Büşra, Ahmet Hakan'ın dişi hali mi

Salih Tuna, Büşra filminde aldığı ilginç notları okuyucularıyla paylaşıyor. Tuna, filmi bir Ahmet Hakan eleştirisi haline getirmiş.

GAZETECİLER.COM
Yeni Şafak Yazarı Salih Tuna, Büşra filminde aldığı ilginç notları okuyucularıyla paylaşıyor. Tuna, filmi bir Ahmet Hakan eleştirisi haline getirmiş.


Türbanlı bir genç kızla, liberal bir gazetecinin yaşadığı ilginç ilişki üstüne kurulan Büşra adlı film vizyondaki ikinci haftasında.

Ahmet Hakan ve Büşra

Üst tarafı "türbanlı" alt tarafı "kotlu"; üst tarafı "dinci" alt tarafı "laik" bir hanım kızımız Büşra.

Hulasa, üst tarafı alt tarafına söz geçiremeyen bir insan evladı...

Belki de "self determination" halindedir.

Yani, bi ufaktan "özerklik" vermiştir üst tarafı, alt tarafına! (Özerkliği veren alt tarafı da olabilir; bilemiyorum; artık hangi tarafı daha "dominant"sa.)

Ha, bak, şayet böyleyse, kendi halinde bir "liberal" de diyebiliriz ona.

Bu yüzden olsa gerek, her ayağa uyarım; icabında diskoya da giderim, "manita bey"le sokak ortasında da öpüşürüm vaziyetlerinde!

Mine Kılıç`ın canlandırdığı Büşra, nerden baksanız acayip bir tip! (Evet, tip, asla karakter değil.)

Nasıl anlatsam...

Ahmet Hakan kardeşimin "dişi" hali mi desem acaba?

Hayır, değil.

Çünkü...

Diskoda, "Bu benim kostümüm değil..." diyebiliyor, başörtüsüne gayet "Nazi" tavır koyanların karşısında.

Demek ki, Ahmet Hakan`ın aksine, köprüden önce son çıkış yapmış, ama yolunu kaybetmiş.

Başı türbanda, poposu meydanda Büşra`mızın yolu gerçekten de hiç belli değil.

Sevdiği adama sokak ortasında "yumulduğu" anda ezan okunur kaçar; görücü usulü evlenmeye önce "eyvallah" çeker sonra cayar, kahve dolu tepsiyi düşürünce aklı başına gelir, "fikrimi sordunuz mu?.." yollu bi güzel diskur çeker...

Demem o ki; hem tuttuğu yol belli değil, hem de baştan aşağı klişeden ibaret.

Bahadır Boysal`ın çizgi romanında olduğu gibi bir de "uçan tekme" atsaymış tam olacakmış ya, neyse.

Bir de Yaman Bey (Tayanç Ayaydın) var ki, hiç sormayın!

"Ben senin yerinde olsaydım türban takmazdım..." nobranlığından sıyrılıp "Yazık lan bu türbanlı kızlara, onlar da bencileyin yalnız..." insancılığına "zıplıyor."

Yönetmen Alper Çağlar`la senarist Bahadır Boysal, zannedersem, Yaman Bey`i aralarında paylaşmışlar. (Biri Atatürkçü, diğeri liberal falan ya!)

Yaman Bey`in ilk dönemini yönetmen arkadaş kapmış tabii. Büşra`nın zihniyet dünyasına öyle kroşeler indiriyor ki, zavallı kızcağızın aklını almacasına. (Kızımızın zaten aklı yok, o başka!)

Filmi izleyen "laik" ablalarımız da, "Büşra kız `hidayete` erip laik olacak..." heyecanına gark oluyor. (Hoş, Büşra kızımızın alt tarafı "gayet laik", ama besbelli ki kesmiyor. İllaki üst tarafını da "kapatacaklar"; başını açarak.)

Ayrıca, bu Yaman Bey`in büyük aforizmaları, şehirle, şehir hayatıyla ilgili açmazları, derin "yalnızlıkları" var.

"Dünyayı Kurtaran Adam"dan mülhem söylersek, dünyayı kurtaran bir yalnızlığa sahip!

Bu yalnızlık sayesinde Büşra`yı kurtarıyor. Yalnızlığını bulaştırdığı Büşra da onu kurtarıyor en sonunda.

Kültürlü de bir şey.

Hem kültürlü, hem de Büşra kızın türbanını hoş görünce, "Böyle giderse `Yeni Afak`ta yazmaya başlarsın..." tepkisine maruz kalıyor.

Halbuki bu Yaman Bey`den "Yeni Afak" diye gönderme yaptıkları bizim gazetede köşe yazarı değil, ancak iyi bir "aşşak oğlanı" olur.

"Peygamber der ki, çocukları aileleri değil, zaman yetiştirir..." gibi tuhaf tuhaf konuşuyor.

Ferit(Coşku Cem Akaya) tipi de öyle.

Dil bilen, işadamı, muhafazakar, sonradan görme, psikopat bir dallama.

Nargile içerken şöyle vaaz ediyor arkadaşlarına: "Kafirun süresinde, kadına istediği kadar değil, ihtiyacı kadarını vereceksin, deniliyor..."

Ulan oğlum bu nasıl cehalettir?

Ya o otoparktaki tanışma sahnesi...Her tanıştırılanın diğerine "selamün aleykûm" dediği sahne.

Üçüncü sınıf bir oryantalist bile bu kadar yabancı değil bu insanlara!

Hele o türbanlı kızlardan birinin durduk yere, "Bizimkilerin hazine arazisinde yaptırdığı yeni evimize taşınacağız..." sözüne ne demeli?

Yeni sınıfın yeni dallamaları böyle mi eleştirilir?

Bunun, "Bu millet artık uyandı. Kötülük odakları olarak ne yapacağımızı şaşırdık..." şeklindeki (o tuhaf muhafazakar dizilerdeki) repliklerden ne farkı var?

Aman yanlış anlaşılmasın; arkadaşlar yetersiz, hatta cahil falan, ama kötü niyetli değil.

Dahası...

Ötekileştirmeden kaynaklanan "yalnızlığa" vurgu yaparak, anlayışsızlığı eleştirmeye, çözüm yolu olarak da (nihayetinde) "sevişelim güzelleşelim" demeye getirmişler.

Dolayısıyla...

"Mahalle baskısı"ndan muzdarip Ertuğrul Beyciğimin seveceği, Ahmet Hakan kardeşimin de tastamam değilse da kendini bulacağı bir film "Büşra."

İkisine de hararetle tavsiye ederim.

Size gelince... (O kadar anlattık işte.) Size kalmış.