Çakmacılar ve SABAH'ta yok olan ilkeler!...
Sünniler genellikle Kuran okumaya meraklıyken, Aleviler ise daha ziyade hukuk kitapları okumayı seviyorlardı…
GAZETECİLER.COM –
Çalık’ın patronajını
sarstılar…
Yer ile bir ettiler…
Ne ilke bıraktılar adamda… Ne
disiplin…
Aynı sözler Erdal Şafak için de
geçerli...
Hatırlayacaksınız…
Erdal Şafak, “Sabah’ta iç çekişmelerin köşelere taşımasına izin vermem”
gibi bir başyazı bile yazmıştı…
O günler, Hıncal Uluç’a karşı bir
iç cephe kurulmuştu gazete içinde…
İstenmiyordu Uluç…
Patronaj “git” de
demiyordu…
Belki de diyemiyordu…
Bir Emre Aköz
çakıyordu…
Bir Engin Ardıç…
Bu ikiliye düzeyi yüksek olsa da
Mehmet Barlas katılıyordu zaman zaman…
Nazlı Ilıcak durur mu?..
O da sihamı kazayı fırlatıp
atıyordu Hıncal Uluç’un üstüne üstüne…
İşte o aşamada Erdal Şafak,
“geçmiş zaman babaları” gibi duruma el koydu…
Öyle, bir sert bakışın
yetmeyeceğini anladı o afacanlara…
Sesini yükseltti…
Masaya yumruğunu
vurdu…
Kavgacılar, peder beyden fırçayı
yemiş yaramaz veletler gibi sus pus oldular…
Derken…
Bir gün erken…
Emre Aköz,
Alevileri kaşıyan bir iddiayı gerçekmiş gibi yazdı
köşesinde…
“İddia” da
öyle kimilerinin yıllardır yaptığı gibi “hakaret” falan değildi
ha…
Yargı bürokrasisinde Alevi
yapılanması gibi bir şeydi…
Çok da normaldi yani…
Sünniler genellikle Kuran okumaya
meraklıyken, Aleviler ise daha ziyade hukuk kitapları okumayı
seviyorlardı…
Sünniler tüccar olup, iş adamı
olup, doktor olup, mühendis olup o mecralarda sürdürmek isterken
yaşamlarını…
Aleviler, “Nasıl olsa bir
yerlerimizi yırtsak bizi ordu komutanı, vali neyim yapmıyorlar biz
de bari hakim olalım, savcı olalım” diyerek hukuk
okudular…
Emre Aköz’ün bu oldukça makul karşılanması gereken yazısı, Alevi
kardeşlerimize “hakaret” edilmiş gibi atılınca ortalık yere önce
kendi gazetesinden Sevilay Yükselir kalktı ayağa…
Oysa makalenin ilk yayımlandığı
günlerde (her ne kadar “ben onu okumam” ayaklarına yatıyorsa da)
sesi soluğu çıkmayan Sevilay Yükselir’e, mensubu olduğu Alevi
cemaatinin kimi dedeleri fırça atmış olmalı ki kendi
hanımefendiliğine hiç de yakışmayan bir düzeyde (“düzeysizlikte” mi
demeliydik acaba) saldırıverdi Emre Aköz’e…
Derken, Hıncal Uluç’un tutuculuğu
ve o tutuculuktan kaynaklanan 3G yazısına Mehmet Barlas tepkisi
geldi…
Hâsılı…
Ahmet Çalık’ın “Yazarlarımın arasında kavga istemem” emri de uçtu gitti
havaya…
Erdal Şafak’ın o güzelim ve haklı “kavga etmeyin" makalesi
de...
Yazık oldu ilkelere…