Beş kuruşsuz kızının evinde kalan patron
Bir dönemin kudretli medya patronuydu. Dinç Bilgin günah çıkardı...
GAZETECİLER.COM - DİNÇ Bilgin: 28 Şubat döneminde askeri bürokrasi, yargı ve basın rejimin üç ayağı olmuştu. Ben de dönemin egemenlerindendim. Çok büyük kabahatlerimiz oldu
Bir dönemin muktedir medya imparatoru, şimdi sıkıntıda olan en büyük rakibinin işten el çekmesini nasıl değerlendiriyordu acaba? Aydın Doğan için ne düşünüyor, ne hissediyor, ne diyordu? Ya, Sabah-Hürriyet çekişmesinde en
SENİ TANRI BİLE AFFETMEYECEK! |
Dinç Bilgin bu söyleşisinde adeta günah çıkarıyor ama bakın ANALİZCİMİZ, Adnan Berk Okan bu itirafları nasıl yorumluyor... |
KIZINDA MİSAFİR OLARAK KALIYOR
Dinç Bilgin, Sarıyer’de kızının evinde misafir, çünkü evi yok. Üzerine kayıtlı hiçbir mal varlığı kalmamış. TMSF’ye borçlarını ödemiş. Kendisiyle hesaplaşmış. Rahatlamış. Günlerini kitap okuyarak geçiriyor. Ama yeni hayatına da alışamamış aslında. En çok çalışmayı, gazete çıkarırken yaşadığı heyecanı özlediğini söylüyor. 28 Şubat sürecinde diğer egemenlerle birlikte oynadığı rolle ilgili ise çok büyük pişmanlık duyuyorum, diyor.
KENDİSİ ÖZEL HAYRANI GAZETESİ
KARŞI
ERTUĞRUL PAY ALMADI Kİ... |
*Gazetemi kontrol
edemedim diyorsunuz. Aydın Doğan da Hürriyet için ‘devletin
gazetesidir’ demişti. Ne oluyor, güç çok büyüyünce o gücü kullanmak
isteyenler mi giriyor devreye?
Evet aynen öyle oluyor. • Gazetenin bir silaha dönüşmesine engel olunamıyor mu peki? İşiniz sadece gazeteyse satışlarla, reklamla ilgilenirsiniz. Rahatsızınız ama medya dışında işiniz varsa o işiniz için medyadaki avantajlarınızı kullanıyorsanız iş başka bir kulvara giriyor. Ertuğrul’a kızanlar diyorlar ki şöyle yaptı böyle yazdı. Adamcağız patronun işlerinden pay may almadı yahu? • Öyle davranmasaydı ne olurdu? Kapının önüne konurdu muhtemelen. O konuda gazetecilerin seçme şansının olmadığı dönemler oldu. Uzan denemesi mesela. Hürriyet gibi daha büyük ve daha açık bir gazeteyi patronun kontrol etmesi zordur. • 411 el kaosa kalktı manşeti sadece bir manşet değil bir zihniyetin ürünü. O çok ayıp bir manşet. Ama bir kaza. O yüzden masada farklı görüşler de olmalı. |
Star gazetesi'nden Fadime Özkan'a röportaj veren Dinç Bilgin şöyle anlatıyor:
"Sabah değişimin gazetesiydi. Özal’a yapmadığını bırakmasa da Özal’ın gazetesiydi. Ona hayrandım, bizim gazeteci takımı hayran değildi. Sabah’ın onunla bu kadar uğraşmaması için mücadele de verdim ama engel olamadım. Manşeti ertesi gün herkesle bir okuyan demokrat bir gazete patronuydum. Ama Sabah zamanın değişim ruhunu iyi okuyan bir gazeteydi. "
YALANLARIMIZ BEYİN YIKANMIŞLIĞIMIZ VARDI
Eski Türkiye’de hepimizin
payı var. Beyin yıkanmışlığımız, yalanlarımız vardı. Ben de
binlerce yanlış yaptım. Bir muhasebe yaptım. Yaptım da o
sorumluluktan kurtuldum mu? Hayır. Günah çıkartıyor değilim, böyle
hissediyorum. Bilerek olmasa da kötülük yapmamış olmanız imkansız.
Tank sürücüsü gibisiniz. En azından sincapları karıncaları
ezerseniz. Eleştiriye alışmamış, eleştiriyi vatana ihanetle bir
tutan kurumlar var ama zamanla alışacaklar, eleştirildikçe
güçlendiklerini görecekler. Kendi insanını değil dışarıdaki
düşmanını korkutacaklar. Bu da eleştiriyle özeleştiriyle, zamanın
ruhunu iyi koklamakla oluyor.
