Bayramoğlu’nun, adını andıkça içini kirleten kim?
Tarih 14 Şubat 1999… Hürriyet'tin manşeti şöyleydi: "Ayıp ettin gözüm"… Haber Ahmet Kaya'yla ilgiliydi.
Bayramoğlu, Yenişafak’taki köşesinde dün başladığı Özkök analizini
bugün de sürdürmüş.
Dün ne kadar
nazik ve incitmemeye özen gösteren ifadeler kullanmışsa bugün tam
tersini yapmış…
Hele, “Onu
yazdıkça içimin kirlendiğini hissediyorum” ifadesi “çok ağır”
olmuş…
Bayramoğlu’nun, “Asker dostu gazeteciler ve Özkökgiller”
başlığı altında yayımlanan makalesinden bir bölümü bilgilerinize
sunuyoruz
Tarih
25 Nisan 1998…
Hürriyet Gazetesi'nin manşeti şöyleydi: "Dehşet
itiraflar"…
Bazı tanımlamalar, yöneldiği kişi tarafından “hak
edilmiş” olsalar da tanımlamayı yapan kişinin centilmenliği
hatırlandığında, “keşke söylemeseymiş” dileklerinin yapılmasına
sebep olurlar...
Ama...
Ağzı kirli birinin “aşağılaması” hiç kimse
tarafından ciddiye alınmasa da, aynı “aşağılama”, "temiz ağızlı"
olarak bilinen biri tarafından yapılırsa, muhatabında derin yara
açar...
Ali Bayramoğlu’nun, Özkök için söylediği “Onu yazdıkça içimin
kirlendiğini hissediyorum” ifadesi Ertuğrul’un kimliğini paramparça
edecektir çünkü Bayramoğlu, “en son ve zor şartlarda” ağzından
çıkacak, muhatabını “hak eden” konumuna düşürecek bir tanımlama
yapmıştır…
A.B.O.
|
Haber, Şemdin Sakık'ın itiraflarıyla
ilgiliydi.
PKK
yöneticisi Sakık, kimi insan hakları savunucularının,
siyasetçilerin, köşe yazarlarının ve işadamlarının PKK'ya yardım
ettikleri itirafında bulunmuştu.
Bir
süre sonra Sakık'ın böyle itiraflarda bulunmadığı ortaya çıktı.
Haber, gazetelere doğrudan doğruya dönemin Genelkurmay 2. Başkanı
Çevik Bir ve Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak tarafından
servis edilmişti.
Olay
Genelkurmay karargâhında hazırlanan psikolojik harp
operasyonuydu.
Gazete yöneticilerinin, Özkök'ün ve onun
gibilerin işbirliğiyle yürütülmüştü.
Sonuç:
Gazeteciler, dernekler, iş adamları hedef
gösterildi ve bunlardan birisi Akın Birdal Ergenekoncuların
silahından çıkan kurşunlarla vuruldu ve ölümden döndü.
Tarih
14 Şubat 1999…
Hürriyet'tin manşeti şöyleydi: "Ayıp ettin
gözüm"…
Haber
Ahmet Kaya'yla ilgiliydi.
Birinci sayfada bir fotoğrafta Ahmet Kaya 1993
yılında Berlin'de "Kürdistan haritası ve Apo'nun fotoğrafı altında"
konser verirken görülüyordu.
Ahmet
Kaya aslında bir süredir öfke nesnesi haline getirilmeye
çalışıyordu.
Magazin Gazetecileri Derneği tarafından yılın
sanatçısı seçilmiş, ödül gecesinde Kürtçe bir klip çekeceğini
söyleyince kendisini linç etmeye kalkan "şarkıcı" güruhundan canını
zor kurtarmıştı.
Hürriyet'in haberi bu zeminde
yapıldı.
Ve bu
haber üzerine Kaya'ya dava açıldı.
Daha
duruşmalar başlamadan Ertuğrul Özkök'ün ikinci manşeti
geldi.
20
Temmuz 1999'da, Hürriyet, Kaya'ya işaretle, "Vay şerefsiz"
diyordu.
Habere göre Ahmet Kaya, Almanya'da bir konuşmada
"Arabamı, şerefsizlerin memleketinde bıraktım" demiş ve 64
milyonluk ülkeye hakaret etmişti.
Hüküm
verilmişti.
Ahmet
Kaya ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve bir süre sonra hayatını
kaybetti.
Gerçek anlaşıldı sonra:
Ahmet
Kaya, "şerefsizlerin memleketi" dememişti. "Birkaç şerefsizin
yüzünden memleketimde başıma neler geliyor" demişti
sadece…
Ahmet
Kaya 1993 yılında Türkiye dışına da çıkmamıştı. Yani Kürdistan
haritası ve Apo posteri önünde konser vermemişti.
Fotoğraf, fotomontajdı…
Vicdan?
Ahlak?
İnsan?
Sırada Özkök'ün Ulucanlar operasyonu haberi,
Çatlı aşkı, Orhan Pamuk nefreti var…
Ama
onu yazdıkça içimin kirlendiğini hissediyorum, bu kadar
yeter…
Şunu
söyleyerek kapatalım bu konuyu:
Mesele Özkök'ün kendisi değil, o ve onun
gibilerin zihniyetidir…
Mesele kimilerinin sandığı gibi öfke, nefret,
rövanş hiç değildir…
Mesele basının iç konuşması, nefret suçlarıyla
hesaplaşmasıdır…
Bayramoğlu’nun yazısının tamamını okumak
isterseniz