Beki, Mustafa Kemal; biz Derviş Vahdeti; ba ba ba ba...

Sen şimdi o "Şeriatçı Ayaklanma"yı bastıran Hareket Ordusu Kurmay Başkanı Yüzbaşı Mustafa Kemal mi oluyorsun?..

ADNAN BERK OKAN

Pek muhterem kardeşim Akif (Beki)...
Aslında çok zor bir işe kalkıştığımı biliyorum...
Sen ki polemikçiler Sultanı Ahmet Hakan"pes" ettirmiş, "yetti be Akif Beki... O kadar naziksin ki; sana karşı duramıyom gaari " dedirtmiş bir "Altın Klavyeli Yiğit"sin...
Sen ki, demagoglar demagogu Bekir Coşkun'un "de ki..." diye başlayan yüzlerce makale yazmasında "ilham kaynağı" olmuşsun...
Sen ki "Er" doğanların en "ER"i, başbakanların rütbe-i kebîri, Tayyip'lerin en Recep'ine başsözcülük etmişsin...
Kolay mı sana cevap vermek?..
Hele benim gibi "bin kapıdan kovulmuş bikabiliyet, bicibilliyet (huysuz) bir fukara" için...
Deme kardeşim deme...
Ama ne yapayım?..
"İnternet" denilen "ŞEY" benim "ekmek teknem"...
O teknenin içine ettirmem ...
Beri bak Akif!..
Biz ki "hayr-ul umuri evsatuha" cümlesini dilimize "pelesenk" etmişiz...
Ama...
Sen kalkıyor bizi "İfrat ile tefrit arasında, bir uçtan öbürüne savrulmak"la suçluyorsun...
Oldu mu yani şimdi?..
Bu durumda biz seninle neyi tartışacağız Akif kardeş!..
Biz "bizi denetleyin!" diye haykırıyoruz...
Ama sen lâfımızı amuda kalkıp dinliyorsun...
Sonra da bizim istediğimizin tam tersini yazıyorsun...
Çünkü amuda kalkmış halinle lâfı yanlış anlaman çok normal!..
Bizim seni "bağımsız, kanunsuz ve denetimsiz, başıboş bir sanal mecra için savaşa çağırdığımızı" ileri sürüyorsun...
Aslında sana "Yalancı, yalancı sana kimse inanmaz" demeliyiz ama bize yakışmaz...

Çok uzattığımın farkındayım ama...
Sen öyle uzun boylu yazmışsın ki...
Abdülcabbar senin yazının yanında kısa kalır...

Sevgili Akif Beki;
Diyorsun ki:
"Taksim’de yürüyen sanal isyankârlar...."

Yapma be Akiiffff!..
Etme kurbanın olam...
Hemi de heyranın olam...
Eyleme...

Yahu bizim (internetçilerin) neremiz isyankâr?..
Kime ne ettik?..
Başbakanların rütbe-i kebîri'ne "gözünün üstünde kaşın yok" mu dedik; o güzelim kaşlar orada durup dururken?..
Yoooo...
Bir "yasamız" bile yok anlıyor musun?..
Belki sitelere bir kanun gelir, bir güzel medya oluruz biz de...
Ama Akif...
Lütfen kızma bize...
Gülümse...
Hadi...
Gülümse...

Yürüyüşümüzün adına "İnternet Baharı" deyişimizi bile çok görmüşsün be Akif!..
Sana göre "İnternetin 31 Mart Vakası" imiş o yürüyüş...
Ne yani...
Sen şimdi o "Şeriatçı Ayaklanma"yı bastıran Hareket Ordusu Kurmay Başkanı Yüzbaşı Mustafa Kemal mi oluyorsun?..
"İnternetime Dokunma!" diye haykıran ben ise Yobaz Derviş Vahdeti; öyle mi?..


Sen Mustafa Kemal; ben Yobaz Derviş Vahdeti..

Vay anasını be Akif!..
Dur bir dakika ya...
Kafam karıştı...
Aklım durdu...
Sen Mustafa Kemal; ben Yobaz Derviş Vahdeti...
Sen Mustafa Kemal; ben Yobaz Derviş Vahdeti...
Sen Mustafa Kemal; ben Yobaz Derviş Vahdeti...

Git işine kardeşim yaaa...
Nasıl olur da kendini Mustafa Kemal'le beni Derviş Vahdeti gibi bir yoz-yobazla özdeşleştirebilirsin Akif?..
Bunu bana kavgada bile söyleyemezsin yahu...

Dur bakayım!..
Ben yanlış mı biliyorum yoksa?..
Sen, 31 Mart Vakası'nda Mustafa Kemal'in Kurmay Başkanlığını yaptığı Hareket Ordusu'nun İngilizler adına, Abdülhamit Han'ı alaşağı etmekle görevlendirildiğini iddia eden Recep Tayyip Erdoğan'a değil de, İttihat Terakki'nin mirasçısı Deniz Baykal'a mı baş sözcülük ettin acebâ?..

