Birand, Uğur Dündar ile Kırca'ya öyle bir gol attı ki...
Kılıçdaroğlu ve CHP rüzgarı Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand ve Ali Kırca arasında kıran kırana bir rekabete yol açtı.
Kılıçdaroğlu ve CHP rüzgarı ana haber bültenleri arasında kıran kırana bir rekabete yol açtı. Kanal D, Star TV ve Show TV ana haber bültenlerinde CHP'nin eski ve yeni genel başkanlarını ağırladılar.
Ama bir farkla... Golü Mehmet Ali Birand attı... Star ve Show, Kılıçdaroğlu ana haber bülteninde canlı yayında diye alt yazı geçti. Birand, Kanal D ana haberi Kılıçdaroğlu ile birlikte sununca Ali Kırca ve Uğur Dündar fena bir gol yedi.
ANA HABER BÜLTENLERİ ARASINDA
KILIÇDAROĞLU VE BAYKAL SAVAŞI!
Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin yeni Genel Başkanı seçilmesi sonrası medyanın en popüler ismi haline gelmesiyle ana haber bültenleri arasında yeni bir savaş başladı. Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand ve Ali Kırca aynı dakikalarda Kemal Kılıçdaroğlu'yla yaptıkarı özel röportajları ekrana getirdiler. Ancak Dündar, Birand ve Kırca arasındaki Kılıçdaroğlu savaşını açık ara Birand kazandı.
MAKAM ODASI OLDU KANAL D ANA HABER STÜDYOSU
Rakiplerinden farklı olarak Kılıçdaroğlu ile canlı yayında röportaj yapan Birand, adeta ana haber bültenini CHP Genel Başkanı makam odasında sundu. Ana haber bültenini Kılıçdaroğlu'nun makam odasından açan Birand, uzun bir röportajla yetinmedi ve bültendeki diğer haberleri de Kılıçdaroğlu'nun makam odasından sundu. VTR'lere pas attı, Kılıçdaroğlu'ndan yorum aldı, makam odasını ana haber stüdyosuna çevirdi. Ali Kırca ile Uğur Dündar'a ise bu şovu izlemek kaldı.
[photos]
Günün bir diğer kapışması da Deniz Baykal röportajlarında yaşandı. Kanal D, Show TV ve Star TV Ana Haber anchorman'leri bir yandan Kılıçdaroğlu için rekabet ederken bir diğer yandan Deniz Baykal için kapıştılar. Birand, CHP'nin eski lideriyle gün içinde yaptığı özel röportajı akşam saatlerinde CNN Türk ve Kanal D ana haberde ekrana taşıyarak bir adım öne geçti. Dündar ise geride kalmasına rağmen Baykal röportajını canlı olarak ekrana getirerek dengeyi sağladı. Star Haber Ankara temsilcisi Murat Çelik Baykal'ın Ankara'daki evine konuk oldu. Ali Kırca ise ana haber bültenini Baykal röportajıyla açtı. Röportajı banttan yayınlayan Kırca sorduğu sorularla ve röportajın içerik gücüyle rakipleriyle dengeyi sağladı. Ancak hem canlı olması hem geniş içeriğiyle Uğur Dündar Baykal savaşında ipi göğüsleyen taraf oldu.
BAYKAL'DAN BİRAND'A ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
[page_end]
CNN TURK'te Mehmet Ali Birand'a konuşan Deniz Baykal çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Baykal'ın açıklamalarından bazı satır başları şöyle:
SİYASİ HAYATIM
Ben 10 yılda bir hayatı ve siyasi yaşamı köklü bir değişimler yaşayan biriyim. Bu süreçlerde allak bullak oluşlar yaşadım. 12 Mart'tan sonra askere alındım, siyasi sürgündeydim. 12 Eylül'de ve hemen arkasında Zincirbozan sürgünleri geldi. Parlemanto kapatıldı, partiler kapatıldı. Sonra yeni bir dönem başladı. Beş yıl yasaklı bir dönem başladı. 1995 ve 199'da iki defa istifa ettim. CHP benim iç dünyamda çok önemli bir yerde. 2000 yılında döndüm. 2010 yılında tekrar bir dönüşüm yaşıyorum.
Böylesi alt üst oluşların benim psikolojik dünyamda, yaşantımda,
entelektüel hayatımda bazı şeyleri sil baştan yapmam gerektiğini
zorunlu kıldı. Karalar bağlayıp, bu da hayat mı diye düşünmek bana
komik geliyor.
Dikkatimi şimdi çok yüksek düzeyde hissediyorum.
SİYASET BİTTİ Mİ?
