Beni iyi dinle Halil Özer!..
Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği şu sözü hiç unutma Halil Özer: "Zafer, 'Zafer benimdir' diyebilenlerindir"...
Sevgili Halil Özer;
İyi bir futbol
gazetecisisin…
Muhabirlik dönemin de, yorumculuk
dönemin de başarılarla dolu ancak…
Bugünkü yazın sana yakıştı
mı?..
O ne biçim başlık?..
O ne aşağılık kompleksli yorum
öyle…
“Ne finali?” imiş?..
Avrupa Ligi Finali Halil Özer,
Avrupa Ligi Finali…
Finali de değil,
“Kupası”…
Evet…
Neden olmasın?..
Bu ülkenin Milli Futbol Takımı,
Dünya Üçüncüsü olduysa…
Bu ülkenin lig şampiyonu; UEFA
Kupası’nı ve ardından da o yılın Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Real
Madrid’i yenip Süpar Kupa’yı almışsa bu yıl neden
olmasın?..
Bu ne korkaklık Halil
Özer?...
Uluslar arası maçlarımızı sunan
tavşan yürekli spikerler gibi...
“Abartmada her zaman
birinciyiz” diyorsun…
Galatasaray’ın UEFA ve Süper
Kupa'yı aldığı zaman da aynı şeyleri söylüyordun...
Türk Milli Futbol
Takımımızın Dünya üçüncüsü olabileceğini
hayalinden bile geçiremiyordun ama oldular işte…
Ayaklarımız yere
basmalıymış…
Bunu söyleyen kafalar
yıllarca başımız önümüze eğik gezmemize sebep oldu…
Bu kafa, beraberlik ve az gollü
yenilgileri, “şerefli” sayan kafa…
Bu kafa, dış politikada da
yıllardır ve halen “Biz adam olmayız” diyen kafa…
Bu kafa “korkak”
kafa…
Evet kardeşim…
Kendimizi dev aynasında görüyoruz
çünkü deviz…
Baştan daha cüceliği kabullenenler
normal boyutlu insan bile olamazlar…
Neymiş…
Rakiplerimiz çok
güçlüymüş…
Onlar bizden korksunlar
kardeşim…
Biz niye onlardan
korkalım?..
Valencia, Ajax, Genoa, Hamburg,
Celtic, Hertha Berlin, Roma, Lazio, Villarreal, Benfica, Shakhtar
Donetsk, PSV Eindhoven, VVerder Bremen’miş…
Ne olmuş yani?..
Boklarında boncuk mu var bu
takımların futbolcularının?..
Galatasaray ve Fenerbahçe’den ne fazlalıkları var?..
Bir de Şampiyonlar liginden gelme
olasılığı olan takımları saymışsın…
Neden yok Beşiktaş?..
Neden daha en başından benim güzel
Beşiktaş’ımı en sonunculuğa lâyık görüyorsun?..
Bordeaux, VVolfsburg, Marsilya,
Atletico Madrid ya da Porto, Lyon ya da Fiorentina, Stuttgart ya da
Glasgovv Rangers, Olympiakos ya da AZ Alkmaar vs…
Neden?.. Neden?..
neden?..
Dördüncü torbadan gelen Wolsburg
var…
Üçüncü torbadan çıkan Beşiktaş
yok…
Yuh yani!...
Kardeşim; maçlar oynandı, her şey
bitti de bizim haberimiz mi yok?..
Sevgili
futbolseverler…
Televizyonda sürekli Allah’a
yalvaran maç sunucularına ve Halil Özer gibi, oynanmamış maçlarda
takımlarımızı “yenik” ilân edenlere lütfen tepki
koyunuz…
Unutmayınız ki; sevseniz de
sevmeseniz de Türk futbolu en büyük başarılarını; Mustafa Denizli,
Fatih Terim ve Şenol Güneş gibi, rakiplerden korkmayan aksine
futbolcularımızı rakip takım futbolcularından üstün gören kendi
çocuklarımızın yönetiminde yaşadı…
Bugün, kaliteli yabancı
futbolcularla desteklenmiş çocuklarımızın da başaracaklarından emin
olmalıyız…
Korkarsak,
kaybederiz…
Korkmazsak, onlar bizden korkarlar
ve kaybederler…
Mustafa Kemal Atatürk'ün
söylediği şu sözü hiç unutma Halil Özer: "Zafer, 'Zafer benimdir'
diyebilenlerindir"...
Halil Özer’in yazısının tamamı aşağıda…
Adnan Berk Okan
Ne finali?
ABARTMADA her zaman birinciyiz.
İlk dört hafta hem Galatasaray, hem de Fenerbahçe dört maçta dört
galibiyet alınca iki takımımızı da baş tacı yaptık. Tabii ki
'renkler' açısından normal.
Yapabiliriz de. Ama giderek
abartmaya başladık.
Galatasaray tribünlerine
bakıyorsunuz hedef “0 Hamburg'da yapılacak olan Avrupa Ligi “
finali. Daum bile önce Türkiye derken şimdi 'Avrupa kupası' diyor.
Hatta iki takımımızın Hamburg'da final oynaması bile hayal olmaktan
» çıkmış neredeyse, bilet rezervasyonu sınırına
gelmiş.
Elbette isteyecekler, elbette ,
hedefleri olacak. Ama önce hepimizin ayaklarının yere basması
lazım. Neyin ne olduğunu iyi bilmek gerekir.
Kendimizi dev aynasında görmek
bizim bir alışkanlığımız.
