Bu Serdar Turgut çıldırmış olmalı...
"Tamam ama" diyeceksiniz, "bak işte adam ne güzel kitap yazmış... Neden çıldırmış olsun ki?"
ADNAN BERK OKAN
(ÖZEL HABER / ANALİZ)
Evet evet; kesinlikle çıldırmış olmalı bu adam...
Kim mi?..
Serdar Turgut...
Bi kitap yazdı...
Adı: Yeni Medya... (Destek Yayınevi.
2013)
Oku oku çıldır...
İşin kötüsü benim de kanıma girdi...
Arka kapakta benim de bir (Pek ukalâca) bir görüşüm yer
alıyor...
"Ey güzel insanlar!" diye başlamışım
mutad...
Ve devam etmişim:
"Eğer kendinize gazeteciliği meslek olarak
seçecekseniz; şu an elinizde tuttuğunuz bu kitabı mutlaka
okumalısınız... Çünkü geleceğin gazetecisini başarıya ulaştıracak
her türlü bilgi bu kitapta var"...
Diyeceksiniz ki:
"Ne o yahu!.. Yoksa yazdıklarından pişman mısın?..
Yalan mı yazdıkların?"
Yooo...
Yazdıklarımdan pişman değilim...
Aksine, iyi ki öyle yazmışım...
Zira kitap tam da okunası bir kitap...
Zira kitap tam da okunası bir kitap...
"Ders" niteliğinde...
Ama...
Çok delice...
Akıllı işi değil yani...
Yok vallahi...
Öyle kimi dostların dedikleri gibi "Kâğıda basım
gazetecilik bitti" gibi bir iddia falan da
yok...
Aksine...
Kâğıda baskı gazeteciliğin, sanal sayfalarla (sıfır
maliyetli sayfalar) rekabet edebilmesi için neler yapılması
gerektiğini nefis anlatıyor...
Ve...
Deliceliği kışkırtıcılığından
kaynaklanıyor...
Neyi kışkırtıyor?..
Para kazanma dürtülerini...
Çünkü...
Hemen herkesi "yazarak para kazandıracak" nefis bilgiler ve önermeler var kitapta...
Neyi kışkırtıyor?..
Para kazanma dürtülerini...
Çünkü...
Hemen herkesi "yazarak para kazandıracak" nefis bilgiler ve önermeler var kitapta...
Çok okunabilir ve haliyle rekâm alınabilir bir blog sahibi
olmak için neler yapılması gerektiğini anlatıyor
meselâ...
Eğer tembellikle malûl değilseniz nefis
önermeler...
En güzel tespitlerinden biri "Eski Gazeteciliğin
yerine yeni gazeteciliğin nasıl olması gerektiği"
üzerine...
Serdar isim vermiyor ama ben okurken
rahmetli Uğur Mumcu ile Allah uzun ömür versin
Emin Çölaşan'ı hatırladım...
Biliyorsunuz...
Bu iki değerli gazeteci büyüğümüz (Yaşça tabii ki) "işadamı" deyince hemen "hırsız ve polisi" hatırlarlar...
Yani...
İki değerli gazeteci büyüğümüze göre gazeteciden asla
işadamı olmaz...
Serdar o eskimiş zihniyeti
yıkıyor...
Gazetecinin aynı zamanda "patron" da
olabileceğini anlatıyor...
Yöntemini de öğretiyor elbette...
"Tamam ama" diyeceksiniz, "bak
işte adam ne güzel kitap yazmış... Neden çıldırmış olsun
ki?"
Çılgınlığı yazdığı kitap değil canım...
Çılgınlığı küresel siyaset üzerine
yazdıkları...
Türkiye'yi çok yüksek vasıflı
poltikacıların yönettiğini mi zannediyor ne?..
Sanıyor ki Türkiye bir ABD...
Türkiye bir Almanya,
İngiltere...
Ve hatta imkansız ya; bir
Japonya...
Yok öyle bi şey aabi...
Türkiye, Türkiye...
Dışarıdan, dünyanın güvenilir hukukçularından birinin (Ki
o vasıfta hukukçularımız var) adalet bakanı atanması yerine,
sıradan bir kasabalı boşanma avukatının "Adalet
Bakanı" olarak atandığı bir ülke...
Öyle olunca da...
"Bizden olan hakim ve savcılara soruşturma izni vermiyorum, düşman savcılar soruşturulsun" diye emir verebiliyor haliyle...
Demek istemem o ki...
Serdar yurttaşı olduğu devleti
tanımıyor...
Tanımadığı için taleplerini çok yüksekte
tutuyor...
Bi de kalkıp "Oyun tamamlandı" diye bir
makale yazmasın mı?..
N'olmuş oyun tamamlanmış da?..
Ne olacakmış?..
Kötü bir dış politika yüzünden başımız fena halde
belâdaymış...
"Dünyanın güçlüleri, global karar vericiler,
Türkiye'yi 'terörü destekleyen ülkelere ve terör örgütlerine
parasal akış sağlayan ülke' olarak konumlandırmaya
çalışıyorlar"mış...
Aklımızı (Yani ben veya siz değil; ülkemizi yönettiklerini
zannedenler) başımıza almazsak eğer; "Dünyanın güçlüleri,
global karar vericiler çok fena bedel
ödetecekler"miş...
Diyeceksiniz ki:
"Korku ve kuşkusunda haksız mı?"...
Yoooo...
Yerden göğe haklı...
Haklı olmasına haklı ama...
Ona ne "Oyun Tamamlandı"
ise...
Ellemese ya...
Düşerse düşsün...
Babasının memleketi mi?..
Hayret bi şey yani...
Hayır yani...
Benim asıl korkum başka...
Ne mi?..
Dilim varmıyor ama söylemeliyim...
Rejim; "Eğer savaş kaybedilmişse bu benim umrumda
bile değil. İnsanlar perişan olurlarsa olsunlar. Bir tek gözyaşı
bile dökmem onlar için; onlar hiç bir şey hak etmediler"
diyen o delinin; dünyayı perişan etmesine, 50 milyondan fazla
insanın ölümüne sebep olan rejime doğru sürükleniyor...
Hani...
Korkum bu arada Serdar'ın başına da bir
şey gelmesinden...
Tüh tüh tüh!...
Ağzımdan yel alsın...
Not:
Sevgili Serdar;
Senden özenip biraz mizah yapayım
dedim...
Becerememiş olabilirim çünkü mizah yapmak zor
iştir...
Bu nedenle biraz sulandırmış olabilirim...
Affet...
Ve eline sağlık...
"Yeni Medya" nefis olmuş...
Siyasi analizlerine gelince...
Devam çünkü harika şeyler yazıyorsun...
Tabii ki başına bir şey gelmeyecektir...
Tabii ki henüz ülkemizi yönetenler de çıldırma noktasına
ulaşmadılar...
Ulaşırlarsa ne olur?..
Merak etme...
Ulaşamazlar...
"Burası Türkiye" lâfı her ne kadar nevi
şahsımıza münhasır olduğumuzu gösterse de...
Sonunda uçurumun kenarından dönme becerisi çok yüksek bir millet olduğumuz da ayrı bir gerçek...
Sonunda uçurumun kenarından dönme becerisi çok yüksek bir millet olduğumuz da ayrı bir gerçek...
Devam kardeşim...
Kolay gelsin...
adnanberkokan@gmail.com
adnanberkokan@gmail.com