Ben siyaseti illa genel başkan olarak yürütmek olarak ya da böyle
bir zorunluluk olarak görmüyorum. Siyasette her alanda yapabilirim.
Siyasi değerlendirmelerim ve siyasi hayatım sürecek. Sadece odam
değişti. Siyaset yapmaya devam edeceğim.
BUNDAN SONRA NE YAPACAKSINIZ?
CHP ve Türkiye'ye karşı kendimi sorumlu hissetmeye devam
edeceğim. Bundan sonra ne yapabilirsem yaparım. Gerekirse
meydanlara çıkarım, gerekirse partide, mecliste üstüme düşen ne
varsa yaparım...
Normal bir milletvekili olarak partide ve mecliste görev almak beni
üzmez. Ben herşeyi sıfırdan alıp baştan yapmak gücünü kendimde
görüyorum.
"Bana ne artık parti", "bana ne Türkiye" diyemem. Bu olabilemez. bu
benim işim, kendi mutluluğum. Kendimi mutlu hissettiğim bir alan
siyaset.
"Koşullar yerine geldiğinde biz Baykal'ı yeniden genel
başkan olarak görebilir miyiz?"
Ben mevki makam gözeterek siyaset yapmıyorum. Partim için ne
gerekiyorsa yapıyorum. Hiçbir zaman biri şurada olsun, o burada
olsun diye birşey yapmadım. Yapamam...
CUMHURBAŞKANLIĞI
Cumhurbaşkanlığı'na aday olmam ya da olmamam gibi bir şey yok.
Geçmişte partisi kapatılmış, siyasi hakları elinden alınmış bir
süreci yaşadım. Şu an da yaşanan benzer bir süreç.
Geçmişte de böyle şieyler yaşadık. hedef ve bir amaç içinde
olmadım. bizim için sürecin kendisi önemli.
KURULTAY
Oluşan rüzgar suni birşey değil. CHP ne idi, nerdeydi? Ve bu
süreçte ne oldu? Bunları gözlemlemek gerek. CHP zaten yükselen bir
partiydi. 2007 ve 2009 seçimlerinden bu yana yükselen bir
konumdaydı. İstifamdan önce yapılan araştırmalarda 25 ila 30
arasında oy oranı vardı. Bu artış, rüzgarla, saman aleviyle olan
birşey değildi. Tam tersine medyanın ve bazı çevrelerin
engellemelerine rağmen yükseliyordu. Adım adım kazanılan bir
trenddi CHP. Bana sordukları zaman önümüzdeki dönemde CHP birinci
parti olacaktır diyordum. Hatta o kadar ki, ben bir dramatik ortam
içinde istifa ettim. Pişman değilim. Çok memnunum. Benim istifa
ortamımda, bir teslim olma, bir eziklik, bir vazgeçme anlamında
istifa etmediğimi, bir meydan okuma ve bir direniş anlayışıyla
istfia ettiğimi söylemiştim. Ben burada kalayım, bu komployu
görmezden geleyim gibi bir anlayışta olmadım hiç.
"Baykalcıların tasfiyesi" deniliyor liste
için...
Bugün görev almış olan arkadaşlarım da daha önce görev almış
arkadaşlarım da CHP'li.. Yeni bir yönetim var. Sayın Genel Başkan
ve yakın çalışma arkadaşları bir ekip oluşturdu. Bu arkadaşlarımın
içinde benim de inandığım insanlar var. Seçilmemiş arkadaşlar
arasında da seçilse iyi olur diyeceğim yığınla insan var. Bu ortaya
çıkmıştır. Bunda bir mesele yoktur. Ben anlayışımı söylüyorum. Ben
CHP'lileri Baykal'ın çalışma arkadaşları olanlar ve olmayanlar diye
ayırmadım. Benim çalışma arkadaşlarım da boyuna değişti. Bu çok
açıktır. Şimdi bir ekip var. Onlar kime yakındır ben bu açıdan
bakmam. Onlar CHP için görev almışlardır. Görev almamış isimler de
yarın görev alacaklardır.
Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşmasını nasıl buldunuz?
Laiklik demedi hiç...
Bütün bunlar klişeler. Bende işsizliğin, yoksulluğun, sosyal
sorunların önemli olmadığına dair bir kanaat mi gördünüz? Ya da
Kemal Bey'de laikliğin önemi olmadığına dair tespitiniz mi var?
2009 yerel seçimlerinde biz hiç laiklik rejim meselesi konuşmadık.
Ekonomik sosyal sorunlar, işsizlik, hangi yanlış politakaların
buraya getirdiği... Bunları konuştuk. Bu Deniz Baykal'ın laikliği
unuttuğunu mu gösteriyor? Ne ben unuturum ne de Sayın Kılıçdaroğlu.
