Bu yazıyı kim yazmış olabilir?

Satırları okuduğunuzda şaşırabilirsiniz. Buyrun işte o yazı, bakalım kim yazmış bulabilecek misiniz?

GAZETECİLER.COM - Sözü hiç uzatmadan bir yazı aktaracağız sizlere...
Yolsuzluk ve din üzerine bir yazı...
Okuyun bakalım bir tahminde bulunabilecek misiniz,
Bu yazıyı kim yazmış diye...

İşte o yazı; 

'Bu nasıl bir Müslümanlıksa, kaynağı belirsiz servetler, yolsuzlukları örtmek için yapılan işbirlikleri, bugün ak dediğine yarın kara demek, çetelerin yakalanmasına yol açacak olayları 'fasa fiso' diye küçümsemek, medyayı susturmaya çalışmak, bu Müslümanlara mubah.
'Takiyye, diye laf bulmuşlar, 'Niye yolsuzluk yapıyorsun' deyince, 'takiyye' diyorlar, 'Paraları nereden buldun' deyince, 'takiyye' diyorlar, 'Niye çetelerin suç ortaklığını üstleniyorsun' deyince, 'takiyye' diyorlar.
'Ben İslam alimi değilim ama bilenlere sormak istiyorum.

'Müslümanlık bu mu?
'Bir takiyye mi bu inanç?
'Onlar gibi olmayı mı Müslümanlık olarak sunuyorsunuz bize, laikliği savunanlara, [onlara] benzemedikleri için mi kızıyorsunuz?
'Bu iktidarın Türkiye'yi bir karanlığa sürüklediği açık... Biz gücümüz yettiğince buna karşı çıkacağız. Ama dini, yolsuzluğun kılıfıymış gibi göstermelerine bu ülkenin inançlı insanları ne diyecek?
'Siz ne diyeceksiniz dinci kardeşlerimiz?
'Yolsuzlukların, türban konusu kadar bir önemi yok mu gözünüzde?
'Takiyye, bir ibadet biçimi mi oluyor artık ülkemizde?'

TARİH: 21 KASIM 1996

Yazı bu tarihte Yeni Yüzyıl gazetesinde yayınlanmış...
Kimin yazdığını bulamadıysanız, Oray Eğin'in köşesinden okuyalım;

"Ahmet Altan...
Bugünkü iktidara destek veren gazeteci
(...)
Yolsuzlukların aydınlatılması konusunda tavrını da bu kadar net koymuş bir gazeteciyse Ahmet Altan... İster istemez merak ediyorum: Taraf'a bavulla bırakılan begelelerin arasında yolsuzluğa dair hiç mi bir sayfa yok? Bir tek Deniz Feneri belgesi yok mu içlerinde mesela...
(...)
Ya Taraf bu dönemin yolsuzluklarıyla ilgili haber yapamıyor... Ya da haber yapmamayı tercih ediyor... Yoksa Ahmet Altan'ın 1996'dan bu yana din ve yolsuzluk konusundaki görüşleri değişti ve o da 'Dün dündür, bugün bugündür' mü demeye başladı.