Çalık ve Ciner'e açık mektup..
Henry Clay, "Haklı olmayı, başbakan olmaya tercih ederim" demişti...
ADNAN BERK OKAN
Siz ey ayakta kalabilmeyi başarmış iki medya
patronu!..
Unutmayın ki hiç kimse sevmez hizmetkârını…
Hele bir de adınız siyasal iktidarın gözünde
çıkmışsa “Bizim Oğlan”a…
Yandınız ki yanmak göresiniz…
Amerikalı ünlü senatör Henry Clay,
"Haklı olmayı, başbakan olmaya tercih ederim"
demişti...
Naçizane tavsiyem o ki; siz de aynısını yapın...
Haklı olun ama ne kul olun Başbakanlara...
Ne de düşmanlık edin...
Dönün de bir bakın eski iktidarların “Bizim
Oğlan”larına…
Ya da "müzmin düşmanları"na...
Meselâ eskinin azametli medya ve banka patronu Mehmet Emin
Karamehmet'i getirin gözlerinizin önüne...
Bugün medyasında maaş bile ödeyemiyor...
"Ama Türkiye'nin enerjisi satın aldı?.."
Evet ama ne bankaları kaldı elinde, ne itibarı...
Meselâaa...
Dinç Bilgin nerede?..
Nerede gelmiş geçmiş bütün iktidarların gözbebeği Enver
Ören?..
Afili delikanlı Erol Aksoy nerede?..
Ne Ilıcaklar kaldı piyasada, ne
Kuyucak’lar…
Ve ne de "herkes batar onlar batmaz" diye adına
efsaneler yazılan Uzan'lar...
Neden mi yıkılıp gittiler birer birer?..
Neden olacak?..
Çoğu, geçmiş iktidarlara boyun eğmekten, yerine gelen
yenileriyle kavga etmekten...
Ve…
Günü gelmeyen banka kredisini bile başbakanın iki dudağından
çıkacak “verin şunu kredisini” talimatına
bağlamaktan…
Ve…
Dönemin başbakanlarına “yağ çekmekten”…
Ya da küfür etmekten...
Beyefendiler;
Mutlaka başarılı birer işadamısınız ki, ülkenin ekonomik olarak en
güçlü aileleri arasına katılabilmişsiniz…
En güçlü medyaların künyesindeki sahiplersiniz..
Ama…
Hatırlarsanız bugünkü yerinizi, gerektiğinde burnunuzdan
kıl aldırmayışınıza borçlusunuz…
Gerektiğinde dik durabildiğiniz, gerektiğinde ise
esnemesini bildiğiniz için “yüksel ki bu
yer yerin değildir” dizesine uyum sağladınız…
Rakipleriniz de dostlarınız da sizi ciddiye aldığı, “yapar
mı yapar” dedikleri için yüceldiniz…
“Boş ver ya… O benim hizmetkârım.. Bana sormadan çişe bile
gitmez” denilen tiplerden olsaydınız bu gün kim bilir
hangi kurumda çaycılık yapıyor olurdunuz…
Ne demek mi istiyorum?..
Kısaca söyleyeyim...
Siz ya da gazeteniz veya yazarlarınız, siyasal iktidara her gün
küfür de etseniz, kulmuşçasına
biat ta etseniz saygı görmezsiniz…
Hele biat ve kayıtsız koşulsuz destek sizi daha da küçültür…
Bir siyasal iktidar sahibinin, bir medya patronu hakkında,
“Bugün benim karşımda bu kadar eğik duran şu adam, yarın
bir gün başka iktidarlara da beni yok etmesi için yağ
çeker” diye düşünmesinden daha tehlikeli bir durum
yoktur…
Batanların da batırılma noktasına gelenlerin de en büyük
hataları işte bu duruma düşmek olmuştu…
Yani…
Dikkat!...
Yani…
Bilin ki, Başbakanla can ciğer kuzu sarması olanlar da en az
Başbakan’a her gün küfür edenler kadar tehlikelidir sizin ve
geleceğiniz için…
Şimdi biraz da büyük Filozof – Şair Fuzuli’nin
Leylâ ve Mecnun isimli eserinden
birkaç beyit (Kâzım Taşkent Klâsik Yapıtlar Dizisi. YKY. Sayfa
138)...
“Anka kimin uzlet eyle pîşe,
Eyle reviş eyle kim hemîşe”
Ne demek mi?..
Buyurun okuyun:
“Yalnızlığı adet edin Anka kuşu
gibi!
Adın dolaşsın her daim dillerde...
Ama öyle hareket et ki;
İmkânsız olsun görmek seni…”
Devam edeyim mi?..
Buyurun o zaman:
“Gözden ırak olasen nihan
sen,
Tâ demek ola sana ki cânsen”
“Gizli kalmalısın gözlerden ki,
Sana ‘cansın’ demek mümkün olsun”…
Bitmedi…
Son bir tane daha:
“Sâgar kimin gezmegi harâm et
Nagme kimi perdede makâm et”…
Yani:
“Dolaşma kadeh gibi ellerde,
Nağme gibi yer tut perdelerde
(yükseklerde)”…
“Seyrek git dostuna dursun
ayaküstüne,
sık gidersen dostuna yatar kıçı
üstüne”…
Unutmayın: Herkes ulaşamadığına özlem duyar, her gün kapısında kul olana değil…