Şimdi yeni bir genel başkan gelmiş. Dikkati oraya çekiyor. Çok
doğru bir konuşma yaptı gayet yalın gayet güzel. CHP'nin bir
fikriyatı var. Bu fikriyatın içinde işsizlikle, yoksullukla
mücadele de var.
'Recep Bey' polemiği
Kemal Bey bize de ismimize Bey ekleyerek hitap eder. Başbakan
hakkında da bizimle konuşmalarında Recep Bey dediğini duymuşumdur.
Bunu hakaret anlamında söylediği kanaatinde değilim. Anlayanlar
nasıl anladı onu bilemem. Söylerken ciddiyetle, çok doğal bir ifade
gibi söyledi.
Kılıçdaroğlu solu birleştirebilir mi?
Sol zaten birleşmişti. Solda birleşme konusunda bir büyük bunalım
yaşamıyorduk. Bu olay uygun bir noktada gerçekleşti. Kamer Genç'in
gelişi de böyleydi. Kenarda duruyor diye düşünülen insanlar da
CHP'ye destek veren insanlardır. Rahşan Hanım'ın gelişinin de bir
anlamı vardı. Ama biz zaten onun yanında bulunan milletvekilleriyle
de sıcak bir ilişki içindeydik.
Önder Sav 'brütüs' oldu mu?
Ben de hiçbir zaman Sezar olmadım. Bu benzetmeler çoğu kere kendi
anlamının dışında kullanılır. O benim terminolojim değil. Pek çok
nedenle değil. Brütüs ve Sezar ilikisini düşünüyorum. Bilirsin
Sezar arkasından hançer yedikten sonra bir de ne görsün Brütüs
orada. Bunu gördükten sonra kendi kendine 'Yıkıl Sezar' der.
Benim sırtımda hançer yok. Yaşadığım olaylar karşısında kendime
'Yıkıl Sezar' demedim. 'Sen de mi Brütüs' de demedim. Bir süreç
yaşadık. Siyasal hayatın olağan akışı içinde her zaman karşı
karşıya kalamadığımız olaylar yaşadık. Bu olayları değerlendirdik,
not ettik. Bu deneyimler bizi zenginleştirdi. Ben bu deneyden
zenginleşmiş olarak çıktığımı düşünüyorum. Bu olayları şimdi içinde
bulunduğumuz noktada bir Kurultay gerçekleştirdik. Bizim iç
dünyamızı böyle kamuoyunun önünde değerlendirmeye tabi tutmanın çok
yanlış olacağını düşünüyorum. Rahatsızlığımı birileriyle paylaşmak
durumunda hissetmiyorum
Kılıçdaroğlu ile görüşmesi
Çok farklı, çok sıcak bir görüşme yaptık. Ben de bu ziyaretten çok
mutlu oldum.
Kasetteki görüntüler için neden 'O ben değilim'
demedi?
Bir defa herkesin şunu bilmesini istiyorum. Bu komplo karşsında
bana niye istifa ettin diye soruldu? İkincisi niye ben reddetmedim?
Şimdi birinci ile ilgili, bu komplonun altında ezildiğim için
değil, meydan okumak için istifa ettim. Komployu yapanların yüzüne
vurmak için. Ve Türkiye'yi uyarmak için. Kim ne biliyorsa ortaya
koymalıdır diye meydan okudum. Bu istifa komploya boyun eğmenin
sonucu değil.
İkinci konu... Toplumun pek çok aklı başında insanı bu olayın bu
boyutunu benim gündeme almamı, tartışmamı ve reddetmemi,
değerlendirmemi bekliyor. Ben bunu fevkalade ayıp, tehlikeli ve
yanlış buluyorum. Kimsenin kimseye bu çerçevede bir sorgulama yapma
hakkının olmadığını düşünüyorum. Artık hukukun, ahlakın çığrından
çıkacağını... Senin görevin dedikodu yapmak değil. Vatandaşın
hakkını hukukunu korumak. Bugüne kadar kimler için dedikodu
yapılmadı? Artık farklı bir zemine girmiş, bir dedikodunun parçası
oalcaktım. İnanan olacaktı, inanmayan olacaktı. Özel dünyamın
hesabını kimseye vermeyeceğim halde bu duruma düşecektim. O anda
mahkeme düğmesine bastık. Hukukun bize tanıdığı olanakları
kullanarak ne biliyorsak söyleyin dedik. Bunun hesabını ben değil,
hukuk bunun hesabını verir. Ama bu soruları biz birbirimize sormaya
kalkarsak çok ayıp. Kamusal yaşamda herkes hukukun gereğini
yapacak. Ben görevimi yaptım.