Allah aşkına yapma ya Akif!..
Kafayı yiyeceğim az daha...
Sen Mustafa Kemal; ben Yobaz Derviş Vahdeti
Sen Mustafa Kemal; ben Yobaz Derviş Vahdeti
Sen Mustafa Kemal; ben Yobaz Derviş Vahdeti
Rüyamda görsem, "kâbus" diye yataktan fırlarım be!..
Pek değerli kardeşim Akif;
Bugün değerli hükümetimize destek veren gazetelerde Ulaştırma (geçici eski) Bakanımız Binali Yıldırım Beyefendi, LGS sınavından sonra BTK'da da bir "pardon" vaziyeti yaşandığını kabul etti...
Ben de "pardon" diyerek (çünkü seni kırmak istemem) sorayım:
"Yok bi şey kardeşim!... Boşuna yaygara yapıyorsunuz sanal isyankârlar" diyen sen mi haklısın?..
Yoksa , "LGS sınavından sonra BTK'da da bir 'pardon' vaziyeti yaşandı" diyen Sayın Binali Yıldırım Beyefendi mi?..

Bu arada sansürün ne manaya geldiğini bilmediğimizi düşünmüşsün...
O kadar da değil yani...
Elbette senin engin bilgi hazinene sahip olacak kadar büyük beyinli insanlar değiliz...
Ama...
"Sansür"ün ne demek olduğunu da (en azından ben) biliyorum hani...
Aslı "Asansör"dü...
Ama ben baştaki "a""lüzumsuz" diye attım...
Geri kaldı...
"Sansör"...
Baktım bir sabah horozlar "ü'ü'ürü'üüüü" diye erken ötüyor...
Tuttum "Ö"yü de kestim, yerine "ü"yü koydum...
Oldu "Sansür"...
Sonra da patladı gitti!..


Hele, "özgürlük talebi bir kılıf bence, sansür karşıtlığı bir bahane. İnternete filtre onlar için şahane bir gerekçe. Amaç, seçime giden memlekette yasakçılık marazası çıkarmak" deyişin yok mu?..
Yok yok...
Kızmadım...
Ne haddime efendim!..
Amaaaaa...
Bestekâr Rahmi Bey'in Kürdili Hicazkâr eseri var ya hani...
"Sana ey cânımın cânı efendim" diye başlayıp, "Kırıldım, küstüm, incindim, gücendim" diye devam ediyor...
Ben de sana işte öyle "Kırıldım, küstüm, incindim, gücendim"...
Sevgili Akif...
"İnternet yayıncılığına herhangi bir denetim ve düzenleme getirilmesini istemiyorlar" demişsin...
Ve...
Bizlere karşı "çok ayıp" etmişsin...
Başta İnternet Medyası Derneği Başkanı Hadi Özışık  olmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerimizin dillerinde tüy bitti...
Hani "çıkarsınlar dillerini bak!" diyeceğim ama bu sefer de "utanmaz, arlanmazlar... Koskoca başbakanların Rütbe-i Kebîrinin başdanışmanına dillerini çıkardılar" diyeceksin...
Ama inan bana ben gördüm dillerinde tüy bittiğini...
Neden mi?..
"İnternet yayıncılığı yasasını çıkararak sektöre denetim ve düzenleme getirin" demekten...
Ama dinleyen kim?..
Nato kafa nato mermer...
Tıraş edemez hiçbir berber...

"Opsiyonel filtreler" falan diyorsun...
İki kelime de "Türkçe" olmadığı için anlamayız...
Ne de olsa bizler internet çocuğuyuz...
Cahil, cühelâ...

Şey...
Bir de "şey" demişsin Akif...
Yazmaya utanıyorum ama sen demişsin...
Şöyle...

"Cinsellik ve şiddet dahil her türlü içeriğe limitsiz erişim hakkı isteyenler kadar, belli içerikleri zinhar kendi ekranında görmek istemeyenlerin de hak ve hürriyetleri yok mu? Var ama ırgalamıyor bizim sanal anarşistleri".

Sana karşı ne kusur işledik sayın başdanışmanım?..
Allah aşkına söyle...
Lillah aşkına söyle...
Mecnun'un olalım söyle...
Yok beğenmediysen, kara kaşlı Leylâ'n olalım...
Yeter ki söyle...
Sana karşı ne gibi bir kusur işledik saygıdeğer mîrim?..
Muhterem Pîrim...
Ne kusur ettik ki; bizi IMF Başkanı Mösyö Kahn'dan daha ileri derecede seks düşkünü eyledin!..
Ne kusur ettik ki bizi "Tecevüzcü Coşkun" sınıfına koyup, sübyancı Hüseyin Üzmez amcanın "Tacizciler Kulübü"ne "Üye" ettin...
Kerem eyle mestane kıl bir nigâh, ey Akif Beki!..
Ne ettik ne eyledik de senin gözünde; " herkese kendi özgürlük anlayışımızı dayatan günahkâr despotlar"dan olduk!..

