Ben onu gazeteci zannetmiştim ama
21 yıl, evliyaları bile baştan çıkaracak medya gücüyle kendisi de baştan çıkmıştır…
ADNAN BERK
OKAN
Ne demiş eskiler:
"Beşer şaşar"...
İnsanoğlunun hata
yapabileceğini anlatıyor bu iki kelimelik atasözü...
Biz de şaşırmış; Ertuğrul Özkök'ü
"gazeteci" zannetmişiz...
Büyük ihtimalle yakınları da öyle sanıyorlardı...
Ama son zamanlarda asla "gazeteci" olmadığı,
sıradan bir "sosyolog" olarak bizleri
(patronlarını da) kandırdığı iyice anlaşıldı...
Çünkü...
Gazeteci pusuya yatmaz
Gazetecilere ilgili meslek okullarında:
"Gazeteci, şantaj yapmaz" diye öğretilir...
28 Şubat süreci aydınlandıkça
Özkök'ün şantajın en âlâsını yaptığını
öğrendik...
"Gazeteci pusuya yatmaz" denildi bizlere...
Şimdi artık hepimiz biliyoruz ki Özkök pusunun
kralını kurmuş...
"Gazeteci söyleşi yaptığı kişilerin onayını almadan haber
yapmaz" diye öğrendik...
Dün bir kez daha gördük ki (Aziz Yıldırım’a kahvaltıya gidip o
kahvaltıdan haber çıkardı) bu kural Ertuğrul için
hiçbir zaman işlememiş...
"Gazeteci kendisini polis, savcı ya da yargıç yerine
koymaz" diye belletildi bizlere...
Ertuğrul önce Ergenekon,
sonra Balyoz, derken odaTV ve en
son şike kovuşturmalarında savcı ve yargıçları
"cahil, kötü" niyetli ilân edip bütün şüphelileri
kendi köşesinde beraat ettirdi...
İletişim
fakültelerinde öğretim üyeleri; "gazeteci sonradan itiraz
edilebilecek durumlarda güvenilir üçüncü kişilerin de söyleşide
hazır bulunmasına özen göstermeli" der.
Ertuğrul ise bu kuralın varlığından bile
bihabermiş gibi davrandı...
Ve...
İşte bakın şu kural belki de en önemlisi:
"Gazeteci toplum mühendisliğine girişmez".
Ertuğrul 21 yıl yönettiği ülkenin "en
etkin" gazetesinde manşetleriyle ve köşesinde yayımlanan
makaleleriyle sürekli bir toplum mühendisliği
yaptı...
En son olarak da bir NATO
müteahhidi kulüp başkanından siyasi parti lideri yaratma
işine bulaştı...
Öyle bir
medya gücü ki...
Efendim;
çağdaş demokrasi demek sadece belirli dönemlerde
halkın önüne sandık koyup “hadi seç bakalım
istediğini” demek değildir…
Çağdaş demokrasinin ayaklarından biri özgür seçim sandığı ise diğer
ayaklarından biri de “özgür medya” ayağıdır...
Bir üçüncü ayak ise “adil ve objektif yargı”
ayağıdır...
Dördüncü ayak; hiçbir siyasi partiye ve ideolojiye iliştirilmemiş,
ait olduğu sınıfın çıkarlarından başka hedefi olmayan sivil
toplum örgütleridir…
Peki…
Özkök genel yayın yönetmenliği ve
yazarlığı boyunca bu ayaklardan hiçbirisi için çaba göstermiş
midir?..
Hayır…
Aksine bütün ayakları kırmak için elindeki medya gücünü sonuna
kadar kullanmıştır…
Öyle ki;
21 yıl, evliyaları bile baştan çıkaracak medya gücüyle
kendisi de baştan çıkmıştır…
Tabii ki gazetecinin görevlerinden biri öncelikle muhalif
olmaktır…
Çünkü icraatı yapan, yapma gücünü elinde bulunduran siyasal
iktidardır…
Yani…
İcraatı yapan kabahatleri de yüklenmesi gerekendir…
İyi ama…
Bir gazeteci bunu muhalif olarak yapar; muhalefet partisi
gibi değil…
Zira muhalefet partisi suçtan çok suçu işlediği ileri sürülen
“şüpheli”yi hedef alır…
Muhalif gazeteci ise şüpheliyi bırakıp; suç, suçun türü, sebebi ve
suçu oluşturan siyasal sosyal etkenlerin temeline iner…
Dön de
arkana bir bak…
Yani Ertuğrul Özkök;
Dön de arkana bir bak…
Göreceksin ki sadece ve sadece kişilere muhalefet etmişsin…
Olayların ne sebebiyle ilgilenmişsin…
Ne sonucuyla…
Ne de çözümüyle…
Evet kardeş…
Başkaları duymasın ama ben seni gerçekten gazeteci
sanıyordum…
adnanberkokan@gmail.com