm.
Vatan’a gelişiniz nasıl oldu?
Kamera şakası gibiydi. Çevre faktörüyle Aydın Bey’e ben diyorum ki ‘’Niye ben? Fatih Çekirge bile senin artık en önemli safın oluyor. Buradaki en namuslu kişi benim. Kimseye kazık atmadım. Orayı burayı dolandırmadım. Bunu Koç ailesi dahil pek çok kişi özel sohbetlerde Doğan’a aktarıyorlar. Benim aldığım gayrı resmi repliklerde tepkiler hep aynı; ‘Bırakın canım o Uzan’ın köpeği.’
ZAFER OTURUYOR MASADA HEYECANLANDIM TABİİ 7 YIL GEÇMİŞ
Fakat 3 yıl sonunda Aydın Bey de anlıyor ki ben Uzan’a tetikçilik yapmadım, Uzan’a operasyon yapmadım, Uzan’dan para almadım. Biri diyor ki ‘Sen biliyor musun o çocuk ne halde; o şu anda en namuslu gazetecilerden biri sen nasıl görmüyorsun’… Bunu Zafer de biliyor… Bu sohbetler sonunda bir gün Bülent Tanla arıyor; ‘‘Tayfun Devecioğlu’nu arasana’’, ‘’Ya niye arayayım?’’ ‘Onlar sana Vatan’da yazdırmak istiyorlar, arayamıyorlar.’’ Çakıldım kaldım tabii elim gitmiyor telefona. Tanla bir daha aradı ‘’Ya aramamışsın’’ dedi. ‘’Abi nasıl arayayım ne diyeyim’’, ‘’Ya sen ara açınca söyleyecekler’’ dedi. Aradım, ‘’Abi burada yazman lazım’’ dedi Tayfun (Devecioğlu), ‘’Ya şaka mı yapıyorsun, Zafer mi gitti gazeteden’’ dedim. ‘’Hayır abi onun talimatı zaten senden telefon bekliyoruz’’ dedi. Dedim ki ‘’Evle filan bir konuşayım.’’ İstiyorum ki Uzan’la filan konuşayım, o Zafer’e düşman ya adamla arkadaşız göstere göstere olmaz. ‘’Yok abi zaman yok’’ dedi. Hemen arabalara bindik Sunset’e gittik. Zafer oturuyor. 7 yıl geçmiş aradan, ne yaparsın? ‘’Naber lan..’ dedi’ bana. ‘’Ne olsun lan’’ dedim. Heyecanlandım. Kalbin atar , sanki zaman geçmiş çocuğun olmuş da büyümüş de… Herhalde Zafer’in söyleyeceği 3 şey vardı; Tayfun hemen ‘’Abi ben ellerimi yıkayayım’’ dedi. Zafer ‘’Sana bir şey söyleyeceğim. Bir daha da konuşmayacağız. 1. Sana çok kırgınım’’ dedi. Benim 1 ay bunların aleyhine bir yayınım vardı, bir internet sitesinde.‘’ 2. Seni ben atmadım. Dinç Bey bana rağmen yaptı. Bunları bil, bir daha konuşmayalım’’ dedi. Oturduk balık söyledik, nasıl yiyeceğimi de bilmiyorum. ‘’Ya işte senin o eski manyak yazıların var ya; türbanı istemiyorsun, ona kızıyorsun buna kızıyorsun. Ben yarın fiyatı 10 liraya düşürüyorum’’ dedi.
BİR TEK HASAN CEMAL YAZIM VETO YEDİ BEN DE SORUN ETMEDİM
[page_end]
O günden bugüne de bana ‘‘şunu yaz bunu yazma. Tayyip’e fren yap ya
da muhalefet et’’ demedi. Bir tek genel yayın müdürünün dediği var;
‘’Abi nolur bunu çıkar; şimdi Zafer abinin başını yiyecek’’ dedi.
Hasan Cemal için ‘’Devletin haberi olmadan Kandil’e gidemez’’ diye
yazmıştım. Sorun etmedim. Yazarken ben de düşünüyorum tabii o da
Aydın Doğan’ın en kıymetlisi. Ne kadar ülkeyi sevmiyorsan,
patronlar onu çok seviyor. Tuhaf.
SABAH’TAKİ HAVAM YOK TAVLALARI DA ARTIK İZLEMİYORUM
Vatan’daki konumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sabah’taki havam yok. Tavlaları seyretmiyorum, oynamıyorum. Gazete içi yemeklere falan gidiliyorsa onlarda yokum. Zırt pırt çıkmıyorum ama ayda 1 Zafer’in odasının önünden geçiyorum. Naber filan… ‘’Gel bi çay iç’’ durumları. İş konuşmadan, derinliğine siyaset konuşmadan. Zaten okunan yazarlar arasında olmadığımı zannediyorum. Öyle hissediyorum.
REHA’YA GÖSTERDİKLERİ ÖZENİ BANA GÖSTERMİYORLAR
Öyle mi gerçekten? Gazeteoku.com’a göre sıralamanız fena değil. En çok kim okunuyor peki Vatan’da?
Gazetede öyle olmasa gerek. Reha Muhtar, Ruhat Hanım çok okunuyor, ben sıralamada bir hayli gerideyim sanırım; geride olduğumu hissediyorum. Çünkü öyle davranıyorlar. Bence en çok okunan Reha Muhtar. Çünkü en çok sevilen Reha Muhtar. Adam Türkiye’nin en sevilen yazarı en sevilen televizyoncusu. Nereye gitse kıyamet kopuyor. Onunla baş edemezsin.
[photos]
YARIN ÖBÜR GÜN ‘SEN EN AZ OKUNANSIN İLK SEN GİDECEKSİN’
DİYEBİLİRLER
Reha Muhtar’a farklı mı davranıyorlar peki?
Ona bir kat oda veriyorlar. Eski binada bir kattı odası. Şimdi burada yer bulamadıkları için özel ofiste çalışıyor. Kendime bakıyorum; gazetede bile sıralamada sonlardasın. Ben çok okunan bir yazar olsam herhalde başka türlü davranırlar; o özeni bana da gösterirler. Ben dert etmiyorum. Konumumu korumaya bakıyorum. Yarın öbür gün sen en az okunansın; ilk sen gideceksin derlerse bir şey diyemem. Vatan’da öyle olduğumu zannediyorum. Öyle olmasa birileri bir şey söyler. Bir de bizimkiler bir tarafın sözcüsü gibi bakıyor.
BIÇAK SIRTINDAYIZ AKP BİR KERE DAHA GELİRSE BİZ YOKUZ
Gazetenin yayın çizgisi sizce nereye gidiyor?
Bazen rahatsız
ediyor. Bugünkü hükümetin medya üzerinde güç kullanma yetkisi ağır
basıyor. Şimdi ben Doğan grubunun hükümetin hangi baskıları altında
olduğunu bilmiyorum. Ama Zafer biliyor, Özkök biliyor. Bizi ortak
etmez gayet normal. Ben de dert etmiyorum. Çünkü
yapabileceğim bir şey yok. Ben nasıl baskıların olabileceğini
bildiğim için bugün tek derdim konumumu korumak. Bazı haberleri
beni de üzüyor; şaşırtıyor. Ama işte gazete onu yaparken bak ben
bunu yazıyorum. Bıçak sırtı bir olay; çünkü bu iktidar bir kere
daha kalırsa biz yokuz.