Vay anam vay!..
Vay Akif'im vay!..
Ağlatma beni...
Eyletme beni...
Söyletme beni...
Akif'im, Akif'im...

Demek ben ve dahi biz internetçiler; "özgürlük mücahidi" değil; olsak olsak "sanal anarşist" olabiliriz ha!...
Vay babo vaaayyy!...
Vıyyy...
Vışşşş...
Ağalayak gözden olak...
Dövünek dizden olak gaari...
Vıyyyy!...
Vııışşşş...
Te be Akif!..
Sen işte burada Nagehan Alçı'yı da geçtin ya be yaa!...
O da eski ülkücülerden  İhsan Barutçu'nun "Ali Bilir cinayeti işledi, ben de yanındaydım" dediğini yazmıştı ya köşesinde hani...
Sonra da özür diledi...
Meğer adamcağız öyle bir şey söylememiş...
Nagehan bacımız, kendi uydurmuş...
Dedim ya...
İhsan Barutçu'dan özür diledi ama...
Adamı harap ettikten sonra...
Sen de o hesap...
Aramızdan hiç kimse, hiçbir zaman, hiçbir yerde;
"İllegal yatak odası görüntüleri, kirli şantaj kasetleri, çocuk pornosu dahil, hiçbir içeriğe erişim engellenmemeli" demediği halde "demişiz" gibi yazarak günaha girdin...

Umarım sen de Nagehan gibi özür dilersin...

Bizler ki genelde "Küreselci" olmakla suçlanırız...
Bizler ki genellikle "Soros (Macar Yahudisi) Çocukları" olarak tanımlanır, aşağılanırız(!)...
Amaaa...
Sen kalk...
Bize, "internet ulusalcıları" sıfatını yapıştır...
Şimdiye kadar öyle bağıran birine rast gelmediğim halde, aramızda; "Tam bağımsız internet" diye haykıranlar olduğunu iddia et...
Vay anam babam Akif'im vay!...

Sadece filtre üzerinden kişisel tercihe dayalı erişim kısıtlamalarına karşı olsaymışız iyiymiş...
Bizler daha da beterini yapıyormuşuz...
Mahkeme kararı veya idari yetkiyle internette her türlü karartma uygulamasına da baş kaldırıyormuşuz...
"İllegal yatak odası görüntüleri, kirli şantaj kasetleri, çocuk pornosu dahil, hiçbir içeriğe erişim engellenmemeli" diyormuşuz...
 
Değerli Akif...
Seni okuyanlar da bizim için Hıncal Uluç gibi üç kere "Breh, breh, breh" diyecektir...
Yetmeyecek, bu defa da Ata Demirer'in Klarnetçi Hasan'ı gibi; "Eyva, eyva, eyva be yaaa" diye devam edip; "A be meğer ne fena insancıklarımış bunlar da haberciimiz bile yokmuş be yaaa... Gürdün mü sen yaptıklarnı?.. Küçücük masumcukların bile pornolarnı izleermişler meerseme... Tuuuuu bunlara be!... Tuuuu... A be ne maskaraymış bunlar büle!.." diyerek bitireceklerdir...

Ve sevgili Akif...
En fenası da ne biliyor musun?..
Tutmuş, bizi "CHP ile kol kola" sokmuşsun...
Hani bu lâf da kavgada söylenmez valla...
Çünkü sonu karakolda biter....
Ama ne yapalım?..
Sevdik seni bir kere...
Başkasını sevemeyiz...
"Deli" diyorlar bize...
Desinler...
Ne derlerse desinler değişemeyiz...

Hâsılı Akif;
"İnadına dokunun internetime lütfen. Dokunun ki, vicdansızların polisi kendi vicdanları olmasın. Masumların korunması, kimsenin vicdanına kalmasın, onun için dokunun!" diyorsun...
Velhâsıl kelâm Akif...
" Vur-kaç kalleşliğine, korkakların gölgelerine meydan kalmaması için ve başka bir sürü sebep için daha internetime dokunun lütfen! Özgürlük-güvenlik dengesini bozmayın yeter ki. Hem güvenli hem de özgür bir internet mümkün. İkisi için de dokunabildiğiniz yere kadar dokunun!" diyorsun...

Dokunsunlar be Akif'im...
Elle gelen düğün bayram!..
Ama..
Unutma...
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner...
% 10 barajını rahmetli Turgut Özal, ANAP'ın tek başına iktidarı için uydurmuştu...
Gün geldi o baraj ANAP'ı meclis dışında bıraktı...
Ak Parti'yi tek başına iktidar yaptı...
Yine "yapacak gibi"...
Deeee...
Nereye kadar?..
Daha o kadar gençsin ki...
Ben göremesem de sen, "yasakçı bir başka hükümet"i mutlaka göreceksin..
O zaman çektiğin acıların her biri için "ah, vah!" diyerek inlediğinde şu fukaranın bu yazısını hatırla e mi?..
Gözlerinden öperim...

Adnan

adnanberkokan@gmail.com