ESKİ EGEMENLER
KÖPÜRÜYOR
Eski egemenler evlerinde oturup sinirleniyorlar, karıları konuşuyor onlar köpürüyorlar. Kolay bir şey değil. Bunu söylüyorum çünkü o eski egemenlerden birisi de bendim. (gülüyor) Kolay kabul etmeyecekler ama eski dünya geri gelmeyecek. Bunu zamanında 4, 5 gazetesi, 40 dergisi, bir televizyonu olan, bir zamanların Dinç Efendisi söylüyor. 28 Şubat dönemini yaşadım. Ne yaptığımı, ne olduğunu biliyorum.
ÇOK ZENGİNLEŞİP İYİ YAŞAMAYA BAŞLAYINCA
Kişisel olarak şunu söyleyebilirim: Sabah’ın yenilmişliği başlıyordu, gazete dışı beceremeyeceğim işlere girmiştim. Bir de çok zenginleşmiş, iyi yaşamaya başlamıştım. İşlerden uzak kaldım. Türkiye değişmişti. Enerji şirketleri satılacak, biri İhlas’a biri Erol Aksoy’a biri Aydın Doğan’a. Böyle bir dönem. Demokrasilerde 4. kuvvet olması gerekirken 2., 3. güç olmaya başlayan bir basın kurulmuştu. Eski Sovyetlerde troyka diyorlar; KGB, Kızıl Ordu, Parti. Anayasal demokrasilerde yasama yürütme yargı olması gerekirken
AKIN İPEK KAZIKLANIYOR MU? |
Şimdi adam (Akın İpek) masa sandalye almıyor, marka alacak. Markalar da para kaybediyor. Değerleri nasıl hesaplanacak? Kar eden bir şeyi alırken karı çarparsınız bir çarpanla, değeri ortaya çıkar. Zarar eden bir şeyi eksiyle çarpınca, ne çıkacak? Demek ki her halükarda Aydın bey kar edecek. Zarar eden malı satınca ne geçecek eline? İnsanın sevmediği karısını boşaması gibi, kaynanasını da veriyor yanında. (kahkahalar) Gazeteleri o bastığı ve dağıttığı için de gerçek patron olmaya devam edecek. Gerçi şimdi adam okuyacak şimdi bunları, gazeteleri almayacak... (gülüyor) |
SORMADIK ÇÜNKÜ İŞİMİZ TIKIRINDAYDI
• O dönemde medya darbe iklimi yaratmakta, siyaset alanını daraltmakta aktif bir rol üstlenmişti. Sizin gazeteleriniz, televizyonunuz da pek gayretliydi...
Öyleydi ama bunu bilemezdik.
• Bilemez miydiniz gerçekten!
Haklısınız. Hitler Almanya’sında Yahudileri kampa götüren Almanların sonradan ‘bilmiyorduk’ demesi gibi oldu. İşin doğrusu, kendi adıma bilmiyordum ama öğrenmek kurcalamak sorgulamak da istemiyorduk. Bu konuda çok büyük kabahatimiz var. Başımızı derde sokmadan sorabilir miydik? (düşünüyor) Sormadık çünkü konformist olmuştuk hepimiz. İşimiz tıkırında. Bozulmasını istemiyorduk. Demek istediğim evet, hepimizin dolabında iskeletler var. Yorum Farkı’nı izliyorum, çok zaman Mehmet’ten (Barlas) yana oluyorum, öbürüne göre daha demokrat. Ama 12 Eylül döneminde en yakın arkadaşı Evren’di. Askeri hücumbotla boğazda yalısına gelmişti Evren, biz de
AYDIN DOĞAN NASIL BİR MEDYA PATRONU |
Doğan nasıl bir medya patronu? • Siz dededen gazete sahibiydiniz ama mesela en büyük rakibiniz Aydın Doğan dışarıdan gelmişti sektöre. Medya patronu olmak diğer sektörlerden farklı bir pozisyon. Zamanla nasıl bir medya patronu oldu Aydın Doğan? Mutlaka öğrendi. Bir gazeteyi baştan başlatmadı ama satın aldığı gazeteleri yaşattı. Sabah rekabetinde bir sinerji yarattı ve en büyük rakibi Sabah’ı alt etmeyi başardı. Gazete patronluğunu bilmiyor demek imkansız, iyi bir iş adamı olduğu ise muhakkak. En azından benden kat kat becerikli olduğu meydanda. (gülüyor) • İzmir merkezli Yeni Asır’la 1985’te İstanbul’a geldiniz, Sabah’ı çıkardınız sonra diğerlerini ve bir medya imparatoru