Bugün özel dershaneleri kapatan yarın nereyi kapatır?..

Özgürleştirmek ne kadar zorsa, yasaklamak o kadar kolaydır…

ADNAN BERK OKAN

 

Liberal demokrasiler sadece seçimlerin değil her türlü yarışın (üniversite sınavları da özgür yarışlardır) özgür olduğu rejimlerdir.

Liberal demokrasilerde fırsat eşitliği vardır ama imkân eşitliği yoktur, olmaz olamaz…

Olursa eğer, Olimpiyatlarda yarışan Ugandalı yarışmacılara da Amerikalı, Alman, Fransız, Japon, Kanadalı veya diğer zengin ülkelerin yarışmacılarıyla aynı imkânları vermek zorundasınız…

Peki verebilir misiniz?..

Tabii ki veremezsiniz…

O nedenle liberal demokrasilerde asıl olan imkân değil fırsat eşitliğidir…

Nedir fırsat eşitliği?..

Söyleyeyim:

Yarışlarda adil olmaktır…

 

Yani…



Ugandalı
 atlet
bilir ki kıt imkânlarına rağmen eğer kendisinden çok daha geniş imkânlara sahip Amerikalı, Alman, Fransız, Japon, Kanadalı veya diğer zengin ülkelerin yarışmacılarını geçerse “birinci” veya “şampiyon” ilân edilecektir…

Üniversite sınavları da özgür yarışmalardır…

Dershaneler ise o yarışa hazırlık yapılan pistlerdir, beslenme sistemleridir, ayakkabılardır, formalardır, yatılan yataklardır, banyo yapılan duşlardır, v.s.…

Yani…

Hakkâri lisesinden mezun olan bir öğrenci eğer sınavda İstanbul’un en pahalı özel okullarından birinden mezun olmuş bir başka öğrenciden daha yüksek puan alırsa, ikisi de aynı üniversiteyi tercih etmeleri durumunda Hakkârili öğrenci okula kaydını yaptıracaktır…

 

Dershaneleri kapatmak;




öğrencilerin elinden pistlerini almaktır…

Ayakkabılarını almaktır…

Beslenme rejimlerine el koymaktır…

Ahmet Hakan’ın CNNTÜRK’te sunduğu Tarafsız Bölge’de ünlü hukukçu Turgut Kazan bir sosyalist olarak özel dershanelere karşı olduğunu ama belli ki ihtiyaç olması nedeniyle yıllardır mevcudiyetlerini sürdürdüklerini söyledi…

İşin ilginci; iki kızının da karşı olduğu dershaneler sayesinde hedefledikleri üniversiteleri kazandığını hatırlatmadan da duramadı…

Kazan’ın özel dershanelere karşı olması ideolojisi bakımından saygı duyulası bir görüştür…

Buna rağmen özel dershanelerin gerekliliğini itirafı ise ahlâki yapısının sağlamlığına işaret eder…

 

Ey güzel insanlar!..

Ak Parti Hükümeti’ne destek olmak, Başbakan Erdoğan’ı sevmek; aklın yolunu reddetmeyi gerektirmez…

Erdoğan da beşerdir elbette zaman zaman şaşacaktır…

Şaşmak ayıp değildir…

Şaşmak kusur değildir…

Şaşmak suç değildir…

Ayıp olan; dershanelerin liberal demokrasinin ve kapitalizmin vazgeçilemez kurumları olduğu gerçeği bu kadar açıkken onların kapatılmasını istemek, isteyebilmektir…

Dershaneler talep görmezse, öğrenci gelmezse kendiliklerinden kapanacaktır zaten...

Talep olduğu sürece de açık kalacaklardır...

Yani...

Ne açmak için kanun gereklidir dershaneleri ne de kapatırken yasak getirmek...

Demek istemem o ki...

Bugün dershaneleri kapatan bir siyasal iktidar bir süre sonra özel hukuk bürolarını da kapatır…

Ona da bir gerekçe bulur, bulabilir…

 

Çok merak ediyorum…




Bugün piyasa ekonomisinin girişim özgürlüğünün kurumlarından biri olan özel dershanelerin kapatılması için Hükümet’e destek veren yazar arkadaşlar o zaman ne yazacaklar?..

“Yok daha neler!.. Hükümet özel hukuk bürolarını neden kapatsın?” diyenler çıkabilir?..

Bugün özel dershaneler için uydurulan gerekçelerin benzerini üretmek o kadar kolay ki…

Bir iktidar yasaklamalar koymaya başlamaya görsün…

Arkası su gibi gelir…

 

Çünkü…




Özgürleştirmek ne kadar zorsa, yasaklamak o kadar kolaydır…

Özgürleştirmek için sadece kanun çıkarmak yetmez çünkü zihniyet yasalardan daha etkindir…

Yasaklar bırakın kanun çıkarmayı, genelgeyle bile konulabilir…

Ve…

Ordu…

Ve…

Polis…

Ve…

Yargı…

Ve…

Bürokrasi hükümetin yönetiminde olduğuna göre iki satırlık genelgeyle dünya bireylere “zindan” edilebilir…

Dershanelerin kapatılacak olması bunun tipik örneğidir…

Ve…

Daha da fenası…

Kültürel gelişimini tamamlayamamış ülkelerin halkları özgürlüklerin genişliğinden nefret ederler…

 

Hâsılı ey güzel insanlar!..

Ak Parti Hükümeti iktidarının ilk yedi senesinde özgürlükleri mümkün olduğu kadar genişletebilmek için mücadele etti, çalıştı, statükoyla savaştı…

İktidarının son üç yılında ise özgürlükleri daraltmak, yasakları genişletmek için çabalıyor…

Hem kendine yazık ediyor hem millete, hem demokrasimize…

Yani…

Gitti statükoyla savaşan Ak Parti, geldi statükoya esir olmuş Ak Parti…

Bilmem anlatabildim mi?..

adnanberkokan@gmail.com