Benden ulusalcı çıkmaz kardeşim

Enver Aysever tartışma programlarının çetelesini tuttu. ''Ruhat Hanım beni programına davet etse gitmem'' dedi...

Zeynep KURTBAY

İNTERNETHABER

Eğitimini almadan kafasına esip bir gecede kurduğu tiyatro da kesmiyor Enver Aysever’i… Yıllar sonra anlıyor ki aslında içindeki aşk başka. ‘’Ben romana aşıktım aslında. Ben yazarları peygamber zannediyordum. Hiç abartmıyorum. Salah Birsel peygamderdi benim için. Melih Cevdet Anday yarı tanrı…’’  İşte bu aşkla yazdığı ilk romanı ‘’Bir An Bin Parça’’ ile Yunus Nadi ödülünü kazanıyor.  

RÖPORTAJIN İLK BÖLÜMÜ İÇİN BURAYA TIKLAYIN...

 BENDEN ULUSALCI ÇIKMAZ
 

Ben bir ilke getirdim. Ben siyasi kimliğimi saklamadım. Türkiye’de muhalif duran herkesi ulusalcı çuvala tıkmaya çalıştılar. Kafadan ‘Ya bu da ulusalcılarla mı hareket ediyor’ diyorlar benim için de… Benden ulusalcı çıkmaz kardeşim. Bütün sol renklere sahip çıkarım, solculuğu önemseyen solcu gibi davranan bir adamım.

Dedik ya derslerle arası yok diye... 4 yıl boyunca girdiği üniversite sınavlarında başarısız oluyor. Derken ikili öğretim çıkıyor da Mimar Sinan Sosyoloji’ye adımını atıyor. Bir anda okulun en parlak öğrencisi oluveriyor. ‘’Öyle çok kitap okumuşum ki, entelektüel birikimim varmış ki bir anda bölüm birincisi olacak hale geldim. Çok rahattım. Çok başarılı bir 1. Sınıf geçirdim’’ diyor. Diyor da gerisi gelmiyor.

TELEVİZYONA İLK ADIMI AH KIZLAR VAH KIZLAR’DAN

Babası ticaret yapmaya kalkıp her şeylerini bir gecede kaybedince çalışmak zorunda kalıyor. ‘’ANS’de çalışan bir kameraman arkadaşım vardı. Benim için Abdullah Oğuz’dan randevu aldı. ‘Siz ne iş yapıyorsunuz’ dediler. ‘Her işi yaparım’ dedim. ‘Metin yazar mısınız’ diye sordular, ‘Metin de yazarım’ dedim. ‘Ah Kızlar Vah Kızlar’ diye bir program projesi vardı. ‘Bir örnek yaz gel’ dediler. Yazdım ve böylece televizyoncu oldum.’’

Enver Aysever ‘’Hayat bana hep emeğimin karşılığını verdi. Jüriler romanları okumaz, tanıdıklarına verir’ derler. Hayır efendim ben yazdım bana ödül verdiler. Metin yazdım, işi kaptım. Birisi bir yere itmeden mücadele edilerek bir yere gelinebileceğinin en güzel örneğiyim ben’’ diyor.  

ÜNİVERSİTE 15 YILDA BİTİYOR BİTMEDEN ÖĞRETİM ÜYESİ OLUYOR

 HAY HAY BEN DAHA DA YANDAŞIM PROGRAMI

Yandaş medyadaki tartışma programlarının da demokrat olmadıklarını düşünüyorum. Mehmet Altan’ların programı mesela herkesin ben senden daha liberalim dediği, ben yandaşım hay hay ben daha da daha da yandaşım dediği program.

Biz merkez mahalledeysek bizim merkez mahalleyi herkese açıyoruz. Muhafazakar medya, liberal medya, İslami medya ne derseniz deyin. Onlar da merkezileşmek zorunda. Benim yaptığım Atilla Kiyad, Nazlı Ilıcak, Şevket Kazanlı bir program oralarda da yapılmalı. Körler sağırlar birbirini ağırlar yerine ‘Başka hangi doğrular var, başka insanlar neler düşünüyor’  diye düşünülmeli. ‘Laikçiler ulusalcılar sosyalistler ya bunlar demode adamlardır’ demek demokrasiye sığmaz…

 

Televizyon trafiği öyle hızlı işliyor ki sonraları, 3-4 kere okuldan kovuluyor.  Üni versiteyi  tam 15 senede bitirebiliyor. Ancak 2007’de mezun olabiliyor. Asıl ilginci mezun olmadan Doğuş Üniversitesi’nde hocalık yapmaya başlıyor. ‘’ Adamlar sormadılar ki, ‘Diploman var mı’ diye. ‘Bu adam o kadar okumuş, ödülleri var, diploması da vardır’ diye düşündüler herhalde.’’ Sahne Sanatları, Yazarlık, Gazeteclik Ahlakı, şimdilerde de Yeditepede Üniversitesi’nde TV Programcılığı derslerine giriyor.

