Bir Yılmaz Özdil yetmez!..
Benim yakın çevrem başta olmak üzere bu ülkenin Beyaz Türklerine “bir tek Yılmaz Özdil” yetmez…
ADNAN BERK
OKAN
Türkiye medyasında “çok okunmak”
istiyorsanız “en kolay” yolu seçeceksiniz…
Ben ona kısaca “YÖY”
diyorum:
Yılmaz Özdil
Yolu…
Babaanneciğim yaşasaydı da
Yılmaz’ı görüp tanısaydı, yazıları için
“osur osur diz ipliğe” derdi…
Neden
mi?..
Çünkü Yılmaz, Beyaz Türklerin sevmediği
Ak Parti Hükümeti’ni eleştirirken verdiği rakamların doğru
olup olmadığına bakmaz…
Hatta bilhassa
“uyduruk” rakamlar verir ki okur
etkilensin…
Meselâ eleştirilen hükümet
ise;
Okur;
“yuh ulan bu
hükümete” falan desin…
Veya bir bakan
ya da üst düzey bürokratsa:
“Ulan senin ananı,
avratını” diye saydırmaya başlasın…
İyi o
zaman Fatih;
Ve Yılmaz bunu halen “en iyi”
yapan köşe yazarıdır…
Onun için “çok okunan” yazarlar arasındaki yeri
hep vardır…
Çünkü bu ülke medyasındaki gazete okurunun % 70’i
Beyaz Türk’tür…
Rengi hafif kara olsa da kendisinin “Beyaz Türk”
ve hatta “burjuva” olduğunu iddia eden
Fatih Altaylı bile Turgay Ciner’i
övmek için, “çok iyi yazar keşfeder” demiş
İzzet Çapa’ya…
Ve örnek vermiş:
“Yılmaz Özdil”…
İyi o zaman Fatih;
sen neden
almıyorsun Yılmaz’ı kendi kadrona?..
Bastır
parayı koy bordrona…
Ama
hayır…
Olmazzzz…
Hem över ama hem de
yakınına bile sokmazsın…
Neden?..
Neyse
nedenini ben söyleyip de fincancı katırlarını
ürkütmeyeyim…
Ve bilir
misiniz?..
Benim karım tarafından yakın çevremde herkes Yılmaz Özdil
hayranıdır…
Beni severler…
Hem de çok severler bilirim…
Ama...
Yazdıklarımdan, düşüncelerimden (söylemeseler de)
nefret ederler…
Yılmaz’ı sevdiklerini söyleyemem…
Çünkü yakından tanımadıkları insanlar için “seviyorum,
severim” falan gibi “sözcükler”
kullanmazlar…
Yılmaz’ı görseler mutlaka “çok
mesafeli” dururlar…
Birisi Yılmaz’a “bunlar senin en sıkı
hayranların” dese Yılmaz;
“git işine benle kafa bulma; baksana bana durdukları mesafe
Mars’la benim aramdaki mesafeden daha uzak” falan demek
zorunda kalır…
Çoğu Yılmaz için “şu Mardinli çocuk
müthiş” falan der…
Yani;
Karım tarafından yakın çevrem tipik
“Beyaz Türk”tür…
Gencay Gürün
tipi beyaz Türk…
Yılmaz’ın tarzını da
değil, muhalefetini
severler…
Kürtler başta olmak
üzere halkın (ille de Ak Parti’ye oy veren) “göbeğini
kaşıyan, huni kafa” bölümü “hıııı”
falandır onlar için…
Yılmaz, Ahmet
Türk’ün burnunu kıran vahşiyi savunduğunda neredeyse el
vurup bayram etmişlerdi…
Yahu
durun, dinleyin bi dakka!..
Geçenlerde (25.08.2012) Yılmaz “ne ördün falan”
başlığı altında bir yazı attırdı ya;
benim yakın çevre: MEST…
Allaaaahhh!..
