'Bu dizi bizim de hikayemiz sayılır'
CNN Türk'ün deneyimli ismi Ahu Özyurt ABD'de son günlerde çok popüler olan bir diziyi yorumladı ve bakın CNN Türk için neler yazdı...
GAZETECİLER.COM - Amerika'da televizyonculuğu değiştiren adam Aaron Sorkin yeni bir diziyle döndü: The Newsroom (Haber merkezi)
CNN Türk'ten Ahu Özyurt, bugün kurumunun sitesinde kaleme aldığı köşesinde, Sorkin'in kamerasını medyaya çevirdiği dizisini değerlendirdi. "Televizyon gazeteciliğinin bir anlamı, bir ahlakı ve önemi vardı" mesajını vermeye çalışan dizi ile gerçek gazeteciliği karşılaştırdı.
CNN TÜRK'TE DE AYNI BÖYLE
"Bizler de böyle mi çalışıyoruz diye merak edenler vardır.
Evet, bu kadar ego patlaması olmasa da CNN Turk Haber Merkezi'nde de kendini çok önemli bulan anchorlar, bütün yükü sırtlayan yapım yardımcıları, konuk koordinatörleri, haber yazan bir ekip ve muhabirler var. Ama büyük bir haber patladıysa hepimiz eşit derecede önemli ve sorumlu oluyoruz.
Van Depremi olduğunda spordan yeni çıkmıştım. Haber Müdürümüz Ali Güven arayıp, "Üzerinde ne varsa alana git, eşyalarını birisi yollasın, Van'a gidiyorsunuz, üstelik de kalabalık gidiyorsunuz" dedi. Aynı Ali Güven beni 14 sene önce Öcalan'ın peşine de böyle takmış göndermişti. Hiç de pişman olmadım.
ARKASI ÇALIŞMAZSA EKRAN ÖNÜNDE SÖZ SÖYLENMEZ
Ekran önünde 10 yıldan çok çalışmış birisi olarak söyleyebilirim ki, arkası çalışmazsa ekran önünün söyleyecek sözü azdır.
Bir ekran yüzü sadece kulağına fısıldananları, prompterina gönderilenleri değil, yıllar içinde, duyduğu sunduğu, sahadan haber verdiği tecrübeleri ile o koltuğa oturur. Bunlar yoksa da zaten güzel bir yüz olmaktan öteye pek nadiren gider. Türkiye'deki genel gidişat böyle olmasa bile eninde sonunda gerçek olana dönecektir.
ABD'DE HABER KANALLARININ RATİNG'İ DÜŞÜYOR
The Newsroom pekçok açıdan ABD'nin televizyon haberciliğinin tartışıldığı bir döneme rastgeliyor. Kendisini kimseyle takışmayan, haberciliğin "Jay Leno'su olmayı" uygun gören ama sonra neredeyse devrimci bir habercilik yapan Will McAvoy'a en yakın isim geçen yıl Obama kampanyasına bağış yaptığı ortaya çıktığı için MSNBC'deki görevini bırakan Keith Olbermann'dı.
ABD'de Haber kanalları giderek daha az rating alıyor. Haber meraklıları gerçek habercilik için giderek daha fazla internete ve sosyal ağlara dönüyor. Sorkin'in yaptığı bir anlamda sektöre de itibarı geri getirme çabası.
TELEVİZYONCULARIN GÖREV AŞKI ORTAYA ÇIKIYOR
Ama Van Depremi, Uludere faciası, MIT ve PKK arasında sızan Oslo görüşmeleri, Suriye açıklarında düşen uçağımız gibi olaylar biz televizyonculardaki görev aşkını yeniden ortaya çıkarıyor.
Böyle zamanlarda herkesi, herşeyi sormak göstermek anlatmak isteriz izleyiciye. Yorum yapmadan, bağırıp çağırmadan ama her yönüyle anlatmak. Korkmadan sormak, yanıt aldıkça resmi berraklaştırmak. Karşımızdaki yetkili bizlere fırça atmaya yeltense de sukunetimizi koruyarak işimizi yapmak.
Çünkü eninde sonunda sokağa çıkacağız, o izleyicinin yüzüne bakacak, metroya binecek, mahallemize gideceğiz.
"BENİ İZLEYENLER ADINA SORMA HAKKIMI İYİ KULLANDIM"
İsteriz ki, eve gelip başımızı yastığa koyduğumuzda, gördüğümüz trajediyi içimize yıkıp sessizce ağladığımızda "beni izleyenlere hakkını verdim, onların vaktinin değerini verdim, onlar adına soru sorma hakkımı iyi kullandım" diyebilelim.
Reji ile sunucu, haber koordinatörü ile reji, patronlar katı ile haber koordinatörü arasında geçen çılgın telefon konuşmaları "Son dakika veriyorum" çığlıkları ise bambaşka bir yazının konusu olabilir.
Ankara Temsilcimiz Hande Fırat'tan gece yarısı gelen, Ferhat Boratav ve Ali Güven'in bütün geceyi uykusuz geçirmesine neden olan "MIT Müsteşarı ifadeye çağrılacak galiba" telefonu ve sonrasında olanlar ise bir kitaplık bir hikayedir neredeyse.
THE NEWSROOM BİZİM DE HİKAYEMİZ SAYILIR
Ama bizim hemen hemen hergünümüz böyle geçer. Kameranın önünde de olsak, arkasında da.
