Bu ne nankörlük Mümtazer Hoca!..
Liberal Ahlâk “kırk katır mı kırk satır mı?” sorusuna cevap aramaz… Hatta öyle bir soruyu duymazdan gelir…
ADNAN BERK OKAN
Sevgili Mümtazer (Türköne)
24.01.2011 tarihli Zaman’da
“Liberallerin Kızılelma'sı var mı?” başlığıyla
yayımlanan makalenin bir yerinde şunları yazıyorsun:
Liberallerin AK Parti hükümetine verdikleri destek
geçmişte kritik bir destek idi. Laikliği tehlikede görerek niyet
sorgulamasına girişenler ve bu yolla darbe kışkırtıcılığı
yapanların dengesini, liberallerin koyduğu ağırlık bozdu. Taraf'ın
darbe karşıtlığı, bu yüzden çok etkili ve inandırıcı roller
üstlendi. Laiklik endişesi olanların darbe tezgâhlarını deşifre
etmesi toplumun ortalaması için etkileyici idi.
............ Siyasetin reel şartları bugün farklı. AK Parti'nin
liberallere ihtiyacı yok.
Hocam, TDK, "İyilikbilmez"
diye tarif eder nankörlüğü.
Ben ise daha açıyor, "karşılıksız iyilik gördüğü bir
düşünce veya kuruma karşı kadirbilmezliktir"
diyorum...
Ve...
Senin “Siyasetin reel şartları bugün farklı. AK Parti'nin
liberallere ihtiyacı yok” deyişinin
"Nankörlük" olduğunun altını çiziyorum.
Liberallerin
Kızılelma’sı yok
Sevgili Türköne;
Önce makalenin başlığındaki soruya cevap vereyim, niçin nankör
olduğunu sonra anlatacağım...
Gerçi sen de "Liberallerin Kızılelma’sı yok"
diyorsun ama sebebini açıklamıyorsun.
O halde ben söyleyeyim:
Çünkü...
Liberallerin Kızılelma’sı olursa
Liberal Felsefe diye bir şey olmaz…
Çünkü…
“Kızılelma” bir “ideoloji”…
Tıpkı Komünizm ve Sosyalizm
gibi…
Ya da karşıtları Kapitalizm ve Faşizm
gibi…
Oysa Liberal Felsefe; “Ne kadar az
hükümet o kadar özgür ve gelişmiş ekonomi” demektir…
Veya “Ne kadar az devlet o kadar özgür ve gelişmiş
ekonomi” dinamiği ile yola devam etmek…
Bir başka deyişle şöyle de diyebilirim:
Komünist ve Sosyalist ideoloji
“Önce Toplum” der…
Kapitalist ve Faşist ideoloji ise
(en somut örneği bizdedir) hamasi bir ses tonuyla “Önce
Vatan!” diye haykırır!..
Neden?..
“Önce vatan” demezse sermayesini koruyacak, korutacak
fukara Türk Müslümanı bulamaz da ondan…
Liberal Felsefede ise öncelik bireyindir
sevgili kardeşim…
“Önce vatan, önce devlet” yok, “önce insan
– önce birey” vardır…
Birey vatana veya devlete değil, devlet bireye
feda olmalı, hizmet etmelidir…
Yani Hocam;
Liberal Felsefe; yöneten
politbüro ve yöneten partinin çıkarlarını
değil; yönetilenlerin bireysel çıkarlarını gözetir...
Haliyle içinde "Devletin hazinesinden nemalanmak"
yoktur...
Adamı hasta etme hoca!..
Ve sevgili kardeşim…
Yine aynı makalende, “Toplumun önüne büyük hedefler
koymanın neresi liberalizmin kutsal kitabına aykırı?”
diyorsun...
Çocuklar Duymasın'daki Hüseyin
gibi diyeyim:
"Adamı hasta etme hoca!.."
Çünkü bu yaptığına "demagoji" denir...
Ve senin gibi bir akademisyene yakışmaz...
Zira...
Liberal Felsefenin kutsal ya da kutsal olmayan
kitabı yoktur...
Ancak...
Çok büyük hedefleri vardır…
Vardır ama bu hedeflerin hiçbir yerinde ırki
milliyetçilik yer almaz…
İdeoloji bulunmaz...
Oysa az önce de söylediğim gibi “Kızılelma” hedef
değil, ideolojidir…
“Ak Parti’nin Kızılelma’sı var” deyişine gelince…
Elbette olacak…
Ak Parti bir ideoloji, bir
doktrin partisi…
İdeoloji partisi olduğu için “daha çok hükmetmek”
ve iktidarda kalmak istiyor ya…
İdeoloji partisi olduğu için "Demokratik Açılım"ın
yerine tam da seçim öncesinde "Kızılelma"yı koydu
ya...
