Bengisu 'parola'yı söyle
"İzlenimini bir cümleyle özetle” deseler “İzmir çağdaşlık mitiyle yaralanmış” derdim.
GAZETECİLER.COM
Nihal Bengisu Karaca, Soli
Özel ile birlikte İzmir’i
gezdi…
Gördüklerini, yaşadıklarını,
duyduklarını aktardı…
Bugün de bütün o yazı dizisinin
son analizini yapmış ve noktayı koymuş…
O hükmü de
yazısının en başında şöyle veriyor Bengisu…
"İzlenimini bir cümleyle
özetle” deseler “İzmir çağdaşlık mitiyle
yaralanmış” derdim.
Yazısına “Bengisu
'parola'yı söyle” başlığı ile başlayan Karaca şöyle
devam ediyor...
Nihal Bengisu Karaca
ve Soli Özel, iyi gazetecilik
yaptılar…
İzmir’i
dolaşmak; İzmirli ile konuşmak gerekliydi…
Keşke Ertuğrul Özkök ve Ahmet
Hakan da söz verdikleri ve hatta okuruna duyurdukları o çalışmayı
gerçekleştirseydiler de bir de onların pencerelerinden baksaydık
İzmir’e…
Bir de onların gözü ile görsek,
onların kulağı ile işitseydik neler olup bittiğini…
Çünkü onlar; Bengisu ve Özel’in
duyup gördüklerini; görseler ve suysalar bile yorumlarken farklı
bakış açısı sergileyeceklerdi…
Peki doğrusu ne?..
Doğrusu; şehit verdikleri için
ağlaşan ama kaç şehit verdiklerini bilmeyen İzmirlileri anlattıktan
sonra, “Bu küçük olay bile bize büyük şeyler anlatıyor. Yorumu size
bırakıyorum” diyen Bengisu’nun anlattıklarında.
|
ÜÇ gündür İzmir'i yazıyorum. Ama
tanık olduklarımın ancak yarısını aktarabildim.
Okuyucunun sabrını zorlamamak
adına, şu son yazıyı ela yazıp İzmir olayından
çekileceğim.
"İzlenimimi bir cümleyle "İzmir
çağdaşlık mitiyle yaralanmış" derdim.
İzmirlinin kendini taril biçimi,
yeni gelenlerin de "içeri kabul edilebilmek" için söylediği ve
sonraki yeni gelenlere dayattığı bir parolaya dönüşmüş: "Çağdaşız,
Atatürkçüyüz, moderniz." Doğruya doğru, İzmirli parolanın şekil
şartlarını yerine getiren herkese kucak açmış, parolanın
yaygınlaşmasından ileri gelebilecek "pasta bolüşümü"nün tatsız
sonuçları konusunda kıskanç ve hasis davranmamış. Lakin o parolayı
söylemeyenlere ya da tipten kaybedip başörtüsünden, yaz günü kumaş
pantolon giyişinden kendisini ele verenlere karşı o kadar hoşgörülü
değil.
DTP konvoyuna atılan taşlarla
ilgili olarak, "O taşlar aslında Kürtlere atılmadı, demokratik
açılıma atıldı" diyenler, "Demokratik açılımı CHP yapsaydı aynı
oranda karşı çıkar mıydınız?" sorusu karşısında hemen "Evet"
diyemiyor. 90'lı yıllar itibarıyla Kürtlerin yaşadığı dışlanma,
ismi "Muhammed" olanlara doğru genişliyor, lüks semtlerde dolaşan
başörtülü kızların tacizlerle ağlalıldığını aktaranlar bile
var.
Tepki asıl itibarıyla "hükümete",
onunla birlikte dolaşıma giren muhafazakâr değerlere karşı oluşmuş
da, talihsizlik eseri DTP üzerinden patlak vermiş gibi. "Çünkü
bunları şımartan da AK Parti!.." AK Parti nedir peki? "Vatanı
satan, gerici bir parti!" "Merkez" bu tavra kaışı anlamlı bir
politika geliştireceğine, "yerel seçimi köpek maması dağıtarak
alabileceğini" sanacak kadar yanlış uygulamalar peşinde Bir
karşılıklı hoşnutsuz luk, karşılıklı ciddiyetsizlik halidir
gidiyor.
