Ben onları Lucca'ya onlar beni camiye götürüyor!

Zaman gazetesi Ergun Babahan'la konuştu. Babahan Doğan Grubu'nda çalışır mı? Medyada kimler tetikçi? Yeni mahallesine alıştı mı?

GAZETECİLER.COM

Zaman gazetesinden Rahime Sezgin, Star yazarı Ergun Babahan ile önemli röportaj yapmış.  Babahan'ın hem yöneticilik hem de yazarlık içeren gazetecilik hayatı her yanıyla

Artık ona bir gazetede toplantıdan toplantıya koşarken değil Santralistanbul'daki ofi-sinde yazı yazarken rastlanıyor. Ergun Babahan uzun süre Sabah Gazetesi'nde yöneticilik yaptı, farklı süreçlere tanıklık etti, sonra da ceketini alıp yepyeni bir döneme adım attı. Babahan şimdi yönetici sıfatlarından sıyrılmış olarak daha özgür bir biçimde köşe yazılarını kaleme alıyor. "Hiçbir zaman havalı yürümeyi becerebilen bir genel yayın yönetmeni olmayı başaramadım." diyen Babahan, medyayı ciddî şekilde eleştiriyor. Babahan ile medyayı ve Türkiye'nin sıcak gündemine dair birçok şeyi konuştuk.

(...)

Doğan'ın işinin zor olduğunu düşünüyorum. Doğan Grubu'nda kafalar karışık. Grupta çok fazla güç merkezi var. Bu yapıda ve bu yayıncılık anlayışıyla işlerinin kolay olmayacağını düşünüyorum.

ERGUN BABAHAN DOĞAN GRUBU'NDA ÇALIŞIR MI?

Şu anda Doğan'dan değil kimden gelirse gelsin böyle bir şeyi düşünmem. Yöneticilik boğdu beni. Şu anda keyfim yerinde ve yöneticilik düşünmüyorum. Zaten Doğan Grubu'nun benim çizgimde bir gazete yapacaklarını sanmıyorum. İstediğim gibi yapamayacaksam da orada olmamın bir manası yok.

Bu düşünce biraz da kendinize uygun yer görememenizden mi kaynaklanıyor?

Tabii bir de dinlenip kafamı boşaltmak istiyorum. Yoruldum, çok gidiş gelişli bir süreç oldu. Çok şey yaşadım ve yoruldum. Haftanın yedi günü çalışıyordum. Kızımın büyümesini kaçırdım Sabah'ta çalışırken ama oğlumla daha çok vakit geçirebiliyorum.

Medyanın saygınlığını kazanması uzun sürecek mi?

Tabii çok uzun sürecek ve sancılı olacaktır. Medyanın bir zenginlik kaynağı olmadığını göreceklerdir. Patronun iş ilişkilerini takip ederek ona göre yön alan zenginleşme dönemi bence kapanacaktır.

ERGUN BABAHAN MEDYADAN KİMLERLE SELAMLAŞMIYOR?

[page_end]

Gazetecilerin özel yaşamlarını köşelerine taşıma modasına nasıl bakıyorsunuz?

Gazetecilerin özel yaşamlarını okurla paylaşmasını özellikle siyaset yazıyorsa çok doğru bulmuyorum. Türkiye'de kendi haber olan bir gazetecilik tarzı gelişti.

Son haftalarda Hürriyet'i çok eleştiriyorsunuz. Ertuğrul Özkök bu duruma içerliyor mu?

Ertuğrul'la insanî ilişkilerimizde bir sorun yoktur. Son yazdıklarımdan sonra karşılaşmadık ama Ertuğrul şahsi hakaret etmediğiniz sürece eleştirileri sindirebilen bir insandır.

Medya mahallesinde küs olduğunuz isimler var mı?

Görüşmediğim, selamlaşmadığım isimler var.

MEDYADA KİMLER TETİKÇİLİK YAPIYOR?

İsim vermeyeyim şimdi. Medyada tetikçilik yapmış ve yapmaya devam eden insanlarla selamlaşmıyorum.

Fatih Altaylı'yı mı kastediyorsunuz?

Yani.

Habertürk'ü nasıl buluyorsunuz?

Eklerini çok başarılı buluyorum. Spor, magazin ve hafta sonu ekleri çok iyi. Ana gazeteyi çok zayıf buluyorum. Kişilikli bulmuyorum. Gündemden çok kopuk bir gazete yapıyorlar. Mutlaka arkadaşlar yoruluyorlardır ama birinci sayfaya yeterince emek verildiğini düşünmüyorum.

