Bir insanın tek seveni Nihat Doğan mı olurmuş!

Medya da vefa da dost da zor bulunur da... Bir insanın bu kadar düşmanı bu kadar nefret edeni de olur mu?

GAZETECİLER.COM - KULİS ANALİZ
Hacer Alkan _ hacer@internethaber.com

Umarım twittera girip de arkasından söylenenleri okumuştur.
Medya camiasında "vefa" da "dost" da yoktur...
Ama bir insanın bu kadar "düşmanı" bu kadar "nefret edeni" de yoktur... 

Bak Yiğit kardeş bu senin fotoğrafın!
"Kör bile ölünce badem gözlü" oluyor! 
Gördün mü bak sen ne oldun?
Hep sana bunu anlatmaya çalıştık. 
"Makam da mevki de geçici... Aslolan o makam ve mevkiden gittiğinde ardında bıraktığın "seda"dır" dedik. 
Duyuyor musun "o seda"yı şimdi... 
"Hoş" geliyor mu kulağına? 

Hiç bilenme!
Otur da bir düşün!
Niye bu kadar nefret edilen bir adam oldum diye bir tart!
Sakın ha nefsine uyup da "meyva veren ağaç taşlanır" deme! 
Senin kurtlu meyvalarına uzanan el hiç olmadı. Olsa olsa kurtlu meyvalar ağaca zarar vermesin diye taşlar atıldı.   
Bugüne kadar hiç yapmadığını yap da kabahati kendinde ara...

Düşün ki...
(Allah gecinden versin) Kovulmuş değil de ölmüş olsaydın!
Bu "çirkin seda"yı mı bırakıp gidecektin ardında.
Bir Nihat Doğan mı ardından "iyi bilirdim" diyecekti... 
Bunca ömründe, o makam ve mevkide edindiğin tek dost;
"iyilik" namına sana "şahitlik" edecek tek canlı o mu olacaktı?
Bu kadar kötü bir adam mı Yiğit Bulut? 

"Ölmeden ölmüş" olarak gör de kendini, ardından denilenlere kulak ver; 
"Bu kadar nefret edilen bir adam olmayı nasıl başardım" diye bir sor!
Gördüğün gibi "döner kapı kaldı sen gittin"!
Hiç var olmadın, hiç senin olmadı o makam...
Tıpkı senden öncekiler gibi...