Avrupa'da sanki başka takım yokmuş
gibi davranıyoruz.
Rijkaard, Elano, Keita ya da Andre
Santos gelince bu iş bitti diye düşünüyoruz.
Hemen bakalım bu iş nasıl bitiyor.
Hamburg finaline nasıl olup da bu kadar kolay gidebiliyoruz. Bu
kadar pompalama sonucunda neler göreceğiz? Yeni kupadaki takımlara
bir göz atın: Valencia, Ajax, Genoa, Hamburg, Celtic, Hertha
Berlin, Roma, Lazio, Villarreal, Benfica, Shakhtar Donetsk, PSV
Eindhoven, VVerder Bremen. Bunlar sadece gruplarda bulunan güçlü
takımlar. Bir de Şampiyonlar Ligi'nden gelecek ekipler var.
Varsayımla hareket ediyorum. Yani o gruplarda üçüncü olabilecek
takımları şöyle böyle hepim z tahmin edebiliriz. Bordeaux,
VVolfsburg, Marsilya, Atletico Madrid ya da Porto, Lyon ya da
Fiorentina, Stuttgart ya da Glasgovv Rangers, Olympiakos ya da AZ
Alkmaar.
İnsan şöyle düşünüyor. Galiba
birileri bizle kafa buluyor. Bu takımların arasından sıyrılıp
Hamburg'a gitmek öyle uzak görünüyor ki. Elbette futbolda her şey
olabilir. Ama hayale kapılmadan önce mutlaka 10 kere düşünmek
gerekiyor.
Biz ise iki takımımızı oralara
koyarken bir kere bile düşünmüyoruz. Kısacası Türk takımlarının
finale çıkması sadece mucize olabilir.
Emre'ye tokat!
Emre'nin yaptıkları tabii ki bini
aştı. Adam tutamıyor kendisini. Hani bir maç değil, iki maç değil.
Her maçta aynı görüntüyü sergileyen Emre sempatisiz bir dünyada
yaşamak zorunda kalıyor. Ve üstelik bu zaafı kullanılmaya da
başlandı. Çünkü kontrol yok Emre'de. Böyle olunca hep o suçlu
oluyor. Tabii ki bu davranış rakip için çok büyük bir koz. Akıllı
bir rakip bunu çok iyi kullanıp aynı geçen hafta olduğu gibi
Emre'yi her maçta artırabilir. Emre, Nizamettin'e küfür etti. Peki
siz hiç birisine durup dururken küfür eder misiniz? Peki ne yaptı
Nizamettin? Hiç kimse maç sonrası Emre'ye sordu mu bunu? Belki de
Nizamettin bir şey yapmamıştır. Ama soran olmadığı için bunu da
bilmiyoruz. Sorulmadı çünkü biz zaten suçluyu
biliyoruz.
Ortada inanılmaz bir önyargı
bulunuyor. Ama şu var.
Diyelim ki önce Nizamettin küfür
etmiş olsun. Emre'nin bunu yapma hakkı yine de yok.
Emre zaten sabıkalı.
Macaristan maçındaki el hareketi
hâlâ aklımda. Kime olduğu hiç önemli değil. Yaptı mı
yaptı.
Ama aklıma takılan şu: Cangele her
büyük maçta sorgulanırken Emre ile kavgasında niye sorgulanmıyor.
Ve ne gariptir ki Emre bu önyargıyı bile bile böyle davranıyor.
Emre'yi en iyi tanıyanlardan biriyim. Kim olduğunu, nereden
geldiğini, kişiliğini benim kadar bilen birisi yoktur. Acun onun
için "Halı sahada bile hırs doludur" demişti. Ben bir adım öteye
gideyim. Emre play-station oynarken bile aynı davranışı gösteriyor.
Yani biz istediğimiz kadar yazalım Emre'nin değişmesi çok zor.
Nerede oynarsa oynasın ağzına kadar hırs dolu. Bir de okjisen
yetersizliği ortaya çıkınca beyin iyice kontrolünü
yitiriyor.
Biraz daha tanıtmaya çalışayım.
Fenerbahçe ta<�ımını alın, bir uçurumun kenarına getirin. Takımı
için kim atlayacak diye sorun. İlk öne çıkacak olan Emre'dir. Bu
Galatasaray'da oynarken de böyleydi. Leeds'de niye kırmızı kart
gördü? Fatih hoca onu orada neden dövdü? En yakın dostları Arif,
Hakan Unsal, Okan Buruk onu kaç kere tokatladı? Hep bunlar Emre'yi
sakinleştirmek ve yola getirmek uğruna yapıldı. Ama karşımızda yine
aynı Emre.
Yapısı böyle. Ama değişim için
hâlâ zaman var. Artık sorumlulukları fazla.
Fenerbahçe son durak.
Gidecek başka yer yok. Ve bundan
sonra herkesi şaşırtmak Öncelikle hakemlerden özür
dilemeli.
Dilini yutmalı. Çenesini kapamalı.
Eline koluna sahip çıkmalı. Sadece futbol oynamaya odaklanmalı.
Saha dışında futbol dünyasının en sempatik kişilerinden
birisi.
Onu yakından tanıyıp da sevmeyen
bir kişi yoktur. Yani onun için değişim çok zor değil. Halı sahada,
playstation'da ne yaparsan yap.
Ama çimde sakin ol
Emre.
Ve tabii ki Emre'yi sadece renkler
düşmanlığına kurban etmeyelim.