Bu film nasıl ödül almış hayret yani!..

CKM'nin kapısından kendimizi dışarı attığımızda sözleşmiş gibi ve aynı anda bastık kahkahayı...

ADNAN BERK OKAN

Film birden ve hiç beklemediğim bir anda bitiverdi...
Biter ya...
Ben ne anlarım...
Adı üstünde "sanat filmi"...
Cannes da ödül de aldı...
Üstelik yönetmeni de "benim yalnız ve güzel ülkem" şiirsel cümlesiyle de kalplerde yer eden ünlü ve bol ödüllü Nuri Bilge Ceylan olunca; biter, biter...
Kime ne!..

Salondan çıkıncaya kadar karımla el ele yürüdük hiç konuşmadan...
CKM'nin kapısından kendimizi dışarı atınca sözleşmiş gibi ve aynı anda bastık kahkahayı...
Tabii ki benimkisi tam kahkahaydı her zaman olduğu gibi..
Karımınki ise sesli bir gülümseme...
Önce karım sordu:
"Ne anladın?"
"Sen önce söyle"
"Bir cinayet vardı. Katil belliydi. Herkes biliyordu....."
"Tek bilinmeyen cinayetin neden işlendiğiydi galiba"...
"Olur mu?.. Filmin ilk sahnesinde içki içiyorlardı; o sırada katil, 'senin sandığın o çocuk benden oldu' demiş ya!"...
"Evet ama tam kesin değil..."
"Yetmez mi?.. Bu tarz fimlerde genellikle sonuna kadar katili merak eder seyirci, bunda ise katil bilindiği için cinayet sebebini merak ediyor..."
"Ama öğrenemiyor..."
"Yok canım öğreniyor. Çocuk katilin kafasını taşla yarınca katil arabada çok ağlamış ya..."

İşte buna benzer şeyler konuştuk karımla...
Sonra filmin konusunun dışına çıktık...
Oyuncuların hepsinin çok başarılı olduklarında hemfikir kaldık...
İlle de Muhtar rolünü oynayan ve aynı zamanda senaryonun yazılışına da katkı sağlayan Ercan Kesal rolü pek fazla olmamakla birlikte mükemmeldi...
Ama...
Oyuncuların "başarısı" dışında hiçbir şey yok...
Pardon var...
Kadın var...
Aşağılanması var...
Hep isteyen, dırdır yapan, kocasını huzursuz eden kadın var hem de....
Bütün kötülüklerin onun uğruna yapıldığı anlatılan kadın var...
Sadece gözlere hitap eden...
Ortaya çıktığında bir "dişi şeytan" gibi erkekleri etkileyen kadın var...
Hem de...
2.5 saatlik sürede sadece birkaç dakika görünen kadın/lar var...

"Görüntü" derseniz sadece birkaç kare...

Yarım saatte de pekalâ çekliebilir ve "kısa metraj " dalında katılabilirmiş yarışmaya...
Diyaloglar fena değil ama zorlama...
Ne yazık ki birçoğu da sağdan-soldan aşırma...
Filmin bir zamanlar Anadolu'yu anlattığı savı ise asla "doğru" değil...
Bir zamanlar Anadolu'da savcılar olay yerine laptopla gidermiş de ben mi bilmiyormuşum...
Bir zamanlar Anadolu'da görev yapan polisler cep telefonu kullanırlarmış da ben mi duymamışım...
Az daha unutuyordum...
Kendine has müziği olmayan bir ödüllü film izledim...
"Allı turnam Türküsü söylendi ya!" diyenler onu film müziği sanıyorsa söyleyecek bir şeyim yok...
Ama türküyü söyleyene alkışım çok...


Dostlar!..
Bundan 40 yıl kadar önce Zeki - Metin ikilisi için "haberleri okusalar gülünür" denirdi...
Belli ki "ödüllü film yönetmenliği" diye bir meslek oluşturulmuş...
2.5 saat üç çiş, bir şiş ve birkaç "komik söz" bulup uzun uzun sahneler çeken bir arkadaş kolaylıkla "ödüllü film yönetmeni mesleği" sahibi olabilir mi ne?..

Biz karı koca sanat konusunda anlama özürlü olabiliriz tabii...

Buna rağmen yine de özür dileme özürlü değiliz...
Kusura bakmayın lütfen...
Ben ve karım "Bir zamanlar Anadolu'da" isimli "ödüllü film"i hiç beğenmedik...
Sadece biraz "komik" bulduk...
Mizahi değil, sadece komik...

adnanberkokan@gmail.com