Sevgili kardeşim;
İçki yönetmeliği, bir sanat eserinin (Picasso
sanatçı değil mi yoksa?) “ucube” olarak
tanımlanması, yurttaşlarımıza Anayasa Mahkemesi’ne
bireysel başvuru hakkı veriliyor gibi yapılarak;
AİHM’sine gidiş yolunun kapatılması, siyasal
iktidarın siyasi tercihleri…
Kendi seçmenlerini “icaba davet” mektubu…
“Oylarınızı bana verin bakın ben de size şu, şu hakları
vereceğim”…
Oysa o haklar, başka bireylerin tercih haklarını kısıtlayıcı
hakları olamaz, olmamalı…
Çünkü…
Onların içinde “birey hak ve özgürlükleri”
yok, “seçim rüşveti” var…
Birey hak ve özgürlüğü “sınıfsal” değildir
Mümtaz kardeş…
Seçmen gurupları tasnif edilerek “bir bana, yok
sana” saymacası değil yani…
Bireysel hak ve özgürlük, “tercih”
özgürlüğüdür…
Tıpkı başörtüsü, mini etek, alkollü içecek kullanmak veya
kullanmamak gibi…
İçki yönetmeliği tercih özgürlüğü değil, bir gurup hak sahibinin
memnuniyeti için bir başka hak sahibinin tercih hakkını
budamaktır…
“Kırk katır mı?
Kırk satır mı?”
Mümtazer kardeş;
Makalenin en başında, “Muhafazakâr demokratlarla
liberal demokratlar arasına giren soğukluk, bir ayrışmanın
başlangıcı mı?” mı diye soruyorsun…
Hükümet ile Liberaller arasındaki gerilimin, yıllardır süregelen
uyumu sona erdirip erdirmeyeceğini de sorguladıktan sonra:
“Hiç sanmıyorum” deyip devam ediyorsun;
“Sebep, iki tarafın ortak paydasını teşkil eden
'demokrasi'nin, böyle bir lüksü kaldıramayacak kadar hassas durumda
bulunması.”
Sana aynen katılıyorum…
Kaldı ki şu anda mevcut siyasi partiler arasında Ak
Parti'den başka Liberal ahlâkın
destekleyebileceği bir parti olmadığı da bir gerçek…
Ama…
Liberal Ahlâk “kırk katır mı? Kırk satır
mı?” sorusuna cevap aramaz…
Hatta öyle bir soruyu duymazdan gelir…
Bunun en somut örneği son zamanlarda Liberal
yazarların makalelerindeki itirazlardır…
Liberal Ahlâk çok nezaketli olduğu için
söyleyemeyebilir ama ben pek de edepli olmadığımdan
ötürü (Hüseyin Badem gibi oldum) “al
atını, öperim tımarını” kısa cümlesini söyleyebilirim…
Çünkü Hoca;
Liberal Ahlâk yazarken ve düşünürken; birilerini küstürüp
küstürmeyeceğini düşünmez sizin gibi…
Liberal Ahlâk düşünür ve yazarken:
* Temel hak ve özgürlükler neden
kısıtlanıyor?..
* Siyasetçiler niçin daha çok özgürlük yerine
“daha çok hükmetmek” istiyor gibi soruların
cevaplarını ararlar…
Cevaplar, temel hak ve özgürlüklerin aleyhineyse Ahmet
Altan’ın yaptığı gibi Başbakan’a da kafa
tutarlar, gerektiğinde Cumhurbaşkanı’na da ve
muhalefet partilerinin genel başkanlarına da…
Helâl
olsun BAY muhafazaKÂR…
Sevgili Mümtazer;
Makalenin bir yerinde; “Liberaller, muhafazakârlarla aynı
yerde saf tutmak zorundalar. Türkiye normalleşene kadar başka
çareleri yok” diyorsun…
Bu ne kabalık Mümtazer?..
Bu ne nezaketsizlik?..
Bu ne haddini bilmezlik?..
Senin bu yazdıkların, Liberalleri kendi yakın
çevrende çok gördüğün “çıkarcı güruh”la
özdeşleştirme çabasından başka bir şey değil…
Ne haddine!..
Ve…
Nereden, hangi yasadan aldığın hakla “hakaret”
ediyorsun Liberallere?..
Liberaller muhafazakârlarla aynı yerde saf tutmak isteyebilirler
elbette...
Ama bunu özgür iradeleriyle yaparlar yapacaklarsa...
Mecbur oldukları veya baskı gördükleri için
değil...
Siyasal iktidarla aynı tası
kaşıklamadılar ki sizin gibi kendilerini "gebe"
hissetsinler…
Büyük iştahla kaşıkladığınız tastakiler zehirliyse olan size olacak
Liberallere değil…
Sizin karnınız ağrıyacak…
Son olarak sevgili Prof…
Yine aynı makalenden bir “çıkarcılık nişanesi”
cümlesi alıntıladım…
Diyorsun ki:
“Siyasetin reel şartları bugün farklı. AK Parti'nin
liberallere ihtiyacı yok.”
Yeşşşeeee horozuna kravat taktığım yeşşeeee!...
İşte bunu sevdim…
Son derecede gayri ahlâki (nankörlük)ama aynı
ölçüde de senin ve çevrenin yaşadığı zamanın, mekânın,
riyanın ruhuna uygun…
Demek ki sana göre
Muhafazakârlar Liberalleri “payanda” olarak
kullandı…
Öyle ya…
Muhafazakâr Demokrat Ak Parti ilk seçimde biraz da
DSP – MHP – ANAP Hükümeti ve DYP
muhalefetinin beceriksizliğine Liberallerin desteğini ekleyip
% 35 oy almıştı…
Sonra, Liberallerin büyük çabası ile % 47…
Yine Liberallerin çalışmaları ve adeta kendilerini yırtmasıyla
referandumda % 58…
Şimdi burunlar Kaf
Dağı’nda…
Muhafazakârlık böyle bir şey olsa gerek
Mümtazer…
Muhafaza ile “kâr” etmek…
Helâl olsun BAY muhafazaKÂR…
adnanberkokan@gmail.com