Büyük haksızlık etmiş olurlar...
Medya yöneticileri ve yazar meslektaşlarım yazı yazamadığımı söyleyebilirler… Ama… Yazı yazmadığımı söyleyemezler…
Meryll Strep’in olağanüstü bir başarıyla canlandırdığı Florence Foster Jenkins’in hayatını anlatan filmi izleyenler hatırlayacaklardır…
Çok kötü bir sese sahip ve sürekli Detone olan Bayan Jenkins dünyanın “en ünlü” opera sanatçısıydı…
*
Ölmeden önce…
Aslında kötü bir “şarkıcı” olduğunu öğrenmiş ve şöyle demişti:
“İnsanlar şarkı söyleyemediğimi söyleyebilirler ama şarkı söylemediğimi söyleyemezler.”
*
Medya dünyasında benim için “Yazı yazamadığımı” söyleyenlerin sayısının çok fazla olduğunu biliyorum…
Nereden mi biliyorum?..
13 yıldır hiçbir ulusal gazeteden teklif alamayışımdan…
Ama…
*
Onlar haklı bile olsalar…
Medyanın “bir günde en çok yazan yazarı” (Her gün 10000 – 11000 harf/vuruş yazıyorum) olduğumdan eminim…
*
Hâsılı…
Medya yöneticileri ve yazar meslektaşlarım yazı yazamadığımı söyleyebilirler…
Ama…
Yazı yazmadığımı söyleyemezler…
HAKSIZLAR MI YANİ?..
Medya yöneticileri ve yazar meslektaşlarım “kötü bir yazar” olduğum konusunda haklı da olabilirler…
Hatta…
Ve belki de…
Mutlaka haklıdırlar…
Ama…
*
Yazmaya olan tutkumu…
Yazarken duyduğum heyecanı…
Klavyenin tuşlarına basarken yaşadığım duygu yoğunluğumu…
Hayallerimi…
Ve…
Hayallerimi yakalamaya olan arzumu…
Hayallerimi yakalamaya olan çabamı inkâr edemezler…
*
Ederlerse ne olur?..
İşte o zaman bana karşı çok büyük haksızlık etmiş olurlar…
*
NOT:
Tabii ki Bayan Jenkins acayip zengindi…
Acayip ünlü olması…
Çok dinleyicisinin olması…
Medyada ve yakın çevresinde eleştirilmemesini işte o acayip servetine borçluydu…
Ve fakat ben ise…
Sıradan bir sigorta emeklisiyim…
Yani…
Benzerliğimiz bulunduğumuz yerler ve sahip olduklarımızdan değil…
Beceriksiz ama iyi niyetli, çalışkan oluşumuzdan…
BİZİ TERK ETMEYEN İKİ GERÇEK DOST…
Doğduğumuz andan…
Öleceğimiz ana kadar…
Bizi…
Bir salise bile terk etmeyen…
İki gerçek dost var…
*
Bunlardan biri: Yaşam…
Diğeri: Ölüm…
*
İkisinin de…
Kıymetini bilin…
AKPM’YE KIZALIM AMA…
AKPM Türkiye’nin yeniden denetim altına almasına karar verdi…
“Haklılar” ya da “haksızlar” tartışmasında ne özgür olabiliriz…
Ne de duygularımızı yenebiliriz…
*
Ancak…
Şu kadarını söylemeliyim ki…
Yargı açısından “Demokratik” bir süreç geçirmediğimiz malum…
Çünkü…
*
Yargıç ve savcılarımız asla adil değiller…
Verdikleri kararlarda davacının ve davalının “kimliği, makamı, siyasi tarafı” çok etkili…
*
Örnek vereyim…
FETÖ ya da iktidara yakın bir meslektaşımız, muhalif bir yazara hakaret ettiğinde…
Muhalif yazar dava açmışsa eğer…
Kazansa bile…
Yargıçlar en çok 2.000.-- lira tazminata mahkûm ediyor FETÖ’cü ya da iktidara yakın yazarı…
*
Ama…
Emekli bir yazar (Hangi taraftan olursa olsun)…
Bir FETÖ’cü ya da iktidara yakın sözde işadamı için bir çift lâf ettiğinde…
12 bin, 15 bin hatta 20 bin lira ceza kesiyorlar…
*
AB üyesi ülkelerin parlamenterleri bunun farkında değiller mi yani?..
*
Hâsılı…
AKPM’ye kızalım kızalım ama…
AB için en değerli kurumun hukuk ve bağımsız, tarafsız yargı olduğunu da unutmayalım…
Yakup MURAT