Bayram değil seyran değil…
Engin Ardıç, Mustafa Altıokları durduk yerde neden öptü?.. Ne ilgisi var şimdi?..
GAZETECİLER.COM - Evet… Daha 27 gün var bayrama…
Peki ama Engin Ardıç, Mustafa
Altıokları durduk yerde neden öptü?..
Ne ilgisi var
şimdi?..
“Asansör” isimli film gösterimden kalkalı 10 yıl olmuş…
“Yeniden vizyona girdi de reklâmın
yapıyor” desek hayır…
Yok öyle bir şey…
“Ben de bir filmde oynadım… Dizi
film çekimleri başlıyor beni unutmayın” demek istemiş olabilir mi?..
Malumunuz…
“Dizi Film” deyice akla atv geliyor…
Engin Ardıç da aynı gurupta yazıyor…
“Acaba”?..
Neyse…
Biz anlamadık…
Belki siz anlarsınız…
Mustafa'nın asansörü
Hayatta boyamadığım boya bir o
kalmıştı, bendeniz vallahi filmde bile oynadım
efendim!
Tam sayfa reklam gelip de bizi
kırk altıncı sayfaya atmadılarsa bugün, umarım
okuyacaksınız...
Gerçi "Asansör" filminde aldığım
rol, doksanlı yılların "televizyon figürlerine sinemada kendi
kendilerini oynatma" modasından kaynaklanıyordu ama zarar yok (bu
muhabbete Larry King başlamış, Jay Leno, Gülgün Feyman, daha
başkaları ve bendeniz de arkadan gelmiştik galiba)... Filmin
diskini gözüm gibi saklıyorum şimdi. Hoş bir anıdır.
Bu filmin "arak" olup olmadığı o
günlerde çok tartışılmıştı, şimdi yeniden gündeme
gelmiş...
Tuhaftır. Çünkü önemli, başarılı
ve iz bırakmış bir film değil bu. (Düztaban değilim ama nasıl oldu
bu iş, anlamadım...)
Mustafa Altıoklar'la Ortaköy'de
deniz kenarında buluştuk, 1999 yılının yaz ayları...
Koltuğunun altında kalınca bir
dosya, "sana bir rol teklifi" dedi... Rol sandım, kendimi
oynayacakmışım, televizyon yorumcusu.
Hemen okuyacak halim olmadığından,
senaryoyu kabaca anlattı.
İlk tepkim şu oldu: "Louis
Malle'in 'Darağacına Asansör' filmine çok benziyor, hani şu Jeanne
Moreau ile Maurice Ronet'nin oynadıkları..."
Sonra öğrendim, meğer bir Belçika
filmi varmış, ona da benziyormuş.
Mustafa, eleştirileri göğüslemek,
dedikoduları engellemek için senaryoda olmayan bir şey yaptı,
Mustafa Uğurlu'nun hapis kaldığı asansörün yanına, yere bir
televizyon monitörü koydu, film boyunca orada o yabancı filmi
oynattı. Yani "Brecht estetiği" uyarınca bir çeşit "yabancılaştırma
fekti" (Verfremdungseffekt) de sağladı. (Demek ki Belçika filminin
varlığını sonradan öğrenmemiş.)
Ama "Asansör"
tutmadı.
Kendi oynadığı filmin tutmama
nedenini kendisine bağlamasınlar diye “Düztaban da değilim” ama
diyerek açıklayan ve Asansör’ün bazı film ya da romanlardan
esinlendiğini ima eden Engin Ardıç’a bir hatırlatma da biz
yapalım…
Dünyada, bir diğerinden (ya da
diğerlerinden) etkilenmeyen sanatçı yoktur…
Ve makalesinin kalan bölümü için
siz okurlarımızı