Bir gazetecinin sorusuyla 'devrim' olacak

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Radikal yazarı İsmet Berkan'ı çok şaşırttı. Sebebi de basın toplantısında bir gazetecinin sorduğu soruya verdiği yanıttı;

Radikal yazarı İsmet Berkan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın yeni kurulacak olan 'Kamu Güvenliği Mesteşarlığı' ile ilgili basın toplantısını izliyordu. Öyle bir şey duydu ki... Az daha oturduğu sandalyeden düşecekti. İsmet Berkan'ı bu kadar şaşırtan ne miydi? Güneydoğu Anadolu'da 'Türkleştirilen' ama aslı Kürtçe olan köy ve mezra isimlerinin bakanlık kararıyla değiştirilebilir olması... Bu soruyu da basın toplantısı esnasında bir gazeteci sordu. Berkan, bu durumu 'devrim' olarak nitelendirdi ve 'bir gazetecinin sorması gerekiyormuş' demekki dedi.

(...)Dün sabah İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın yeni kurulacak olan ‘Kamu Güvenliği Mesteşarlığı’ ile ilgili bir basın toplantısı vardı. Bakan Atalay, daha sonra sorulara da cevap verdi ve gelen sorulardan biri, belki de benim yazımdaki bu köy-mezra isimleri cümlelerinden hareketle, eski isimlerin geri verilip verilmeyeceğiyle ilgiliydi. Bakan Atalay, belki aynı soruyu üç ay önce sorsanız konuyu kategorik olarak reddedecekken, bir sürpriz yaptı, ‘Neden olmasın’ dedi, ‘Vatandaşlar başvursunlar, biz değerlendiririz.’
Ben televizyonda basın toplantısını izliyordum ve bu cümleyi duyunca az kalsın sandalyemden düşecektim. Bir tabu daha sona eriyordu, erecekti!

Düşünün bir köyde yaşıyorsunuz. O köy belki bin yıldır var ve orada. Köyünüzün bir adı da var. Ama bir gün devlet görevlileri geliyor, köyünüzün adını değiştiriyor. Bin yıllık isim gidiyor, yerine tamamen yabancısı olduğunuz ve hatta sizin için yabancı dilde olan bir başka isim geliyor. Ne hissedersiniz?

Bu, aslında açıkça bir zulümdür. Ve bu zulüm, yani isim değiştirme zulmü, özellikle son seksen yıldır gayet sistematik biçimde yapılmıştır.

Özellikle Beşir Atalay gibi uygar bir insanın bugün yönettiği İçişleri Bakanlığı bünyesinde işi gücü bu farklı yer isimlerini ‘Türkleştirmek’ olan insanlar çalışır, zulmü yapanlar onlardır.
Ama onlar da yalnız değildir. Bütün bir sistem düne kadar o insanları korumuş, kollamış, onların dediklerini uygulamıştır.

Şimdi ümitlenmek için bir sebebimiz var: Belki de Beşir Atalay’ın o sözleri bu zulmün artık biteceği, eski isimlerin geri geleceği yönünde güçlü bir sinyaldir.
Hareket semboliktir, yer isimlerinin eski haline döndürülecek olması ne insan hayatı kurtaracak ne de birilerini zengin edecektir ama yine de devrim niteliğindedir.
Bu devrim de, Ankara’da bir gazetecinin sorusu sayesinde ortaya çıkmıştır.
Vay be!