Sabah nasıl gidiyor?

Sabah kentli bir gazete ve kentli insanların yapması lazım. Öyle gitmediğini görünce ayrılmaya karar verdim. Bence şu anda da onun sıkıntıları var. İçeriği de zayıf buluyorum. Son belge olayında da Sabah'ı yeterince cesur görmedim.

[page_end]

BEN ONLARI LUCCA'YA, ONLAR DA BENİ CAMİYE GÖTÜRÜYOR!

Akif Beki ve Mustafa Karaalioğlu'nu farklı çevrelerle tanıştırıyormuşsunuz.

Onlar da beni farklı çevrelerle tanıştırıyorlar. Kim kime denk geliyorsa tanıştırıyoruz.

Siz onları Lucca'ya götürüyorsunuz onlar da sizi...

Onlar da beni camiye götürüyor. Öyle özel tanıtma programlarımız yok. Ayda bir beraber yemek yiyoruz. Mustafa da, Akif de, Star'dan önce dostluğum olan insanlardı. Zaman zaman bir araya geliyoruz ama öyle bir çetemiz falan yok.

ERGUN BABAHAN'IN MEDYADAKİ DOSTLARI KİMLER?

Umur ve Şule Talu var. Eyüp Can ile çok iyi anlaşırım. Ankara'da Bilal Çetin var. Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu var sevdiğim, bir arada olmaktan keyif aldığım.

Yılmaz Özdil ile televizyon programı yapmıştınız. Hürriyet'in 3. sayfasına yakıştı mı sizce?

Hürriyet'in tarzı için en doğru seçimdi Yılmaz. Kısa yazıp zeki benzerlikler kurduğu için çabuk okunuyor. Bekir Coşkun'un yokluğunu hissettirmiyor.

HABERTÜRK'ÜN BAŞINA YILMAZ ÖZDİL GEÇMELİ!

[page_end]

Zaman zaman görüşürüz. Genel siyasete bakışımız taban tabana zıttır. Gazetecilik anlayışımız farklıdır. O daha renkli gazete sever ben daha siyaset ağırlıklı gazete severim. Mesela Habertürk'ü en iyi yapabilecek ismin Yılmaz olduğunu düşünüyorum.

Kendinizi kendi mahallenizden dışlanmış gibi hissettiğiniz dönemler oldu mu?

Oldu. Yorucu bir şey. Benim öteki mahalle ile hiçbir zaman sorunum olmadı. 2000 yılında ders verirken en yakın ilişkide olduğum öğrencilerim başörtülü kızlardı. Bunu başka türlü algılayan, sizi döneklikle suçlayanlar elbette oluyor. İnsan bir şeyden çıkarı için dönüyorsa bunun somut bir karşılığı olur. Aslında kişi bazında da bedel ödeye ödeye demokrat olunuyor.

Yandaş medya yakıştırmasına ne diyorsunuz?

Türkiye'de en sıkıntılı durumda olan insanlar bu yandaş denilen insanlar. Ben daha hiçbirisinin bir başka iş bağladığını görmedim. Her biri gayet kendi işlerini yapmaya çalışan insanlar. Ne şirketleri var ne de eşlerinin üzerine şirketleri var. Herkes herkesin ne yaptığını biliyor. Böyle bir noktada eleştirilmek insana çok koyuyor.

Kritik dönemlerde gazetede yöneticilik yaptınız. Geri dönüp baktığınızda pişmanlıklar var mı?

28 Şubat öyleydi. Yazı işleri ekibi olarak birçok şeye sorgusuz olarak evet dediğimiz bir dönemdi. Gerçi gazete içerisinde çok tartışan, kavga eden o sürece karşı çıkan insanlar vardı. Ahmet Vardar, Salih Memecan bu isimler arasındaydı. Bugün öyle davranmazdım, farklı davranırdım.

Yazılarınıza baktığımız zaman sanki genel yayın yönetmeni olduğunuz dönemlere göre daha özgür yazıyor gibi bir durum var...

Genel yayın yönetmeni olarak yazınca herkes sanki kurum adına yazıyorsun diye algılıyor. Sizin askeri eleştirmeniz, hükümete bakışınıza kadar sanki her şey patronun sesi gibi algılanıyor. İnsan kendini özgürce dile getirmekte sıkıntı çekiyor. Sırf köşe yazdığınızda daha kendinize özel yazıyorsunuz, kurumu bağlayan bir şey yok.