Beş soruda çözüm sürecindeki yeni aşamayı yazdı

Vatan yazarı Ruşen Çakır gündemin sıcak konularını anlaşılır bir dille okurlarına aktardı.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın geçtiğimiz günlerde söylediği, İmralı'daki son görüşmenin ardından HDP milletvekillerinin okuduğu yazılı açıklamada da işaret edilen "Çözüm sürecinde ikinci aşamaya geçiliyor" sözlerini Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır 5 soruyla derinlemesine analiz etti.

MİT'in durumundan, Erdoğan'ın HDP'ye yaklaşımına, Cumhurbaşkanlığı seçiminden, Kürtlerin Erdoğan'a oy verip vermeyeceğine kadar pek çok konuyu analizinde işleyen Ruşen Çakır gündemin sıcak konularını anlaşılır bir dille okurlarına aktardı. 

"Her ne kadar elimizde çok fazla somut bilgi olmasa da, bugüne kadar yaşananlardan hareketle bu yeni dönem üzerine kafa yorabilir ve bunu bazı sorular üzerinden yapabiliriz" diyen  Çakır bakın hangi soruların yanıtını aradı...

1) Gerçekten çözüm sürecinde yeni bir aşama mı söz konusu?
Öcalan'ın HDP milletvekillerine "En önemli realite sürecin yeni bir aşamaya gelmiş olmasıdır" dediğini biliyoruz. Zaten son İmralı görüşmesinin yazılı açıklamasında öncekilere kıyasla çok pozitif ve ileriye bakan bir üslubun hâkim olduğu da açık. Bunlara Beşir Atalay'ın söyledikleri de eklenince pekâlâ "yeni bir aşama"nın söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.

2) Başbakan Erdoğan'ın dünkü AKP Grup toplantısında özel olarak BDP'ye, genel olarak Kürt siyasi hareketine karşı üslubu çok sertti. Hal böyleyken yeni bir aşamadan nasıl söz edilebilir?
Hafızamızı zorladığımızda, gerek "demokratik açılım", gerek Oslo, gerekse de son çözüm sürecinin arifesinde ve en kritik anlarında Erdoğan'ın benzer bir şekilde "şahin" bir üslup benimsemiş olduğunu hatırlarız. Bunun bir nedeni, Kürt hareketiyle görüşmelerde elini güçlü tutmak istemesiyse, esas amacının MHP başta olmak üzere, muhalefetin karşı propagandalarına karşı hazırlıklı olmak olduğu açıktır. Nitekim Erdoğan dünkü konuşmasının ilk bölümünde ağırlıkla MHP tabanına seslenmeye özen gösterdi.

3) Kürt siyasi hareketi de son günlerde daha çok, yol kesilmesi veya çocukların dağa götürülmesi gibi ülkenin batısında rahatsızlık yaratan konularla öne çıkıyor. Bütün bunlarla yeni bir aşamaya geçmek nasıl mümkün olabilir?
Kürt siyasi hareketinin de tıpkı iktidar partisi gibi, görüşmelerde elini güçlü tutmak için sert tutumlardan taviz vermeme gibi bir yaklaşıma sahip olduğu açık. Fakat bütün bunlar belli bir aşamadan sonra süreci tıkama riskini de beraberinde getirebilir. Nitekim Öcalan da herkesi "iki taraftan da kaynaklanan zorlayıcı gelişmelere karşı dikkatli olmaya, tarafları süreci kışkırtacak tutumlardan alabildiğine kaçınmaya, dikkatli ve duyarlı davranmaya" çağırdı. Sürecin başarılı olmasını istemeyen iç ve dış odakların bazı kışkırtmalara girişebileceği de akılda tutulursa işlerin hiç de kolay olmadığı anlaşılır.

4) Yeni aşamanın ayırt edici özelliği ne olacak?
İlk mesajlardan, yeni aşamada bürokratların (ki kastedilen esas olarak Öcalan ile görüşen MİT yetkilileri) yerini siyasetçilerin alacağını çıkartabiliyoruz. Ancak bu, iktidar partisi ve hükümet yetkililerinin İmralı'ya gidecekleri anlamına gelmiyor. Artık HDP'nin daha fazla öne çıkacağını, bir yandan hükümetle yoğun bir müzakere yürütüp diğer yandan İmralı ve Kandil ile sürekli istişare içinde olacağını düşünüyorum. Buna paralel olarak akil insanlar heyeti deneyiminden hareketle, daha az sayıda kişinin oluşturacağı bir komitenin süreci yakından gözlemlemesi söz konusu. Ayrıca Öcalan'ın koşullarının yeni aşamaya uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesini, örneğin gazetecilerle ve bazı sivil toplum temsilcileriyle görüşmesine izin verilmesini de bekleyebiliriz.

5) Yeni aşamanın cumhurbaşkanlığı seçimleriyle bir ilgisi var mı?
Hem de çok ilgisi var. Şu ana kadar yapılan değerlendirmelerden, Köşk seçiminin kaderini büyük ölçüde HDP/BDP seçmeninin ikinci turda yapacağı tercihin belirleyeceği sonucu çıkıyor ve bunun yüksek ihtimalle AKP adayı (o da yüksek ihtimalle Erdoğan) olacağı tahmin ediliyor. AKP liderinin, belli bir süredir fazla ilerlemeyen sürece hız vermeye karar vermesinde HDP oylarını garanti altına alma arayışı muhakkak etkili olmuştur. Hatta Erdoğan'ın, partisinin adayının (hele bu kendisiyse) ilk turda seçilmesini çok istediğini biliyoruz. Bunun belki de tek yolu HDP/BDP'nin hiç aday çıkarmayıp alenen AKP adayını işaret etmesi veya hiçbir iddiası olmayan bir adayla seçime girip el altından AKP'ye oy verilmesini teşvik etmesidir. Açıkçası buna fazla ihtimal vermiyorum ancak yine de "her şey mümkün" diyelim.

RUŞEN ÇAKIR'IN TÜM YAZILARI