'Ben senin o yıllarını da bilirim köpoğlusu'
Hıncal Uluç da meğer "ironi" yapmış ama yılların Mehmet Barlas'ı anlamamış... Anlamamakla kalsa iyi...
GAZETECİLER.COM – Hıncal
Uluç meğer “ironi” yapmışmış…
Biraz mizah katarak ironik bir dille yazışımı Mehmet Barlas da anlamazsa ne yapmam lazım acaba?.. Kalemi kırıp yazmayı bırakmam mı?..
İletişimdeki teknolojinin ilerlemesiyle bizdeki gazeteciliğin gerileyişini yan yana anlatırken, aslında çok acı eleştirmiştim kendimizi, Erdal Şafak'ın "Artık 3 G, yani Üçüncü Kuşak teknoloji ile çıkacağız" yazısını bahane ederek..
"Bırak Üçüncü Nesli, ben babamın zamanındaki gazeteciliğe razıyım" diyerek..
"Ben olsam, değil Üçüncü Nesli kullanmak, dizüstü bilgisayarları bile yasaklardım" diye ekleyerek..
Sevgili Mehmet, yazının sözlük anlamına takılıp, iletişimdeki gelişmelerle, gazetecilikteki gerileyiş arasında bir sebep sonuç ilişkisi olmadığını saptamış.. Vallahi bravo.. Yazdıkları (!) doktora tezi olabilir..
Geçtim..
Ama imkansızlıklar devrinde yaratılan o gazeteciliğe dil uzatmış sonunda, Nasrettin Hocanın ağzından "Ben senin o yıllarını da bilirim köpoğlusu" diyerek..
Bilirsin tabii.. Bilmen lazım Mehmet dostum.. O yıllar Cumhuriyet'te yazardın.. Fikret Otyam elinde 7 kiloluk teyple, dağ bayır Anadolu dolaşır röportajlar yapardı hatırlar mısın?. Yaşar Kemal diye bir başka röportajcıyı unutmuş olabilir misin?.. Otyam'la Yaşar'ın birbirlerini atlatmak için ne oyunlar oynadıklarının hikayesi kulaklarına gelmemiş olabilir mi?.
Nereden mi
çıkardık?..
Bu günkü
makalesinden..
Bakın neler
söylüyor:
Biraz mizah katarak ironik bir dille yazışımı Mehmet Barlas da anlamazsa ne yapmam lazım acaba?.. Kalemi kırıp yazmayı bırakmam mı?..
İletişimdeki teknolojinin ilerlemesiyle bizdeki gazeteciliğin gerileyişini yan yana anlatırken, aslında çok acı eleştirmiştim kendimizi, Erdal Şafak'ın "Artık 3 G, yani Üçüncü Kuşak teknoloji ile çıkacağız" yazısını bahane ederek..
"Bırak Üçüncü Nesli, ben babamın zamanındaki gazeteciliğe razıyım" diyerek..
"Ben olsam, değil Üçüncü Nesli kullanmak, dizüstü bilgisayarları bile yasaklardım" diye ekleyerek..
Sevgili Mehmet, yazının sözlük anlamına takılıp, iletişimdeki gelişmelerle, gazetecilikteki gerileyiş arasında bir sebep sonuç ilişkisi olmadığını saptamış.. Vallahi bravo.. Yazdıkları (!) doktora tezi olabilir..
Geçtim..
Ama imkansızlıklar devrinde yaratılan o gazeteciliğe dil uzatmış sonunda, Nasrettin Hocanın ağzından "Ben senin o yıllarını da bilirim köpoğlusu" diyerek..
Bilirsin tabii.. Bilmen lazım Mehmet dostum.. O yıllar Cumhuriyet'te yazardın.. Fikret Otyam elinde 7 kiloluk teyple, dağ bayır Anadolu dolaşır röportajlar yapardı hatırlar mısın?. Yaşar Kemal diye bir başka röportajcıyı unutmuş olabilir misin?.. Otyam'la Yaşar'ın birbirlerini atlatmak için ne oyunlar oynadıklarının hikayesi kulaklarına gelmemiş olabilir mi?.
İşte bu “İroni” yalanına çok
taktım son günlerde…
Adam, meslektaşına veya bir
sanatçıya ya da siyasiye öyle bir çakıyor ki...
Normalde makalenin karakolda
bitmesi lâzım...
Ertesi günü köşesinde okuyoruz:
“İroni yaptım…”
Adam öyle bir konuda öyle ciddi
ciddi yobazlık yapıyor ki…
Eleştiri aldı mı yazısının içeriği
hazır:
“İroniydi
anlamadılar”…
Yuh yani…
“Anlamadılar” da mı ironi?..
Düpedüz “hakaret”
yahuuu…
Muhatabın zekâsına hakaret hem
de…
Hıncal Uluç da meğer “ironi” yapmış ama yılların Mehmet Barlas’ı
anlamamış…
Anlamamakla kalsa
iyi…
Bir de tutmuş, "Köpoğlu"
demiş...
Neyse...