'Ben geldim diye kimse program kaldırmaz'
Acun Ilıcalı "Bir program başarılıysa, iş yapıyorsa başka program geldi diye kaldırırlar mı Allah aşkına?" diyor...
- Acun Firarda ile tanıdığımız Acun'la bugünü karşılaştırdığımda, esprili, komik mizacını biraz daha geri plana atmış bir adam görüyorum. Neden?
- Doğru ama şöyle doğru; o zaman üzerimde taşıdığım sorumlulukla şimdi taşıdığım sorumluluk aynı değil. O zaman beş kişi dünyayı geziyorduk, şimdi 120 kişiyiz. "Acun Firarda"daki neşeme ulaşmam çok kolay değil. O işin genel doğasında da büyük bir neşe vardı zaten. Şimdiki durum biraz da içinde bulunduğun proje ile alakalı olarak değişiyor. Ama sana bir şey diyeyim mi, sırf neşem artsın diye Hülya Avşar ile çalışıyorum. Çünkü ne söylese gülüyorum!
-Bu durum kendi hayatına da sirayet etti
mi?
- İnsanlara neşe saçan, eğlendiren insanların şöhretle birlikte
gelen şöyle bir durumu söz konusu oluyor; neşesiz duramazsın.
Sokakta karşılaştığım ve beni sadece ekranda görmüş olan vatandaşa,
o anda canım sıkkınsa bunu açıklama imkanım yok. Suratın asık
olduğu zaman "Acun Bey bir şeyiniz mi var?" oluyor, suratsız adam
oluyorsun. Ama eskiden neysem şimdi de oyum, o anlamda kendi
hayatımda bir değişiklik yok.
- "Yat, kat, özel uçak" meselelerinin sık sık gündeme
gelmesi seni rahatsız ediyor mu?
- Şöyle; ben manyak derecede Pollyanna'yım. Al beni doktora götür,
o derece. Ne durum olursa olsun, ben sana iyi yönlerini söylerim.
Beynim oradaki kötü durumu da algılamıyor. Ben şimdi çok
konuşuluyorum mesela, değil mi? Onunla ilgili düşüncem şu oluyor
hemen: Demek ki o kadar büyük bir duruma gelmişiz ki, o
kadar başarılıyız ki herkes bizi konuşma ihtiyacı hissediyor, basın
da bu konuda bu kadar iştahlı. Ben bugün silik bir tip
olsaydım konuşulmayacaktım. Benim burada da şükretmem lazım o
yüzden. "Yahu benim de her şeyimi konuşuyorlar kardeşim" diye
şikayet etmem. Başarılısın, demek bu sayede bunları alabiliyorsun,
e birileri de bunu konuşacak. Her şey olsun, kimse konuşmasın,
basın ilgi göstermesin, yok böyle bir şey. Ben belli başarıdan
sonra belli külfeti olacağını bilerek bu yolda yürüyorum. Bunu da
hazmettim fazlasıyla.
SHOW TV İÇİN ÇOK GOL
ATTIM
- Senin pencerenden durum nedir?
- Okudum, tamamen yanlış bir değerlendirme. O bir gözlem, saygı
duyarım, ama şöyle düşün; ben bir futbolcu gibiyim diyelim, ben
futbolcunun arabasının başkana battığını hiç görmedim. Takımın
yıldız futbolcusu ne arabaya biniyor diye başkan hiçbir zaman
düşünmez. Başkan, kaç gol atar, ona bakar ben de Show TV için
yeterince gol attığımı düşünüyorum. Mehmet Bey ile de benim ayrı
bir samimiyetim vardır, kendisiyle iki ayda bir yemek yeriz, sohbet
ederiz. En az üç-dört kere ofisime gelmiştir. O yüzden oradaki
değerlendirmeler Reha Muhtar'ın bizden ayrıldığı dönemdeki bakış
açısı, yani sekiz yıl öncesinin. Biz ondan sonra Mehmet Bey ile çok
samimi olduk, son durum onun bıraktığı gibi değildi. Mesela ben
sürat motoru aldım, fotoğrafını ilk Mehmet Bey'e yolladım, "Sen
esas kadranını yolla bana, o kadar gidiyor mu hakikaten" diye
üzerine esprisini, şakasını yaptı.
