Bu bir Engin Ardıç analizidir…
“Düşüncem, düşüncelerinize uymuyorsa, düşüncelerinize koyayım!”…( Engin Ardıç. 30.01.2008 AKŞAM)
Birilerinin, Engin Ardıç’ın
fikirlerini ve hatta küfürlerini sevmeleri beni
ilgilendirmez…
Ama görüyorum ki hafif bir
eleştiri bile kimi Engin Ardıç fanatiklerini çileden
çıkarıyor…
O arkadaşlara “Düşüncem, düşüncelerinize uymuyorsa, düşüncelerinize
koyayım!" ( Engin Ardıç. 30.01.2008 AKŞAM) diyecek kadar
hoşgörü fukarası değilim…
Ama benim işim bu…
Gazeteci dostları, kendi
penceremden eleştirmek…
İyi ya da kötü yanlarının
analizini yapmak…
Bugün, Engin Ardıç’ı
anlayamadığımızı iddia eden arkadaşlara Engin Ardıç analizi yapmak
istedim…
Şeyhleri gibi küfür etmeden
yorumlarını bekliyorum…
Çok önceleri Turancıların ve
Ulusalcıların gözdesiydi Engin Ardıç…
“Dinci” diye tanımladığı, İslam dinini kendi inançlarınca yaşayan
kesimle ise sürekli “papaz” vaziyetindeydi…
Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su
gibi aktı (Enis Behiç Koryürek’in şiirinden)…
Engin Ardıç, “Dinci”
dediklerinin gözdesi olurken, fanatizm derecesinde
sevgilisi olduğu Turancılarla kavga etmeye başladı bu
kez…
“Kavga” demeyeyim de “Turancıların saldırısına uğradı”…
Türkiye’den zorla kopartılan ve “kaçmak” zorunda bırakılan Rumlar
için, “geri dönün, sizi çok özledik, buraları sizinle daha güzeldi"
mealinde bir yazısı yüzünden Turancılar tarafından "Türk olmamakla"
bile suçlandı...
İşte ondan sonra yavaş yavaş
“dinci” diye tanımladığı çevrelerin gözüne girme süreci ivme
kazandı…
“Ümmet” fikri “Irk” talebinden önce gelen İslamî çevreler bu kara
yağız adam için “sert ama mert” demeye başladılar…
Aynı çevrelere göre “solcuydu
falan ama Atatürk hakkında en ağır eleştirileri de korkmadan
yapabiliyordu”…
Örneğin, Anıtkabir’i ziyaret
etmekle Satanistlerin kedi kesmesi birdi onun için (26.01.2008
Akşam)…
Bir zamanlar “Şeriatçı Mollalar”
diye sıfatlandırdığı çevreler bu yazısından ötürü büyük bir keyif
içinde sakallarını ve başka yerlerini sıvazlarken, kendilerini
“Atatürkçü” diye tanımlayan ama Atatürk’ün felsefesinden asla
nasibini almamış çevreler ise “kırmızı görmüş boğa” gibi
saldırıyorlardı Engin Ardıç’a…
O da kendisine küfreden
Atatürkçülere şu entelektüel(!) cevabı
veriyordu:
“Düşüncem, düşüncelerinize
uymuyorsa, düşüncelerinize koyayım!”…
Tam da böyle yazmamış olabilir ama
anlam olarak bundan farklı değildi…
Ve…
Atatürk’ün
kabrini ziyareti ile satanistlerin kedi kesmelerini “eşdeğer” bulan
Engin Ardıç için “Şeyh uçmaz müritleri uçurur” sözünün gereğinin
yerine gelmesi de çok uzun sürmedi…
Dinci(!)
çevrelerin desteği sayesinde, TMSF kontrolüne giren Sabah’ın ilk
transferlerinden biri oldu Ardıç…
Hem de çok iyi bir toplu para ve
aylık ücretle…
Akşam gazetesinde genellikle geç alınan maaşların yerine cebi birden
para görünce soluğu fırsat buldukça eleştirdiği “gâvur illerinde”
aldı…
Ve O artık, bir zamanlar çok sevip
saydığı Atatürk’e çakarak para kazanıyordu…
Bu arada “Irkçılar”la kıyasıya
mücadele ederken, “Ümmetçiler”e yapılan her saldırıya karşı
cesaretle karşılık veriyordu yeni köşesinde…
Bir dönemler çok yakın olduğu
“Ulusalcılar” bile artık Onun çok uzağında
kalmışlardı…
Bir zamanlar “Şeriatçı Mollalar”
dedikleriyle ise can ciğer kuzu sarması…
Galiba başarının yolu bunu
başarabilmekten geçiyor…
Oysa iş dünyasına veya ahlâk
profesörlerine sorsanız size başarının yolunun “Öngörülebilir
olmaktan geçtiğini” (ki ben halen öyle olduğuna inanmak istiyorum)
söyleyeceklerdir…
İyi ama bakın bakalım medya için
geçerli mi bu söz?...
Kim ki kolay dönüyor, dönebiliyor,
dönüşebiliyor, onlar çok daha rahat çıkıyorlar medyanın zirveye
yürüyen merdivenlerini…
Bunun en somut örneklerinden
birini az önce okudunuz…
Beni üzen o da değil…
Beni asıl üzen…
20
yaşındaki bir delikanlı, bir futbol topunun
peşinde iyi koşuyor diye milyonlarca lira kazanırken, karnını zor
doyuranların o delikanlının ruh tutsağı olup her yaptığı ayıbı
görmezden gelişi gibi, eğitim görmüş
oldukları okumayı sevmelerinden ve internet çağdaşlığını yürekten
benimsemiş olmalarından belli birilerinin, üç satır küfür eden
kimilerini “fikir adamı” sanıp onların müritliğine
girmeleri…
Vatana, millete, devlete ve
SABAH’a hayırlı olsun…
Amin!..
Adnan Berk Okan
21.07.2009