Ben Cemaatçiyim ha?.. Ben Dumanlı ile kol kolayım öyle mi?...

Cemaat yazarı ve yöneticisi Bülent Keneş ile iktidarın son tetikçisi Cem Küçük arasında ne fark olduğunu bana hanginiz anlatacaksınız?..

ADNAN BERK OKAN

Behçet Necatigil söylemişti yanılmıyorsam:

 “Başkalarını küçümseyerek, çekiştirerek kendilerini yücelteceğini sananlar, yanılırlar.”

Son on bir yıldır; Necatigil Usta’nın o hüküm cümlesini doğrulayan ama buna rağmen yanılmamış olmalılar ki her daim ayakta kalanlarla mücadele ediyorum…

Onlar ki; Ak Parti’ye oy verenlere “Bidon kafalı, makarnacı, göbeğini kaşıyan adam, mangalgiller, badem beyinli” diyenler…

Onlar ki; ayakta kalmak için mutlaka başkalarını yıkmak gerektiğine inananlar…

Onlar ki; fikir sahibi olamadıkları için midir nedir; karşı mahallelilere küfür kâfir saldıranlar…

Son beş yılımı ise gazeteciler.com’da (7 ay ara verişim hariç) hangi mahalleden olursa olsun işte bu tiplerle cebelleşerek geçirdim…

İki mahallede de düşmanlarımın sayısı dostlarımdan fazla…

Hiçbir tek gün bile siyasi mahallerden birinde ikamet etmedim…

 

Hatta…

Daha kısa bir zaman öncesine kadar can ciğer kuzu sarması olan, aynı siyasi mahallede ama farklı iki sokakta oturan Hükümet ve Cemaat medyasıyla gün geldi “paralel” düşündüm…

Gün geldi ters düştüm…

Ama…

Bir gün bile ne birine düşman oldum ne diğerine…

Bir gün bile ne birine amigoluk yaptım ne diğerine…

Son günlerde Yürütme’yi eleştirdiğim doğru…

Son günlerde Hukukun Üstünlüğü İlkesine; Yürütme’den fazla değer veriyor göründüğüm de doğru…

Ki…

Açıkça söylüyorum da zaten…

Mevcut Yürütme gider başka yürütme gelir…

Ama…

Hukuk, adalet, hakkaniyet inancı gitti mi; bir daha kolay beri gelmez…

 

Bir kere daha ama…

Böyle görünüyorum diye Cemaatçi olamam ki…

Böyle görünüyorum diye Cemaat’in Yargıyı esir almasına alkış tutamam ki…

Böyle görünüyorum diye Cemaat’in devlet içinde devlet olmasına rıza gösteremem ki…

Böyle görünüyorum diye Cemaat’in "herkes kirli bir biz temiziz" diye özetlenebilecek "çamur at izi kalsın"  zihniyetini onaylayamam ki…

Böyle görünüyorum diye:

Cemaat gazetelerinde (bir iki dost hariç) sürekli kavga isteyen üslûbu onayladığım anlamına gelmez ki…

Böyle görünüyorum diye:

Ekrem Dumanlı'nın "ele verir talkını kendi yutar salkımı" çifte standartına omuz verip biraz daha yükselmesine yardımcı olamam ki...

Ahmet Turan Alkan
’ın giderek zıvanadan çıkışına, yağmur duasına çıkar gibi “Ölüm Duası”na çıkışına “destek” olamam ki…

Böyle görünüyorum diye:

Her akşamüzeri güneş battığında bir daha hiç doğmayacağını zannedemem ki…

Böyle görünüyorum diye:

Hemen her hükümet döneminde yaşayarak tanığı olduğum yolsuzluk iddiaları bu hükümet döneminde de gerçekleşince geleceğe ilişkin umutlarımı çökertemem ki…

Böyle görünüyorum diye:

Cemaat’in “karardı dünyam, artık sabah olmayacak” şarkısını onlarla birlikte terennüm etmem gerekmez ki…

Böyle görünüyorum diye:

Başbakan’ın “en fahiş iki hatası” olarak tanımladığım Suriye ve Gezi politikalarını eleştirirken bile; “Erdoğan’ın bazı hataları, gecenin bile gündüz kadar parlak geçtiği son 11 yılın başarılarını görmezden gelmemi gerektirmez” dediğimi unutmama sebep olmaz, olamaz ki…

 

Ey güzel insanlar!..

Kimileriniz hani saygısızlıkta biraz daha ileri gitse benim için ”Cemaatçi işte canım ne olacak?” diye bile yazacak…

Oysa hayatımın tek bir günü bile Cemaatçi olmadım…

Hatta…

Gülen Hareketi’ni iki guruba ayıran…

Birinci gurupta temiz yürekli, samimi inançlı, barış ve diyalogdan yana; dini, dili ne olursa olsun bütün yurttaşlarının özgür olduğu bir Türkiye arzulayan milyonlarca “İnanmış insan” olduğunu…

İkinci gurupta ise sayıları belki sadece binlerle ifade edilebilecek kadar az sayıda “Tüccar Egemeni”nden oluşan bir “Cemaat Holding” olduğunu ilk yazan da yine benim…

İkinci gurubun Gülen Hareketi’nin temizliğini, iffetini ve saffetini kullanarak devleti ele geçirmek istediğini de keza yazan ilk kişiyim…

Buna rağmen…

Nasıl olur da Cemaatçi olabilirim anlayan varsa beri gelsin…

 

Hatta…

Daha bir hafta önce (Hangi yazımdaydı bakmam lâzım) Cemaat’in içinde yuvalanmış bu tüccar egemenlerinin Hükümet’i yıkabileceklerine inandığım anda hiç düşünmeden Başbakan Erdoğan’ın yanında yer alacağımı da yazdım…

Hatta…

Taraflar (Hükümet – Cemaat) arasındaki gerginliği bitirmeyenlerin iki tarafın da medyası olduğunu bile savundum…

“Çünkü” dedim, “İki tarafın da medyası bulundukları tarafın kendilerine olan ihtiyaçlarının bitmesini istemiyorlar… Zira iki tarafın da medyasının varlığını sürdürebilmeleri için bu kavganın, bu savaşın sürmesi şart”…

Yahu Allah aşkınıza söyler misiniz?..

Yalan mı?...

Ya da…

Cemaat yazarı ve yöneticisi Bülent Keneş ile iktidarın son tetikçisi Cem Küçük arasında ne fark olduğunu bana hanginiz anlatacaksınız?..   

Asla anlatamazsınız…

Çünkü ikisinin de hedefi aynı: 

Hükümetle Cemaat arasındaki savaş sürsün ki sahip oldukları şu tetikçi üslûp ile hep aranan yazar olsunlar…

İyi de…

Nereye kadar?..

Bence yol bitti…

Başbakan Erdoğan hem kendi medyasında hem de cemaat medyasında yolun bittiğini göremeyenleri fark edip de (Biraz) gündem değiştirse...

Her iki tarafı da ciddiye almaktan vazgeçse ortalık süt liman olacak ama...

Nedense iki tarafı da ciddiye almaktan bir türlü vazgeçemiyor...

adnanberkokan@gmail.com