haline geldiniz. Siz nasıl bir medya patronuydunuz? Benim bir şansım vardı. Gazete patronu bir babanın oğluyum. Ailem gazetecilik dışında hiçbir işle meşgul değildi. Ya gazetecilikte başaralı olacaksın ya yok olacaksın, öyle bir nokta. Yeni Asır devletçi, otorite yanlısı değil demokrat, liberal, batıya dönük, yenilikçi okurunun yanında bir gazeteydi. Ben İstanbul’a Sabah’ı çıkarmak için tek başıma geldim ama Yeni Asır’ın o genleriyle geldim. Sabah muhteşem bir formüldü, tuttu. |
KABAHATİMİZ ÇOK BÜYÜK
Medya hakikaten o kadar güçlü mü ki? Bugün güçlü bir hükümet var her şeyi sorabiliyor mu? Silahlı güçten herkes korkar. O tarihte de korkuluyordu. Mesut Yılmaz 28 Şubat sonrasında iktidara geldi ama daha ilk ayında zamanın genelkurmay başkanından yediği fırçayı hatırlayın. Hükümetin başının çekindiği şeyleri o dönemde basından bekliyorsunuz. Taraf gazetesi hesap soruyor ama o da gazete değil. Kağıt sıkıntısı çekiyor, borçları,
davaları var. Demokrat olmak cesaret ve bedel isteyen bir şey, kolay değil. Ben gazete sahiplerinin başka iş yapmaması için uzun zaman mücadele ettim, herkes de aferin demedi. Sonra ben de yaptım o yanlışı. Ama başaramadım diğerleri gibi, onlar galip çıktı o işten.
Rekabetten Doğan galip çıktı
• Aydın Doğan ile çok sert rekabet etmiştiniz. Mehmet Barlas mesela “Dinç Bilgin’i Aydın Doğan bitirdi” demişti. Doğan’ın da sizin için “Onu geldiği yere İzmir’e göndereceğim” sözü var dolaşan...
İzmir’e dönmediysem de başardı adam. Ama ben de hatalar yaptım. Bu sadece onun başarısı değil ama Sabah ve Hürriyet grubu arasındaki mücadeleden onlar galip çıktı, evet.
• Siz kaybettiniz medya grubunuzu. Doğan da büyük borç altında büzülüyor..
Ama o grubun para kazandıran organları Hürriyet ve Kanal D. Diğerleri zaten zarar ediyor. Aydın Doğan bunları satarsa hafifler. Hem diğerlerinin karar yetkisi yine onda olacağı için bu bir yenilgi olmaz.
• Yine de şu kesin: Eski rakibiniz artık eski gücünde değil. Bu durum yüreğinizi soğutuyor mu biraz?
Hayır, hayır. Enteresandır kendimle hesaplaştıktan sonra çok rahatladım ben. Öyle hislerim yok.
Dönüşümü iyi okuyan kazanır
• Türkiye’nin geçirdiği dönüşüm medya açısından ne gibi imkanlar barındırıyor?
SADECE ODALAR DEĞİŞTİ |
• Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğinden ayrılması, Aydın Doğan’ın görevini kızına bırakması çok önemli mi sizce? Başbakan’ın istifası kadar önemli diyenler de oldu! Yok canım, o kadar da değil. Doğan grubunda bir şey değişmez. Odaları değişecektir sadece. Aydın bey işi kızına, o da profesyonellere bırakacakmış ama karar yetkisi onlarda kalacağına göre bir şey değişmez. Zaten profesyoneller yönetiyordu. |
• Son dönemde medyaya giren sermayeler farklı sektörlerden...
Hepsinin gazete dışında işleri var, gazetelere büyük bir fedakarlıkla para yatırıyor ve para kaybediyorlar. Mutlaka içlerinde büyük kabiliyetleri olanlar vardır ama diğer işlerini tasfiye edip gazetecilik yapmaları lazım değişimin öncüsü olabilmeleri için. Gazetecilik yapacaklarsa, başarılı olmak istiyorlarsa diğer işlerini tasfiye edecekler. Gazeteyle yatacak gazeteyle uyanacaklar. Tiraj düşünce çare arayacak, bunu yan iş olarak görmeyecekler. Ben de sadece gazetecilik yapıyorken başarılıydım.