Ortaokul ve lisede hep bütünlemeye kalan; üniversiteyi 15 yılda bitiren Aysever’in yurt dışında aldığı bir eğitim de yok… Babasının varlıklı olduğu dönemde gittiği tek yer ise Paris. ‘’Şimdi şimdi eşim gezdiriyor beni yurt dışında’’ diyor.

Tiyatro sürüyor. Oyunlar gişe yapıyor. Tiyatrosunda usta oyuncular sahne alıyor. Bu arada Enver Aysever’in kafasında yazarlığı hayata geçirmek var. TV’de hazırlayıp sunduğu ilk program da edebiyat programı oluyor. TV 8’de Lacivert, NTV Radyo’da da Kurşunkalem programlarını yapıyor.

SERDAR AKİNAN'LA YOLLARI NASIL KESİŞTİ? RUHAT MENGİ'NİN PROGRAMI İÇİN NE DEDİ?

[page_end]

VE YOLLARI SERDAR AKİNAN’LA KESİŞİYOR

Derken üniversitede söyleşiye çağırdığı Serdar Akinan’la yolları kesişiyor. ’’Çok çılgın ve önemli bir adam. O dönemde Kan Uykusu’nu yapmıştı. Çok popülerdi. Ben de öğretim görevlisi olarak davet etmiştim. Sonra Skytürk’e çağırdı beni, ‘Güzel sorular soruyorsun’ dedi. Ve bana büyük bir cesaretle cumartesi geceleri program yapmayı teklif etti. Aykırı sorular bir anda doğdu ve kartopu gibi büyüdü. Serdar bana güvendi. Televizyonculuk yeteneklerimi hem geliştirdim hem gösterdim. Program bir yürek bağı oldu ve kitleselleşti. Enver Aysever ismiyle SKY Türk çok özdeşleşir hale geldi. Ben SKY Türk’ü çok sevdim. Serdar Akinan’a çok minnettarım.’’

 KİM İÇİN NE DEDİ?
 

RUHAT MENGİ: Bu kavga edici programlara artık insanlar çıkmak istemiyor. Kavga eden ya da kavga ettiren programclardam hiç hazzetmiyorum. Bir sürü programcıya konukların çıkmak istemediğini biliyorum. Reyting alan bir programa hiçbir muhalifin çıkmadığını biliyorum. Nereden biliyorum. Çünkü konuklar bize söylüyor. Konukların gözünüzdeki konumunuzu kaybederseniz çok şey kaybedersiniz.Bir konuk sizin ona saldıracağınız sizi onu yargılayacağınızı sizin onu mat etmek üzere çağırdığınızı bile bile niye gelsin.

RUHAT HANIM ÇAĞIRSA GİTMEM

Ruhat Hanım beni programına davet etse ben gitmem. Yiğit Bulut davet ederse düşünürüz de Ruhat Hanım’a gitmem. Orada bir tartışma yaşandığını düşünmüyorum, bir şey öğrendiğimi de düşünmüyorum. Ben davet etsem Ruhat Hanım gelir mi bilmem ama… Uygun bir tartışma iklimi olduğunda çağırırım tabii ki.

HULKİ CEVİZOĞLU: Beni Hulki Cevizoğlu’na benzetenlere ‘Niye benzetiyorsunuz’ demem. Ben Hulki Bey’e saygı duyarım. Programlarından yıllarca çok şey öğrenmişimdir. Milliyetçi çizginin önemli isimlerinden biri. Program yapma tarzımız açısından benziyoruz. Ama siyasi duruşumuz arasında çok mesafe var.

AHMET HAKAN: Ben Ahmet Hakan’ın her zaman durduğu noktayı bilerek çoğulcu tartışmaya katkı yaptığına inanıyorum. Ahmet Hakan’ın orada olması bence gazetecilik açısından son derece iyi bir strateji. Hem saygın hem zeki bir adam ben beğeniyorum. 

SERDAR AKİNAN: Ağzıyla beyni arasında çok mesafe olmayan bir adam. Bizim kavga ettiğimizi zannederlerdi. Oysa biz program sonrası meyhaneye gidiyorduk.

Şimdilerde programın zamanlaması değişti. Artık Aykırı Sorular pazartesi geceleri ekrana geliyor. Diğer kanallar spor programları yaparken. ‘’ Salı günleri biz onlarla kavgaya girmek istemiyoruz. Gündemi biz yaratalım istiyoruz’’ diyor.