- Nasıl oldu Star TV'ye geçiş, nedir
hikâyesi?
- "Teklif geldi ve Star TV'ye geçtim" gibi bir durum olmadı. Ben
her sene Show TV ile masaya oturuyorum, gelecekle ilgili
planlamalar yapıyoruz. Bu sene, kendi açımdan çok kabul edilebilir
bir durum olmadığını gördüm. Ben burada 120 kişiyi bir şekilde iş
sahibi yapmış ve onların sorumluluğunu taşıyan bir insanım. Bütün
sorumluluk benim omuzlarımın üzerinde. Acun Medya açısından, Show
TV'de kalırsak mali açıdan biraz karamsar bir durum hissettim.
Konuşarak, medeni bir şekilde öpüşerek Show TV'den ayrıldım.
Ayrıldıktan sonra diğer dört kanalla da görüştüm. Öncelikle her
kanalın kapısının açık olması çok mutluluk verici bir olay, herkese
nasip olmaz. Bunlar içerisinde Star TV benim için bir adım öne
geçti.
- Neydi Star TV'yi öne geçiren?
- Ekip olarak bu işe yeni soyundular. Reytingli bir kanala yeni
girdikleri için ekipte bir heyecan var. O heyecan başka bir şey.
"Biz zirveye doğru yürüyelim" heyecanı. Kafada maddiyattan önce bu
varsa, işte o çok güzel bir şeydir. Cem Aydın bana net olarak güven
hissettirdi. "Biz başarı istiyoruz, güzel şeyler yapmak istiyoruz,
beraber yürüyelim mi" dediler ve Star TV'ye geçtim. Altını çizmek
istiyorum, ben bir transfer parası almadım. "Sana şu parayı
veriyoruz, gel" gibi bir durum kesinlikle olmadı.
BİZ GELDİK DİYE 'İŞLER
GÜÇLER KALKMAZ'
- Star'a geçişinle ilgili büyük transfer ücretleri
konuşuluyor...
- Evet, ben çok program yaptığım için ortada çok büyük paralar
konuşuluyor, ama ben maddi açıdan bir hareket yapmış olmamak adına
Star TV'ye sadece, "Show TV'deki şartlarımı rica ediyorum" dedim.
Onu da yüzde 10 artışıyla rica ediyorum dedim. Yüzde 20'sini
istesem verirler miydi? Verirlerdi. Sağ olsunlar, o kadar
istekliydiler birlikte çalışmak konusunda.
- Star TV'de bazı yapımların sonlanacağı söyleniyor,
mesela "İşler Güçler". Sosyal medyada büyüyen bir tepki söz konusu.
Var mı böyle bir durum?
- Bunlara gülüyorum sadece. Bu herhalde basının ortalık kaos olsun
diye uydurduğu şeyler. Bir program başarılıysa, iş yapıyorsa başka
program geldi diye kaldırırlar mı Allah aşkına? Bunlara
televizyoncular gülüyordur zaten ama vatandaş inanıyorsa diye şunu
söyleyebilirim: Biz geldik diye kimse program kaldırmaz. Ben üç gün
yayın yapıyorum ama haftada yedi gün var. Başarılı programa yer her
türlü bulunur.
TÜRK FUTBOLUNU SAĞDUYU
KURTARDI
- Futbol dünyasıyla bağı olan bir adamsın. Bu camianın
içinde olan üçüncü bir göz olarak gözlemlerin neler?
