Bre insafsız… Bre vicdansız…

Bu olayı sizlerle paylaşmak zorundaydım çünkü… Son günlerde Erhan Çelik’i eleştirdiğim için başımıza gelmedik kalmadı…

ADNAN BERK OKAN

Şu “Taltif ya da Tenkit” konularında çoğunlukla takdir edilsem de “Kaybetti” dediğim kimi meslektaşlarım başta olmak üzere sevenleri tarafından her türlü hakarete uğradığımı da saklayacak değilim…

Biliniz ki…

Alkışlarken, “kazandı” veya “kaybetti” derken ya da “Günün Köşe Yazarı” seçerken “Kimin” yazdığına değil, “Ne” yazdığına bakıyorum…

Haliyle…

Meslektaşlarımın “Ne?” yaptıklarıyla ilgilenirken, yanlışı yapanın “Kim?” olduğu umurumda bile olmuyor…

Eleştirirken veya bir davranış ya da bir makale, bir açıklama üzerine analiz yaparken de “Kim” olduğu değil; davranış, yazılanlar veya söylenenler üzerinden gidiyorum…

O nedenle bugün alkışladığım, “Kazandı” dediğim veya “Günün Köşe Yazarı” seçtiğim bir meslektaşım için birkaç gün sonra çok rahat “Kaybetti” diyebiliyorum…

Dedim ya…

“Kim?” sorusu kafamın hiçbir yerinde yok…

Olursa işimi dürüst yapamam…

Sevgim ya da öfkem beni etkileyebilir…

Karım bir gün oldukça sert bir ses tonuyla çıkıştı…

“Bugün Emin Çölaşan’ı alkışlamışsın…”

“Evet…”

“Olmadı… Sana, bana ve ailemize yaptığı onca kötülüklerden, hakaretlerden sonra nasıl olur da alkışlarsın o adamı?” dedi yine aynı sert ses tonuyla ve çekti gitti…

Arkasından gidip yumuşakça tuttum kolundan…

“Ben Emin Çölaşan’ı değil yazdığı yazıyı alkışladım zira bana göre son derecede doğru ve temiz bir yazıydı”…

“O halde yazıyı alkışlasaydın…”

“İyi ama kimin yazdığını söylemese miydim?..”

“Söylemeseydin” dedi döndü hızla uzaklaştı…

Ben de hiç uzatmadım…

 

Neden mi?..

Bu olayı sizlerle paylaşmak zorundaydım çünkü…

Son günlerde Erhan Çelik’i eleştirdiğim için başımıza gelmedik kalmadı…

Hiç günahları olmadığı halde arkadaşlarım da çok üzüldüler…

Neden mi?..

Çünkü…

Erhan Çelik mahkemeye gitti ve nasıl yaptı bilmiyorum benim o yazımın yayımına “yasak” getirdi…

Gerçi hemen itiraz ettik ve yasağı kaldırdık…

Ama…

Bu defa da çok ağır bir “Teknik arıza”(!) ile karşılaştık…

Zorunlu olarak tam üç gün sizlerden uzak kaldık…

Anlayamadığım şu…

Biz işimizi yapamayacak mıyız?..

Sitenin adı “Gazeteciler.com”…

Konumuz “gazeteciler”…

Ne yani?..

Kasapları mı yazayım?..

Celepleri mi?..

Ya da her gün mahkemelerle mi uğraşalım?..

Ayıptır yahu…

Yazıktır…

Eğer bu yazıdan sonra da Erhan yine mahkemeye koşarsa bu defa Hâkim’e soracağım hesabını…

“Bu yazının hakaret, aşağılama, itibarsızlaştırma amacı nerede var?” diye sual edeceğim…

 

Ey güzel insanlar!..

Biliyor musunuz?..

Erhan Çelik’i hayatımda bir kere görmedim…

Telefonla konuşmadım…

Ama o ne yaptı?..

Yazım hakkında yasak kararı aldığı yetmezmiş gibi bir de “dedikodu” uydurdu…

Sözde; ben ve Hadi Özışık kendisinden bizi televizyona çıkarmasını istemişiz…

Bre insafsız…

Bre vicdansız…

Nasıl ettim de ben senden öyle bir talepte bulundum açıkla da öğreneyim…

Veya…

Hadi ne zaman öyle bir istekte bulundu?..

Kaldı ki…

Bu fakir İstanbul’a bin kilometre uzakta sürdürüyor hayatını…

Ve…

Gerek Hadi gerek ben ekrana çıkmak istesek neden Erhan’ı arayalım?..

Kurumun Taksim’deki merkez binasının sekizinci katına gider, hem kahvemizi içer ve hem de “bizi de zaman zaman Ece Üner ya da Didem Arslan Yılmaz’ın programlarına davet edin” deriz…

En kötüsü nazikçe “Karışmıyoruz” cevabını alırız…

Ve asla kırılmayız da…

Ama…

 

Dediğim gibi…

Ben her ne kadar ekrana çıkmak için aşersem de İstanbul’a bin kilometre uzağım…

Hadi ise ekran meraklısı değil…

Yani…

Erhan Çelik kardeşimin “Benden kendilerini ekrana çıkarmamı istediler kabul etmedim saldırıya geçtiler” iddiasının hiçbir kelimesi doğru değil…

Yanlış yaptı eleştirdim…

Doğru yaparsa alkışlarım…

Çünkü derdim “Erhan Çelik” değil, yaptıkları ya da yapacakları…

Az daha unutuyordum…

Ramazan Kurnaz meselâ…

Ne gördüm, ne tanırım, ne de herhangi bir sebeple konuşmuşluğum var…

Ama öylesine başarılı ki…

Polis adliye muhabirliğinden gelip, Erhan’ın Show TV’deki koltuğuna oturdu…

Ne yapayım?..

Şimdi bir ara Ramazan Kurnaz’ı alkışlarsam bunun sebebi “Erhan’a gıcıklığım”(!) mı olacak?...

Tövbe tövbe…

adnanberkokan@gmail.com