Benimle bir kafa buluyorlar ki; intihar etmeyi bile düşündüm bir
ara…
“Yahu durun, dinleyin bi dakka” desem de hayır;
dinleyen bile yok…
“Mardinli çocuk döktürmüş yine döktürmüş”…
“Yahu o çocuk Mardinli değil, İzmirli”…
… Bal
gibi de Mardinli ama Atatürkçü!...”
“İyi peki
Mardinli ve hem de Atatürkçü ama ne döktürmesi?.. Yazdıklarının
hemen hepsi uydurma!.. Yahu bu memlekette kapitülasyon/imtiyaz mı
kaldı?”…
Hayatımdaki en yakın üç kişiden biri olan
karım bile;
“Kıskanma işte mükemmel
yazmış” demesin mi?..
“Pes
yani” dedim ve sustum…
Dışarı
çıktım…
Deve bulup hendek atlatmayı
deneyecektim…
Çünkü…
Yakın
çevremdeki Beyaz Türklere Yılmaz
Özdil’in “muhteşem bir popülist” olduğunu
anlatmak, deveye hendek atlatmaktan çok daha zordu…
Bir gün
sonra…
26 Ağustos 2012 Pazar…
TCDD Genel Müdürlüğü Yılmaz’a bir açıklama
gönderdi ki;
yüzünde kızarma yeteneği olan biri aynı açıklamadan sonra bir daha
klavyenin başına geçip tek satır yazı yazmazdı…
“Yuh yani” derdi kendi kendine, “yuh
yani!”…
Yılmaz da aynı şeyi yapar mı?..
Yapmaz…
Neden yapsın?..
TCDD’nın açıklamasından Yılmaz’a
ne?..
Kaç kişinin haberi olacak o açıklamadan?..
Hem Yılmaz “dün güneş doğudan battı ve müsebbibinin Erdoğan
olduğu açıklandı” dese benim yakın çevremdeki
Beyaz Türkler ona bile inanırlar…
Neden?..
“Doğru” olduğu için mi?..
Yoooo…
İnanmak istedikleri için…
Erdoğan’a veya bakanlarından birine yapılan, yapılacak
olan her tür hakaret yakın çevremdeki
Beyaz Türkler için “altın”
değerindedir…
Ve o nedenledir ki; “bakın işte TCDD Yılmaz’ı tekzip
etmiş” dediğim halde beni dinlemediler bile…
Tekzibin en son bölümünden alıntı yapayım sadece de aklı başında
olanlarınız “Yılmaz türü yazarlığın ne menem bir
şey” olduğunu iyice anlayın…
Bakın:
Sayın ÖZDİL,
Özetle yazınız eksik ve yanlış bilgilerle dolu. Hürriyet Gazetesi'nin kâğıdı hangi ülkeden, foto muhabirleri hangi ülkenin fotoğraf makinelerini kullanıyor, baskı makineleri hangi ülkenin markasını taşıyor, gazetenin internet altyapısı programları hangi ülkenin programları... Hürriyet Gazetesi nasıl Türkiye'nin gazetesiyse, TCDD de bu ülkenin ve bu milletin değeridir. İmtiyaz filan yok. Yoksa siz hala "imtiyazlı" olduğumuzu/olduğunuzu mu sanıyorsunuz.
Açıklamamızı basın ilkelerine yürekten bağlı Yılmaz ÖZDİL'in köşesinde görmek isteriz.
Ey
genç nesil…
Eğer niyetiniz köşe yazarı veya gazeteci
olmak ise sakın zorlamayın kendinizi…
Halen “kapitülasyonların geçerli olduğunu zanneden”
Yılmaz aabinizin daha önce gazetedeki köşesinde yayımlanan
yazılarından derlenen kitaplarını alın okuyun;
“doğru haber” ilkesini sözlüğünüzden sökün atın,
yapacağınız her haber, attıracağınız her yorum “yalan olsun
ama şu dincilere bi koysun, bi koysun” türünden
olsun…
Hadi göreyim sizi…
Benim yakın
çevrem başta olmak üzere bu ülkenin Beyaz Türklerine “bir
tek Yılmaz Özdil” yetmez…
“Bir, iki,
üç olsun ki çıkarması güç olsun…”
adnanberkokan@gmail.com