Bu olay gazeteci-siyasetçi ilişkisinde çığır açtı!
ABD'de geçen yılın sonuna doğru, Avrupa'da ise bu ay başında gösterime giren bir film, siyaset ve medya çevrelerinde geniş ilgiyle karşılandı. Adı: "Frost-Nixon, Gerçek Saati".
Bu filmden yola çıktı Sabah'ın tepe ismi Erdal Şafak ve filmde konu edilen olayla gazetecilerin kazandığı hakları anlattı... Kızım sana söylüyorum gelinim en anla gibi bir imada bulunmaya çalışmadığını söyleyen Şafak yinede "AB sürecinde ilerledikçe mesleğimizin evrensel etik kurallarının Türkiye'de de daha çok kabul ve saygı göreceğine inanıyoruz. " diye ekledi...
- (...) David
Frost, 1970'lerde İngiliz TV'lerinde eğlence programları
sunuculuğuyla ün yapmıştı. Siyasetle zerrece ilgilenmiyordu,
dostlarını medyadan değil "Jet-set" dünyasından seçiyordu. İyi de
kazanıyordu. Bir gün aklına esti, hiç anlamadığı bir alanda,
siyasette "Yılın olayı"na damgasını vurmaya karar verdi. Yılın
olayı? Watergate Skandalı nedeniyle istifa etmek zorunda kalan ABD
Başkanı Richard Nixon'ı konuşturmak. Ve bunu TV'de milyonlarca
kişinin önünde yapmak. Başardı da; Nixon, izlenme rekorları kıran
(45 milyon kişi izledi) programda hem Vietnam Savaşı, hem de
Watergate Skandalı konusunda halkına yalan söylediğini itiraf
etti.
"Apollo 13"ün yapımcısı Ron Howard'ın imzasını taşıyan
"Frost-Nixon, Gerçek Saati" filmi işte bu programı, bu düelloyu
konu alıyor. Özellikle de Frost'un ve Nixon'ın tıpkı ringe çıkacak
iki boksör gibi danışmanlarının yardımıyla bu düelloya nasıl
hazırlandıklarını...
Filmin siyaset ve medya çevrelerinde yankılanmasının elbette bir
boyutu daha var: Carl Bernstein ile Bob Woodward'ın araştırmacı
gazeteciliğin gelmişgeçmiş en parlak örneğini verdikleri Watergate
Skandalı'nın anılarını tazelemesi. "Washington Post"un o iki acar
muhabiri, gece-gündüz demeden, yılmadan, adeta iğneyle kuyu kazarak
skandalın Beyaz Saray'la bağlantılarını ortaya koymuşlar ve sonunda
Nixon'ı istifa ettirmişlerdi. Başkan istifa etmeseydi, Kongre
tarafından düşürülecekti.
Gazeteci-siyasetçi ilişkisi
Carl Bernstein ile Bob Woodward zorlu ve uzun soluklu araştırmaları
sırasında özellikle "Deep Throat" (Derin Gırtlak) adını verdikleri
haber kaynaklarını açıklamaları için olağanüstü, göğüslemesi zor
baskılarla da karşılaştılar: Beyaz Saray'dan, Adalet
Bakanlığı'ndan, FBI'dan... Ama ser vermeyi göze aldılar, sır
vermediler.
Hakkını teslim etmek gerek; o dönemde "Washington Post"un sahibi
olan Katharine Meyer Graham da Nixon başta olmak üzere iktidarın
aktörleriyle sıkı dostluğuna rağmen iki muhabirine sonuna kadar
arka çıktı. Öylesine güvendi ki onlara, haber kaynaklarını bile
sorma ihtiyacını duymadı. Zaten sorarsa, söylemeyeceklerini
kestirecek kadar da mesleğin etik kurallarını biliyordu. (Not:
Kamuoyu "Derin Gırtlak"ın kimliğini skandaldan 30 küsur yıl sonra
öğrenebildi. Kendi açıklaması veya itirafıyla: Nixon döneminde
FBI'ın iki numarası olan Mark Felt'ti.)
Watergate Skandalı ile Carl Bernstein ve Bob Woodward sadece
araştırmacı gazetecilikte değil, gazetecisiyasetçi, gazetecihaber
kaynağı ilişkilerinin yeniden tanımlanmasında da çığır açtı.
ABD ile AB ülkelerinde gazetecileri ve haber kaynaklarını korumak
için yasalar değiştirildi. Örneğin, birçok ülkede yürütülmekte olan
soruşturma nedeniyle gazetecinin evinde veya işyerinde aramanın
ancak yargıç gözetiminde yapılabileceği, gazetecinin haber
kaynağının kimliğini ele verecek belgelere el konulmasına karşı
koyabileceği gibi düzenlemeler getirildi.
Gazeteciler bu sayede hem yürütme, hem de yargı erklerine karşı
güçlü zırhlara kavuştular.
Yine bu sayede örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy,
geçenlerde ABD Başkanı Barack Obama'dan İspanya Başbakanı Jose Luis
Rodriguez Zapatero'ya kadar birçok lideri tefe koyduğu özel
sohbetini tüm detaylarıyla açıklayan "Liberation" gazetesi
muhabirine gıkını bile çıkaramadı.
Hayır, bu yazının "Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" misali
Ankara'ya dolaylı mesaj gönderme gibi bir amacı yok.
Ama AB sürecinde ilerledikçe mesleğimizin evrensel etik
kurallarının Türkiye'de de daha çok kabul ve saygı göreceğine
inanıyoruz.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğiyle...