Behzat Ç ekibi yeniden toplanıyor!

Ekranların fenomen dizi karakteri 'Behzat Ç.'ye hayat veren Erdal Beşikçioğlu ve dizinin yaratıcıları yönetmen Serdar Akar ile senarist Ercan Mehmet Erdem yeniden bir araya geliyor.

Ekranların fenomen dizi karakteri 'Behzat Ç.'ye hayat veren Erdal Beşikçioğlu ve dizinin yaratıcıları yönetmen Serdar Akar ile senarist Ercan Mehmet Erdem yeniden bir araya geliyor.

Bu sefer çok farklı bir projeyle bir genetik profesörünün hikayesiyle izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan üçlü, yeni projeleri '46'yı ve bugüne kadarki serüvenlerini OT Dergisi'ne anlattı...

OT Dergisi’nin ocak sayısında yer alan söyleşiden bazı bölümler şöyle...

Ercan Mehmet Erdem: Bu hikayede insanın kendini arayışı var. Kendimizle baş başa kaldığımızda sorduğumuz sorular; ölümle alakalı, yaşamla alakalı, var olma hissiyatıyla alakalı , dinle alakalı, evrenle alakalı sorular; bir insanın kendini, varoluşunu tanımlamasıyla alakalı bir hikaye bu. Bir genetik profesörünün hikayesi. Profesörün kız kardeşi beş senedir bitkisel hayatta. Profesör onu hayata döndürmeye çalışıyor, bitkisel hayattan çıkarmak için uğraşıyor. Fakat bu çaba bir zaman sonra saplantı halini alıyor. Asosyal, kendini bilime adamış, hayatını laboratuvarlarda geçirmiş o adam, kız kardeşi için çıktığı yolda binlerce hastaya ilaç olacak bir hikayenin peşine düşüyor. Giderek yalnızlaşıyor ve kendini harap ediyor.”

Erdal Beşikçioğlu: Tez şu: adam genetik profesörü ve fiziksel olarak vücudumuzun bir gen haritası var. Eğer vücudumuzun bir gen haritası varsa, ruh da bu bedenin içerisindeyse, mutlak surette o ruhun da bir gen haritası vardır. Ruhun gen haritası varsa, tanrısal olana ulaşmanın da bir formülü vardır. Soru buradan yola çıktı. Serdar abi’yle aramızda tartıştığımız bir konuydu bu. Sonra Ercan’la paylaştık...

“İNANDIĞIMIZ ŞEYLERİN PEŞİNDEN GİTMEK İSTİYORUZ”

Serdar Akar: Behzat Ç. başladığında değişik bir iş olduğunu biliyorduk. Mesela ortaya bir fikir atıldığı zaman, Behzat’ın kafasıyla düşününce ortaya atılan fikir için “bu olabilir” ya da “bu olamaz” diyebiliyorduk. “Behzat şunu yapar mı?” diye düşününce, hepimiz “yapar” diyorduk. Ama mesela bir hareket var; ben “yapmaz” dediğimde Erdal da Ercan da öyle diyordu. Çok konsantre bir durum vardı ortada.

Erdal Beşikçioğlu: ‘46’nın hikayesine de böyle bakıyoruz. Biz bir şey yapacaksak, dayatılanların değil, inandığımız şeylerin peşinden gidelim istiyoruz.