Behzat Ç'nin arıza polisi Arman'a konuştu

Ayşe Arman bu hafta karismatik bir dizi yıldızıyla buluşmuş. Behzat Ç'nin arıza polisini canlandıran Erdal Beşikçioğlu, Arman'a dökmiş içini...

GAZETECİLER.COM
Hürriyet yazarı Ayşe Arman bir dizi yıldızını ağırlamış köşesinde. Behzat Ç. ile yeniden gündeme gelen ünlü oyuncu Erdal Beşikçioğlu Arman'a konuşmuş.

Star TV'nin yeni sezondaki önemli kozlarından Behzat Ç'nin arıza polisini canlandıran Erdal Beşikçioğlu, Arman'a ilginç açıklamlar yaparken kişisel dünyasının bilinmeyenlerini de anlatmış.

İşte o röportaj:

Başka dizilere benzemeyen bir dizi ‘Behzat Ç.’ İlk bölümünde çarpılmadım, beni yavaş yavaş içine aldı. Çünkü Behzat Ç. bir anti-kahraman. Sıcak, kolay, insanı hemen yakalayan bir tip değil. Fakat tanıdık biri ve tanıdığım bir dönem benim için. 70’li 80’li yıllar. Yani geçmişiz. Babam gibi, bildiğim bütün sağlam ama tuhaf adamlar gibi Behzat Ç. Sorunları olan ama iç dünyaları zengin adamlar. Konuşmazlar, içe kapanıktırlar, problemleri vicdanlarıyla çözerler, kanunlarla değil.
Kolay bir rol değil.
Ve çok sıkı bir oyunculuk sergiliyor Erdal Beşikçioğlu.
Dokusu, kurgusu farklı bir dizi, diğerlerinden hemen ayrılıyor.
“Bir Ankara polisiyesi” lafına da hep gülüyorum.
Evet ama doğru, bir Ankara dizisi, bir Ankara oyunculuğu.
Karısı Elvin Beşikçioğlu da dizide eski karısını canlandırıyor.
Ondan söz ederken, “Bazılarının yanında zaman hızlı geçer, bazılarının yanında hiç geçmez” dedi. 21 yılı birlikte nasıl geçirdiklerini hiç anlamadığını söyledi. Hoşuma gitti.
Deli bir yoğunluğu var. Haftanın üç günü Ankara’da, kapalı gişe oynayan bir oyunu var: ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’. ‘Kurtlar Vadisi’nde kötü bir adamı oynuyor. Çekimler Adana’da. Ve bu arada da ‘Behzat Ç’nin çekimleri devam ediyor. Hayatı, o uçak benim, bu uçak senin geçiyor. Ama şikayeti yok. Çünkü mesleğini çok seviyor...


Baba Laz, anne Arnavut... Bu nasıl bir karışım?
- Fena! İki tarafın da en kötü özelliklerini almışım. Göbek adım İnat...

Nasıl bir çocukluk?
- Babam Vakıflar Bankası’nda müdürdü, oradan oraya göçtük. İlkokula Ankara’da başladım, sonra Kayseri, İzmir, Ankara, Diyarbakır, sonra tekrar Ankara. Benim hiçbir zaman mahallem olamadı. Mahalle yaşantısındaki durumlara, insan ilişkilerine hep özenmişimdir.

Aidiyet hissi peki?
- Var ama yok. Yine de Ankara. Ruhuma en yakın yer. Liseyi Ankara’da okudum. Sonra konservatuvar yılları başladı.

Oyunculuk? Bilinçli bir karar mı?
- Hiç değil. Bir üniversite bitirmem gerekiyordu. Daha doğrusu, girebileceğim bir üniversite bulmam gerekiyordu! Liseyi altı yılda, zar zor bitirdim. Hiçbir üniversite de kendime yer bulamayınca, “Ulan, bir de konservatuvarı deneyelim” dedim.

Serseri bir adam mıydınız?
- Yok. Birilerinin bir şeyler anlatıp anlatıp, “Şimdi de sınav yapıyorum” demesi bana saçma geliyordu. Okulda öğretilenlerle ilgilenmiyordum, ben basket oynamayı, yüzmeyi seviyordum.

Kızların, dibinin düştüğü sporcu bir adam mı?
- Yok, o da değil, içine kapanıktım.

Bir oyuncunun içe kapanık ve kendi dünyasında olması şart mıdır?
- Bence şarttır. Başka türlü nasıl sağlamasını yapacak ki?

Röportajın tamamını okumak için