Bekir Coşkun ırkçılığı...

“İyi bir aileden doğmadıkça hiçbir ahlâklılık mümkün değildir, insanın her ilerleyişi aristokratik toplumdan gelir” diyen Nietzche....

Hiçbir köşe yazarının kişiliği ile işim yok…
Yazdıkları, söyledikleri ve davranışları ilgilendiriyor beni sadece...
Bekir Coşkun da bunlardan biri…
Yazı tarzını “anlaşılır” buluyorum…
Beğeniyorum da…
Ve “zekice kaleme alınmış yazılar” olduğunu kabul ediyorum…
Yakın dostlarının anlattıklarına göre Bekir; “iyi bir insan, iyi bir eş, iyi bir arkadaş”…
Mutlaka da öyledir ama…
Bu özellikleri onun aynı zamanda kötü bir “ırkçı” olduğu gerçeğinin üstünü örtmeye yetmiyor…
Benim Bekir Coşkun’da kabul edemediğim şey ondaki bu “ırkçı kafa”dır işte…
“iyi bir aileden doğmadıkça hiçbir ahlâklılık mümkün değildir, insanın her ilerleyişi aristokratik toplumdan gelir” diyen Nietzche özentiliği ya da öykünmeciliğidir…
Çünkü Bekir, iyi bir Müslüman'ın, dinini doyasıya yaşamak isteyenlerin iyi aileden geldiklerine inanmıyor…
Hele bir kadın başını örtmüşse, o kadın Bekir’in gözünde son derecede “aşağılık ve hakir görülesi” bir yaratık olup çıkıyor…
Bakınız…
Şu sözler henüz yalanlanmadı ve Bekir Coşkun’a aittir:
"Ben bu türbanlı kadını (Nihal Bengisu Karaca) yanımda istemiyorum Fatih. Lütfen o kadını yanımdan kaldırın!"…
Bekir Coşkun bunu söylemiş olabilir mi?..
Geçmiş yazılarını hatırladığımda “Yazabilir” diye düşünüyorum…
Oysa gelişmiş demokrasilerde bir kadın için bu “Tiksinti verici sözleri söyleyen” birisi lânetlenir!..
Bütün sivil toplum örgütleri ayağa kalkar…
Parlamento, bu konuyu gündemine alır ve bu suçu (evet, büyük ve affedilemez bir ırkçılık suçudur) işleyen kişiyi kınar…
Demokrasi; isteyenin, dilediği gibi düşünüp onları ifade etme özgürlüğüdür ama demokrasi, "ırkçılık yapma özgürlüğü" asla değildir...
Bekir Coşkun gerçekten de yakın dostlarının anlattığı gibi “nezaket ve hoşgörü” sahibi biri olsaydı…
Nihal Bengisu Karaca ile yan yana fotoğraf vermeyi kendi lehine (ve haliyle gazetesinin lehine) kullanabilir; bazı internet sitelerinde yer alan bu haberi hemen yalanlayarak, o ırkçı sözleri söylemediğini ve söylemeyecek kadar da demokrat olduğunu açıklayabilirdi…
Böylece Gazete HT’nin çoğunluk okurunun gözünde “Sevimli” hale gelebilirdi…
Bunu yapmayarak hem gazetenin genel yönetimi ve hem de Bekir Coşkun, büyük bir fırsatı kaçırdılar…
Ben bu yazıyı yayıma soktuğum ana kadar Bekir Coşkun ve Gazete HT’den yalanlama gelmedi…
Bu arada bir diğer noktaya dikkat çekmek istiyorum…
Gazeteci milletini iyi tanıdığım için bu haberden yola çıkarak Nihal Bengisu Karaca’yı halen o gazetede yazmaya devam ettiği için kınayanların çıkacağı kanısındayım…
Karaca bu tahriklere kulaklarını tıkamalıdır…
Çünkü Nihal Bengisu Karaca’nın, Bekir Coşkun’un söylediklerini kendi kulağı ile duymadan gazete yönetimi ile sürtüşmeye girmesinin ne zamanıdır, ne de yeri…
Irkçılık yapan dururken, saldırıya uğrayanın işi bıraktığı, mevziini terk ettiği nerede görülmüş?..
Ancak…
Tabii, madalyonun bir de diğer yüzü var…
Bekir Coşkun’un asla öyle bir söz söylemediği ancak Fatih Altaylı’nın, yapılmamış bu “ırkçı itirazı”, kendine yakın bazı kişiler tarafından “yapılmış gibi haberleşmesini” sağlamış olması da mümkündür…
Amaç, Turgay Ciner (çok inançlı ve demokrat bir aileden gelmektedir) ve Kenan Tekdağ başta olmak üzere Gazete HT okurlarının severek okuduklarını bildiğimiz Nihal Bengisu Karaca’yı “imama kızıp abdest bozmak” zorunda bırakmak da olabilir…
 
Not: Yazım yayımlandıktan sonra, Bekir Coşkun'un, Nihal Bengisu Karaca hakkında o çirkin cümleyi sarf etmediğini bizzat kendisinden öğrendik. Bu, analizimdeki madalyonun öbür yüzünü (Fatih Altaylı'nın yıldırma olasılığını) görmezden gelmemi gerektirmeyeceği gibi; Coşkun'un, başı örtülü kadınlarımız ve fukara Müslümanlar için yazdığı aşağılayıcı makalelerde yaptığı ırkçılığı da ortadan kaldırmaz... A.B.O.