TARTIŞMA PROGRAMLARININ EFSANE İSMİ ALİ KIRCA

Konu tartışma programı olunca en beğendiği programı soruyoruz. Bizi yıllar öncesine götürüyor: ‘’Bu işin çok başarılı bir örneği var efsanesi var, bizi evimize kilitleyen… Efsane dönemdeki Ali Kırca’dır. 10'da başlayıp neredeyse ertesi sabaha kadar süren, izleyicilerin kendini tartışmanın içindeymiş gibi hissettiği bir TV programı düşünebiliyor musunuz neredeyse bütün hafta konuşuluyor. Tarafsız, güvenilir, demokrat, dersine çalışmış bir insan. Sadece Ali Kırca’nın değil ekibin başarısıydı. O bu mektepte çok iyi bir noktaydı. Düşünsenize biz Zafer Üskül Hoca’yı ilke kez orada gördük. Metin Akpınar’ın tartışmacı yönünü ilk kez orada keşfettik. Atilla İlhan’la sabahlara kadar süren söyleşiler gördük.’’

Bir örnek daha veriyor, Enver Aysever: ‘’Hulki Cevizoğlu da başka bir format yapıyordu. Siyasi çizgisini hiç görmedik. Onun da o günkü formatı saygın bir formattı. O zaman biz ondan da çok şey öğrendik.. Aklımızda durması gereken iki örnek bu.’’

BENİM PROGRAMIMDA YÜKSEK SESE İZİN VERMEM

Enver Aysever, usul usul, yükselmeyen yumuşak tondaki sesiyle sunduğu tartışma programları için ''Benim programımda herkes herşeyi konuşabilir ama yüksek sesle asla'' diyor ve ekliyor: ''Nazlı Ilıcak’la Şevket Kazan’ın aynı masada oturması mümkün değil. Bu sizin isminize duyulan bir güvenin sonucu. Karşımdakinin kimliğini açıklamasına fırsat tanırım. Ben sorularımdan yükümlüyüm. O cevaplarından. Ben düşünsel tartışmaya sonuna kadar varım. Yüksek sesle insanların kavga etmesine asla izin vermem. Herkes benim programımda dilediğini söyleyebilir. Gülen cemaatinin gazetecileri de AK Parti temsilciler de konuğum olur. Mehmet Faraç Ümit Zileli gibi köşe yazarlarının çıkarttığı meydan muharebesi aydın olmak açısından da demokrasi açısından da yanlış.

CUMHURİYET'İN KAFASI KARIŞIK, ZAAFLARI VAR...

[page_end]

CUMHURİYET’İN KAFASI KARIŞIK ZAAFLARI VAR

Birgün Gazetesi’nde de köşe yazan Enver Aysever, ‘’Hangi 5 bin kişi okuyor. Okumuş yazmış, edebiyatla felsefeyle ilgili 5 bin kişi okursa benim için önemli. Allaha emanet, spor sayfasında ne yazmışa bakan 50 bin kişi okumasa da olur. Ben seçkinciyim, okurumun zihinsel durumumu önemsiyorum’’ diyor. Söz Cumhuriyet Gazetesinde sansürlenen yazısına gelince ise hikayesini şöyle anlatıyor:

‘’Cumhuriyet çok lezzetli bir gazeteydi. İlhan ağabey yazmamı istedi ana gazetede ve günlük olarak da yazacağım bir sürece doğru gidiyorduk. O sırada İsmail Küçükkaya aradı ‘Benle çalışır mısın’ dedi. İlhan ağabeye ‘Sizin benimle ilgili bir öngörünüz yoksa ben oraya geçeyim’ dedim. O da düşündü taşındı gelen teklifi bir tehdit olarak mı algıladı bilmem. ‘Tabii gidebilirsin ama yılbaşına kadar yazılarını sürdür’ dedi. Fakat İlk gönderdiğim yazı yayına girmedi, sansürlendi. Mustafa Kemal’le ilgili yazı.  Sonra da bir daha yazmadım. Mustafa Kemal’e yönelik tarifimin yakışmadığını düşündüklerini sanıyorum. İlhan ağabeyden kaynaklandığını düşünmüyorum. Cumhuriyette adacıklar vardır. Ben cumhuriyetin ulusalcı çizgisinden hoşlanmıyorum. Ben ‘Solcular CHP’ye ulusalcılar MHP’ye oy versin’ yazısının da zihinsel bir kırılma olduğunu zannediyorum. Cumhuriyet’in kafası karışık. Cumhuriyet okurları uygar Batılı insanlar, cuntacı değiller. Benim okurlarım onlar. Cumhuriyet okurlarına saldırmanın büyük saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Hala en büyük yazarları orada okuyoruz. Kaç gaztede denemeciye şaire yer verilyor? Düşünsel zaaflarda yaşayabilir ama bu Cumhuriyet’e saldırmaya izin vermez.’’