Belli ki sıra bozulunca gözyaşları çağlıyor

Akşam yazarı Nagehan Alçı bugün Hasan Pulur'un yazısından yola çıkarak evlat acısının ne anlama geldiğini anlatıyor.

GAZETECİLER.COM -  Akşam yazarı Nagehan Alçı, bugün köşesinde kısa bir süre önce oğlunu kaybeden Milliyet'in usta kalemi Hasan Pulur'un dün kaleme aldığı duygu yüklü yazısını yorumluyor.

"Bazen hayat dediğimiz nehrin bir koşturmadan ibaret olduğu yanılsamasına kapılıp gidiyoruz... Sahte telaşları varlığımızın teyidi zannediyoruz. İşte böyle zamanlarda Tanrı bazı işaretler gönderiyor. 'Sen nefes alan bir varlıksın. Unutma, o nefes bitince buradaki perde kapanacak' diyor..." diyerek başladığı yazıda Alçı Hasan Pulur'un yazısının hepimiz için böyle bir işaret olduğunu ileri sürüyor. 'Evlat acısının' ne tarifsiz bir kedere sürüklediğini herkesin anlatığını ama  Pulur'un yazısını okumadan bu acının ne demek olduğunu öğrenmenin mümkün olmadığını söyleyen Alçı yazısına Evlat Acısı ile referandum arasındaki ilişkileri de değerlendirerek şöyle devam ediyor:

"O yazı beni yıllar öncesine götürdü. 1980'e... Çocukluğumun hayal meyal mahmurluğuyla hatırlıyorum, Allah'ın, cehennemi yeryüzüne gönderdiği bir gündü. Annemle el ele tutuşmuş amcamlara gidiyorduk. Kapıdan girince gördüğüm manzarayı hiç unutmam! Dünyanın tüm insanları orada toplanmış zannettiğim bir kalabalık. Ağlayanlar, hıçkıranlar, feryat edenler... 19 yaşında vefat eden kuzenimin ardından gözyaşları gürül gürül akıyordu. Her ölümün ardından ağlanır ama belli ki sıra bozulunca gözyaşı kaynakları çağlıyordu...

***
O ıslak bulut içinde üç yaşımın yarı bilinciyle gördüğüm yengem 30 yıldır aklımdan çıkmamış meğer. Pulur'un yazısını okurken bir anda geldi belleğime oturdu. O bir köşede büzüşmüş, isyan etmeyi Tanrı'ya saygısızlık saydığı için kederiyle ne yapacağını bilemeyen, acıyla yok olmayı uman ve aldığı her nefesi zul sayan kadın...

***
Yeğenimin ölümünün üzerinden 30 yıl geçti. Yengem onun ardından aynı isimle ikinci bir çocuk doğurdu. Gidenin yerini tutmasını asla beklemediği ama kederini bir nebze azaltmasını umduğu... Demem o ki, hayat nefes aldığımız sürece devam etmek zorunda üstat! Schopenhauer ne güzel demiş: Hayatın kısa rüyasına karşılık sınırsız zamanın gecesi ne kadar uzun... Sabır gelecek, ne olur, siz metanetle beklemeyi bilin!

Evlat acısının tarafı yok
Evlat acısının ne telafi edilmez bir acı olduğunu bilen binlerce anne-baba var bu ülkede maalesef. Oğullarını üniformayla yolcu eden de var, dağlardaki bedenine hiç kavuşamayan da... O da bu ülkenin anne-babası, bu da. O da 'bu vatan benim' diyor, bu da...

***
O nedenle tam da yeniden 'biz' olmanın mümkün olduğunu gösteren emareler varken ayrımcılık ve şiddet tuzağına karşı uyanık olalım! Örgütün 'devlet PKK ile görüşüyor' açıklamasının böyle bir dönemde etnik milliyetçilik zehrini ortalığa saçıp, 'hayır' oylarını artırmak için ortaya atıldığını fark edelim.

***
Evlat acısı intikamla aşılmaz. Aşılsa bunca yıldır bitmeyen bir savaşın ülkesi olur muyduk? Bu ülkede intikam duygusunun yerine affetme duygusunu koyabildiğimiz gün bir bütün olmayı başaracağız."

Nagehan Alçı'nın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.

İndirim Sezonlarında Akıllı Alışveriş: En İyi Fırsatları Yakalamanın Yolları