Onun için The Newsroom bizim de hikayemiz sayılır. İnşallah CNBC-e veya Digiturk'un bir kanalı bu diziyi alır da bizler de tamanını izleriz. İzleyici de bize "siz de böyle misiniz?" diye sorar.
Dördüncü gücü geri alabilmenin tam zamanıdır.
CNN Türk'ten Ahu Özyurt, bugün kurumunun sitesinde kaleme aldığı köşesinde, Sorkin'in kamerasını medyaya çevirdiği dizisini değerlendirdi. "Televizyon gazeteciliğinin bir anlamı, bir ahlakı ve önemi vardı" mesajını vermeye çalışan dizi ile gerçek gazeteciliği karşılaştırdı.
CNN TÜRK'TE DE AYNI BÖYLE
"Bizler de böyle mi çalışıyoruz diye merak edenler vardır.
Evet, bu kadar ego patlaması olmasa da CNN Turk Haber Merkezi'nde de kendini çok önemli bulan anchorlar, bütün yükü sırtlayan yapım yardımcıları, konuk koordinatörleri, haber yazan bir ekip ve muhabirler var. Ama büyük bir haber patladıysa hepimiz eşit derecede önemli ve sorumlu oluyoruz.
Van Depremi olduğunda spordan yeni çıkmıştım. Haber Müdürümüz Ali Güven arayıp, "Üzerinde ne varsa alana git, eşyalarını birisi yollasın, Van'a gidiyorsunuz, üstelik de kalabalık gidiyorsunuz" dedi. Aynı Ali Güven beni 14 sene önce Öcalan'ın peşine de böyle takmış göndermişti. Hiç de pişman olmadım.
ARKASI ÇALIŞMAZSA EKRAN ÖNÜNDE SÖZ SÖYLENMEZ
Ekran önünde 10 yıldan çok çalışmış birisi olarak söyleyebilirim ki, arkası çalışmazsa ekran önünün söyleyecek sözü azdır.
Bir ekran yüzü sadece kulağına fısıldananları, prompterina gönderilenleri değil, yıllar içinde, duyduğu sunduğu, sahadan haber verdiği tecrübeleri ile o koltuğa oturur. Bunlar yoksa da zaten güzel bir yüz olmaktan öteye pek nadiren gider. Türkiye'deki genel gidişat böyle olmasa bile eninde sonunda gerçek olana dönecektir.
ABD'DE HABER KANALLARININ RATİNG'İ DÜŞÜYOR
The Newsroom pekçok açıdan ABD'nin televizyon haberciliğinin tartışıldığı bir döneme rastgeliyor. Kendisini kimseyle takışmayan, haberciliğin "Jay Leno'su olmayı" uygun gören ama sonra neredeyse devrimci bir habercilik yapan Will McAvoy'a en yakın isim geçen yıl Obama kampanyasına bağış yaptığı ortaya çıktığı için MSNBC'deki görevini bırakan Keith Olbermann'dı.
ABD'de Haber kanalları giderek daha az rating alıyor. Haber meraklıları gerçek habercilik için giderek daha fazla internete ve sosyal ağlara dönüyor. Sorkin'in yaptığı bir anlamda sektöre de itibarı geri getirme çabası.
TELEVİZYONCULARIN GÖREV AŞKI ORTAYA ÇIKIYOR
Ama Van Depremi, Uludere faciası, MIT ve PKK arasında sızan Oslo görüşmeleri, Suriye açıklarında düşen uçağımız gibi olaylar biz televizyonculardaki görev aşkını yeniden ortaya çıkarıyor.
Böyle zamanlarda herkesi, herşeyi sormak göstermek anlatmak isteriz izleyiciye. Yorum yapmadan, bağırıp çağırmadan ama her yönüyle anlatmak. Korkmadan sormak, yanıt aldıkça resmi berraklaştırmak. Karşımızdaki yetkili bizlere fırça atmaya yeltense de sukunetimizi koruyarak işimizi yapmak.
Çünkü eninde sonunda sokağa çıkacağız, o izleyicinin yüzüne bakacak, metroya binecek, mahallemize gideceğiz.
"BENİ İZLEYENLER ADINA SORMA HAKKIMI İYİ KULLANDIM"
İsteriz ki, eve gelip başımızı yastığa koyduğumuzda, gördüğümüz trajediyi içimize yıkıp sessizce ağladığımızda "beni izleyenlere hakkını verdim, onların vaktinin değerini verdim, onlar adına soru sorma hakkımı iyi kullandım" diyebilelim.
Reji ile sunucu, haber koordinatörü ile reji, patronlar katı ile haber koordinatörü arasında geçen çılgın telefon konuşmaları "Son dakika veriyorum" çığlıkları ise bambaşka bir yazının konusu olabilir.
Ankara Temsilcimiz Hande Fırat'tan gece yarısı gelen, Ferhat Boratav ve Ali Güven'in bütün geceyi uykusuz geçirmesine neden olan "MIT Müsteşarı ifadeye çağrılacak galiba" telefonu ve sonrasında olanlar ise bir kitaplık bir hikayedir neredeyse.
THE NEWSROOM BİZİM DE HİKAYEMİZ SAYILIR
Ama bizim hemen hemen hergünümüz böyle geçer. Kameranın önünde de olsak, arkasında da.
Onun için The Newsroom bizim de hikayemiz sayılır. İnşallah CNBC-e veya Digiturk'un bir kanalı bu diziyi alır da bizler de tamanını izleriz. İzleyici de bize "siz de böyle misiniz?" diye sorar.
Dördüncü gücü geri alabilmenin tam zamanıdır.