Gelgeldim herhalde hiçbir ilde
"Ergenekon partisi" gibi akla ziyan bir parti
kurulmadı.
Cumhuriyet mitinglerinin hiç de
gerekmeyen ikini ismi düzenlemek başka şehirlerin aklına
gelmedi.
DTP'nin, PKK'nın değil, Küresel
BAK, İHD ve Mazlum-Der'in düzenlediği Özgürlükçü mitinglerde de
yasal eylerin iler bu kentte yaşayan birilerine e ıslıklanmış,
yuhalanmış vedövüleyazmışlardı Bir kivini İzmirli, sistemden İm şey
talep edilmesine bile tahammül edemiyor.
izmir doğumlu sanatçı Sezen Aksu,
kurtuluş yıldönümünde şarkı söyleyemedi, konseri iptal edildi.
Sadece DTP'liler değil, yerel seçim zamanı broşür dağıt,in AK Parti
il gençlik kolları üyeleri de bazı bölgelerde taşlandıklarını
söylüyorlar. Dahası, illegal bir örgüt muamelesi gördüklerini.
Kendilerine "İzmir cumhuriyetini alamazsınız!" diye
batırıldığını.
İzmirli, nitelemelerden rahatsız.
Ama ne yapalım ki, bütün bunlar nerede olsa, gözleı oraya çevrilir.
Kaçınılmazdır.
Elbette İzmir bunlardan ibaret
değil. O nedenle umut baki. Umarım bunlar "geçici" gerilim
anlarıdır. Umarım parti konvoylarının taşlanmadığı, sabah namazına
gidenlerle gece hayatından dönenlerin karşılaştığı ve kahvede
oturup lafladiklar bir kent olur yeniden.
SAYILARA BİGÂNE KALAN ŞEHİT
HASSASİYETİ İzmir de şehit cenazeleriyle yaralandı. Hiç kuşku yok.
Ama bu hassasiyeti temsil iddiasıyla bir sürecin sarpa sarmasına
eşlik edenler... Onlar hassas mı sahiden? Size bir röportajın perde
arkasından küçük bir kesit aktarayım: Ege-Koop Başkanı Hüseyin
Aslan ile görüşürken tuhaf bir şey oldu. Tam Hüseyin Aslan, "İzmir,
şehit cenazeleri konusunda çok hassas" diyordu ki ben, "Son beş
yılda ya da son bir yıl içinde, İzmir'e kaç şehit cenazesi geldi?"
diye sordum. Aslan cevabı bilmiyordu, tüm nezaketiyle yardımcı
olmak için İzmir Şehit Aileleri İnsan Haklan ve ı aroımıaşma
Derneği noe görev yapan ileri derecede bir yetkiliyi arayarak
soruyu yöneltti, aldığı cevap "Bilmiyorum" oldu.
Aynı şekilde bölge komutanlığından
askeri bir yetkiliyi arayarak soruyu ona da yöneltti Hüseyin Bey.
Cevap aynıydı: "Bilmiyoruz." Ne yazık ki konu hakkında ciddiyetle
hassas olan ilgililer, İzmir'e gelen şehit cenazeleri hakkında üç
aşağı beş yukarı bir rakam veremediler. Arada Hüseyin Aslan gibi
asla kıramayacakları biri olmasına rağmen...
Bu küçük olay bile bize büyük
şeyler anlatıyor. Yorumu size bırakıyorum.
NOT: Yazı dizisinin çarşamba günü
yayınlanan bölümünde başka bir katılımcıya ait olan ifadeler, Murat
Akdeniz'in cümleleri arasında yer almış. Bu hatadan dolayı özür
dilerim.