Birand ve Ayşenur niye Fethullah diyor?
Bu eleştiri tahmin edeceğiniz bir adresten geliyor: Ekrem Dumanlı'dan...
Toplumda önemli bir kesimin saygı ve sevgisini kazanmış...
Bir kanaat önderi...
Böyle birine adıyla hitap edip "Fetullah" demek doğru mu?
Mehmet Ali Birand ile Ayşenur Arslan böyle diyormuş...
Eleştiri tahmin edeceğiniz bir adresten geliyor.
Zaman'ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'dan...
Medya Mahallesi'ndeki Mehmet Ali Birand ile Ayşenur Arslan'ın "Gülen kasetleri üzerine" girdikleri atışmayı hatırlatıyor...
Diyor ki:
"Ayşenur Hanım, vaziyeti kurtarmak istiyor ama nafile. Az daha ısrar etse Birand, o montajlanmış kasetleri o kanala getiren Kemal Yavuz'dan başlayıp kaset operasyonunun ayrıntısına da girecek belki..."
FETULLAH DENİR Mİ?
Ekrem Dumanlı'nın yazısındaki asıl dikkat çeken bölüm sonda.
Birand ile Arslan'ın kaset olayını konuşurken hocadan "Fethullah" diye ismiyle söz etmelerine bozulmuş.
Şöyle diyor:
"Hem Birand hem Arslan ısrarla 'Fetullah'
diye hitap ediyorlar. İnsanlar, diğer insanlar hakkında böyle
ismiyle mi hitap ediyor o kanallarda hep? Nezaket
kurallarının çerçevesi mi bu; yoksa herkese
sayın demeyi asgari nezaket kuralı sayan kişiler,
toplumun önemli bir kesimi tarafından saygı ve sevgiyle karşılanan
ve 70 küsur yaşında olan bir kanaat önderi söz
konusu olduğunda mı bu kadar üzücü davranabiliyor? Asgari nezaket!
Çok mu zor bilemiyorum..."
ONLAR YAPTI BİZ
YAPMAYALIM
Ekrem Dumanlı'nın yazısı uzun... The Economist olayını da
değerlendiriyor, geçen hafta attıkları olay manşeti de... Ama bizim
ilgimizi çeken Alper Görmüş'ün 'iktidar (yeni) medyasına yaptığı
eleştirilerle ilgili kısım oldu.
Görmüş, merkez medyanın yarattığı mağduriyetleri hatırlatıp, yeni
medyanının bu hataya düşmemesi tavsiyesinde bulunmuştu.
Ekrem Dumanlı, Görmüş'e hak veriyor... Diyor ki:
"Başkaları onlarca yıldır tek taraflı yayınlar
yaparak gerçeği çarpıtmış, tek yanlı bilgilerle toplumu manipüle
etmiş vs. olabilir. Ancak her aldığı nefesin öbür âlemde
hesabını vereceğine inanan insanların çok daha dikkatli,
çok daha titiz olması gerekiyor. Herkesin, özellikle de
uzunca bir zaman haksızlığa maruz kalmış
kitlelerin, daha duyarlı gazetecilik yapması bir fedakârlık değil,
mukaddes bir vazifedir."
Yazının devamı için