Bu Fatih Altaylı zor adam olur kardeşim!..

Manşetlerde ortalama okur için; kavga figürü içeren demeçler, ahkâm kesen ve okurun düşündüklerini pekiştiren köşe yazıları yer alır…

ADNAN BERK OKAN
Bizim editör arkadaş; "Dikkat! Fatih Altaylı kodu mu oturturmuş!" diye atmış haberin başlığını...
Ben de olsam aynı şeyi yapardım...
Ben de, Fatih’in söylediği o kadar güzelliğin ve başarı anahtarı sözcüklerin içinden o başlığı seçerdim...
Çünkü insanoğlu başarı anahtarından ziyade, kavga figürlerini seviyor...
Çıkın TV'ye on dakika Mevlana anlatın on kişi ancak dinler...
Çıkın ekrana, ona buna sallamaya başlayın çoğunluk ekrana kilitlenir...

                                   ***

Fatih Altaylı yazısının bir yerinde şöyle diyor:
“… Çocukluktan kalma bir huy. Ben hiçbir şeyi takmam.”
İyi ki takmazmış yani!..
Yahu kendisini eleştiren kimilerine kodu mu oturtacağını söyleyen insanın “Ben hiçbir şeyi takmam” deyişine kim inanır?..

A.B.O

“Bugün Türkiye’de AB Grubu dediğimiz sosyo-ekonomik grubun en fazla tercih ettiği gazete Habertürk oldu. O grupta birinci gazeteyiz. Yine 18-44 yaş gurubu arasında en yüksek okura sahip iki gazeteden biriyiz. 18-34 yaş grubunda en fazla okura sahip olan gazeteyiz.”

                                   ***

Gülin Yıldırımkaya’ya bunları söyleyen kişi Fatih Altaylı
Rakip gazetelerin yöneticileri tarafından “somut” verilerle yalanlanmadığı müddetçe, Fatih’in söylediklerinin doğruluğuna inanmak zorundayız…
Haliyle, Fatih veya bir başka Habertürk yazarı, çizeri, çalışanı “mevcutların en kalitelisi biziz” dediğinde itirazımız olamaz…

                                   ***

Şu sözler de Fatih’in:
“Burada herkes genç en yaşlı benim, ben de 47 yaşındayım. Biz gençlere gazete yapıyoruz. Zaten üniversitelerde en çok okunan gazete biziz.”
Müthiş bir şey…
Gazetelerimizin çoğundaki yazarların benim bile babam yaşında (ki ben 60 yaşımdayım) oldukları düşünüldüğünde müthiş dinamik bir yapı…
Ama bunlar ön plana çıkmıyor söyleşide…
“Kodu mu oturturum” kabadayılığı manşet oluyor…
Çünkü ortalama halkın ciddi durum tespitleriyle, analizlerle işi yok…
Analiz, A veya belki biraz da B gurubu okurun dikkatini çeker…
Çünkü analizde “ahkâm” yerine, “durum tespiti” vardır…
Haliyle manşetlerde ortalama okur için; kavga figürü içeren demeçler, ahkâm kesen ve okurun düşündüklerini pekiştiren köşe yazıları yer alır…

                                   ***

Bazı insanlar kendilerini eleşiren herkesin “kötü insan” olduğunu düşünürler...
Hz. İsa'nın yakınları da, Calvary’ye çarmıha götürülürken yolun iki tarafına dizilmiş, hakaretler yağdıran halkın kötü insanlardan oluştuğunu düşünüyordu...
Onların "cahil" oldukları;
gönül gözlerinin kör olabileceği akıllarına bile gelmiyordu…
Fatih her ne kadar kendisini her eleştirene kızmadığını söylüyorsa da eleştiriden etkileniyor gibi...
Kendisine, hakarete varan ölçülerde eleştiri yönetenlerden de kimilerinin gönül gözlerinin kör olabileceğini fark etmiyor…

Fatih kardeş; belki onlar da ne yaptıklarını bilmemektedirler…

A.B.O

Ah be Fatih ah, ah, ah!..
Yahu biraz “politik” ol be kardeşim…
Tut şu dilini biraz…
Ağır ol…
Sakin ol…
Birinci yılın sonunda 375 – 380 bin satan bir gazete yaratmışsın ekibinle birlikte…
Ona buna; “döverim, yumruğu patlatırım, kodu mu oturturum!” falan diyeceğine, duymazda, görmezden gel…
Başarının keyfini yaşa be kardeşim…
Sana, Hz. İsa’nın çarmıha geriliyken; “Baba, bağışla onları. Ne yaptıklarını bilmiyorlar” dediği gibi konuşmanı da tavsiye etmem tabii ama bu kadar da fevri olma…

                                   ***

Sükûnet kardeşim, sükûnet!..
Ya meyve vermekten vazgeçip taşlanmaktan kurtulacaksın…
Ya da meyve vermeye devam edip bazen kaşının gözünün yarılmasına razı olacaksın…

Gaz verenleri dinleme…
Ve unutma!..
İnsana “cömertsin” deyip maldan, “yiğitsin” deyip candan edenler “dost” postuna bürünmüş yalakalardır…