- Ben buna biraz Fenerbahçe açısından bakayım. Geçen yaz koparılan
yaygaradan sonra, ortalıkta konuşulanların hiçbirinin doğru
olmadığı ortaya çıktı. "İnanılmaz görüntüler var, canlı para
transferleri var" gibi dedikodularla günlerimizi geçirdik. Tabii
Türk futbolu adına hepimiz ciddi endişe duyduk. Sonra ortaya
çıkanların anlatılanla alakası olmadığı görüldü. Özellikle üçüncü
şahısların aktif olduğu, belli hareketlerin sahaya yansımadığı
görüldü. Şike yaptı denen adam gol atmış mesela. Öyle komik
durumlar yaşadık. Her türlü mantığa aykırı bir durum var. Demek
istediğim şu: Durum gereğinden fazla olumsuzluğa yürürken, sağduyu
denen olay devreye girdi ve bu krizden biz öyle çıktık. Bu dönemde
özellikle Rıdvan Dilmen için bir parantez açarım. Birçok şeyin
yanlış anlaşıldığı bir ortamda konuşmalarıyla, önemli konuları
aydınlattı ve destek oldu. Rıdvan Hoca'yla arada sohbet ediyoruz,
mesela "Bilyoneri kapatalım" diye bir konuşma var. "Bilyoneri
kapatalım" demek, "Billionaire" var hani gece kulübü, orada
eğlenelim demek. Şimdi bu, "Bilyoner bahis sitesini kapatalım" diye
kayda geçmiş. Olayın ne derece yanlış yerlere gidebileceğini
gösteren durumlardan biri bu. Daha çok örnek var. Sağduyuyla bu
işin altından kalktığımızı düşünüyorum.
- Bu sene ligde neler olacak sence?
- Açıkçası Galatasaray gayet iyi gözüküyor. Ligin iki favorisi
Galatasaray ve Fenerbahçe gibi duruyor. Galatasaray çok doğru
transferlerle mükemmel bir takım yaptı. Fatih Terim'in takıma
kattıkları ortada. Fenerbahçe'ye gelirsek, Aykut Hoca ile ilgili
gözlemim şu; sezon başında takım kötü başladığı zaman doğru
tespitleri yapıp takımı pozitif yöne doğru sürmeyi başarıyor.
Israrcı değil, bir şeyin yanlış gittiğini gördüğü zaman hızlı
müdahale edebiliyor. Kalbi de çok temiz bir insan. O yüzden Aykut
Hoca'nın çok başarılı olmasını istiyorum. Çok ümitliyim
Fenerbahçe'den. Çok iyi bir kadro kuruldu.
- Bir vatandaş için reality show'a katılmanın bedeli
nedir?
- Televizyonu her zaman eğlence olarak göreceksin. Başka türlü
bakarsan sıkıntı olur. Birinci dakika, sen o televizyonu
kariyerinin bir yerine oturtmaya kalkarsan, hayal kırıklıkları seni
bekler. Bu bir eğlence. Sen de bunun bir parçasısın. Eğlence olarak
baktığın zaman, bittiğinde bir sıkıntı yaşamazsın. Onun getireceği
popülariteye kanmamak lazım. Ha, hiç mi bir şey olmuyor dersen,
elbette oluyor. Bizim programlarımızdan çıkan en az 8-10 kişi Acun
Medya'da çalışıyor. Sevdiğimiz adamı almışız. Üçü
"Survivor"dan, beşi "Var mısın Yok
musun"dan. Bunlar da oluyor. Ama her şeyi boşver, reality
show'un bir güzel yanı var, o da insanların seni sevmesini
sağlamak. Toplumun sevgisini kazanmak güzel şey. Ama bir reality
show'dan sonra adamı kolay kolay bir şey yapmazlar.
PRATİK ZEKAMI KENDİM
GELİŞTİRDİM
- Çok genç yaşta anne ve babanı trafik kazasında kaybettin.
Hayatı oyuna çevirmek, her olaya iyi taraftan yaklaşmak senin
acıyla, travmayla başa çıkma yöntemin mi?
- Benim hayatım, kendi kendime rahatlığımdan dolayı sorunlar
çıkarıp yarattığım hayal kırıklıklarını gidermeye çalışmakla geçti
ve bu benim pratik zekamı korkunç geliştirdi. Üniversite
sınavlarına gireceğim gün para yatırmayı unuttum, sırf
rahatlığımdan. Ona da bir gecede çözüm buldum, babamın arabasını
kaçırıp abimin hesabından para yatırdım, akıl almayacak bir
organizasyonla. İşte böyle böyle, sürekli pratik çözüm bulmaktan
pratik zekalı bir adama dönüşüyorsun. Bu da televizyonda çok işe
yarıyor. Onun ötesinde şöyle bir inancım var: İyi insanlar
insanları sever. Anne babamı genç yaşta kaybetmenin verdiği
travmadan da çıkmamı sağlayan bu oldu. Kendi kendime panzehir
olarak uyguladım bunu. Bir şey olduğu zaman hayır için olduğunu
düşünürüm. Annemle babamla ilgili düşüncem şu kendi kendime: Çok
genç yaşta vefat ettiler, yaşlanıp zor şeyler yaşamadılar. Böyle
telkin ediyorum kendimi. Zaten kaderciyim, "Allah'ın
takdiri" diyorum.
- Mutlulukla paranın arasında nasıl bir ilişki var sana
göre?
- Uzaktan göründüğü gibi değil. Parasızlık mutsuzluk getiriyor ama
para mutluluğun kaynağı değil. Ben bu işlere ilk başladığım zaman
aynı şirkette iyi pozisyonda çalışan bir adamı düşünür,
"Vay be, bizim maaş üç günde tükeniyor, ne hayat yaşıyordur
bu adam şimdi" derdim... Ben o dönem ne yapıyorsam şimdi
de aynısını yapıyorum. Oynadığım oyun aynı, yediğim restoran aynı,
gittiğim sinema aynı. İnsan "Vay be, adama bak"
diyor ya. Yemin ediyorum ben muhabirken ne kadar mutluysam şimdi de
o kadar mutluyum. Zaten hayatın bir imtihan olduğunu düşünüyorum.
Varlık da, yokluk da imtihan. Daha önce de hiç param yoktu, onunla
sınandım. Ama param yok diye kötü bir adam da olmadım. Para
kazanmak için onurumdan, gururumdan taviz vermedim. Şimdi de bu
imtihandan başarıyla çıkmak istiyorum. Tüm derdim bana iyi insan
desinler...
İNSANLARI YÖNLENDİRMEK
GİBİ BİR DURUMUM YOK
"Bir üniversite söyleşisinde Ak Parti'ye oy verdiğimi
söyledim. Şahsi tercihimi sordular, söyledim. Herkesin
görüşü farklı, benimki de bu. Ha, şöyle bir gerçek var: Türkiye'nin
bugün geldiği duruma bakalım. En iyi de kişi başına düşen milli
gelirden anlaşılır. Biz dünyayı gezerken bir ülkeyle ilgili fikir
sahibi olmak için kişi başına düşen milli gelire bakardık. Komor
Adası diye bir yer var mesela, rakam o zaman 300 dolardı.
'Demek ki adada hiçbir şey yok, ada bitmiş' dedik.
Adaya bir gittik zaten, elektrik yok. Bizde de zamanında 3 bin 500
dolarlarda gezen rakam şimdi 10 bini geçmiş. Son 10 yıla baktığında
ülkenin ekonomik büyüklüğü de toplam dört-beş katına çıkmış.
"Acun Türkiye gerçeğini bilmiyor" diyorlar. Ben
kabul ediyorum, bir memurla aynı hayatı yaşamıyorum, beni kıstas
almayalım. Ben şahsi olarak kendi gözlemlerimle bir oy
kullanıyorum, herkesin bir oy hakkı var zaten. Bu bir
görüştür, sana uymaz vermezsin, uyar verirsin. Ben başarılı
buluyorum. Geçen Yunanistan'da taksiciyle muhabbet ediyoruz,
'Sizin başbakanı burada seçime sok, burada da
seçilir' dedi. Kişisel sempatim var başbakana, o
ayrı. Şunun altını çiziyorum; ben bir sebepten dolayı beğenirim,
bir başkası başka sebepten dolayı beğenmez ve oy vermez, fikir
ayrılıkları olacak, bu da demokrasinin gereği. Benim insanları
yönlendirme gibi bir durumum yok."