Baykal AİHM'e giderse kazanır
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargıcı olarak görev yapan Rıza Türmen'den ilginç kaset yorumu geldi.
Can Dündar'ın "Edebiyatçı olmak isterken hukuk okudu.
Diplomat oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde türk yargıç
olarak görev yaptı." diye tanımladığı Rıza Türmen,
Milliyet gazetesinde son günlerde medyayı
ilgilendiren üç maddenin Avrupa hukuku açısından .
İşte Rıza Türmen'in Baykal kasedi, Taraf
gazetesinin darbe planı haberleri ve Vakit gazetesinin aldığı ceza
ile ilgili yorumları:
AİHM BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ GENİŞ YORUMLAR
Basın özgürlüğü demokrasilerin sağlıklı işlemesinin vazgeçilmez
koşulu. AİHM, basını "demokrasinin bekçisi" olarak tanımlıyor.
Basının görevi, halkı bilgilendirmek, hükümetin yanlışlarını
kamuoyunun dikkatine getirmek... Böylelikle halkın karar alma
sürecine katılmasını sağlamak. Bunun yanında halkın da, kamuoyunu
ilgilendiren konularda bilgi edinmek hakkı var.
AİHM, basın özgürlüğünü geniş yorumlar. Basının belirli bir ölçüde
abartılı hatta tahrik edici bir üslup kullanmasını kabul eder.
AİHM'ye göre, basının siyasetçileri ve hükümetleri eleştirme hakkı
çok geniş. İktidarda ya da muhalefette siyasetçiler, siyasete
girmekle kendilerini basın ve kamuoyunun incelemesine
açarlar.
CEZALAR OTOSANSÜRE YOL AÇMAYACAK ŞEKİLDE
VERİLİR
Düşünce ve basın özgürlüğü demokratik bir toplumun temel öğesi
olmakla birlikte, şiddeti teşvik, ırkçı söylemler, kişilik
haklarına saldırı, özel yaşamın ihlali gibi durumlarda, AİHM basın
özgürlüğünün sınırlanabileceğini kabul ediyor.
Ancak basının demokrasilerdeki temel işlevi ile bireylerin
korunması arasında bir denge kurulmasını, bu amaçla da basına
verilecek cezaların orantısız olmamasını, otosansüre yol açmamasını
istiyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin basın özgürlüğünü de içeren 10.
maddesi "görev ve sorumluluklar"ı da kapsar. AİHM, basının iyi
niyetle davranmasını, etik kurallara uygun olarak güvenilir ve
doğru haber vermesini öngörüyor. Bireylerin kişilik hakları söz
konusu olduğunda, basının görev ve sorumlulukları özel bir önem
kazanıyor. Basının verdiği bilgilerin doğruluğunu yayımlamadan önce
kontrol etmesi gerekiyor.
BASININ HAKLARI KADAR SORUMLULUKLARI DA VAR
Pedersen Baadsgard/Danimarka (2004) kararında AİHM şöyle der:
"Haberi önceden kontrol etme yükümlülüğü, ileri sürülen iddianın
ciddiliği ile orantılı olarak, yeterince doğru ve güvenilir bir
temele sahip olmasını gerektirir."
Başka bir deyişle, gazete ve gazetecinin ya da web sitesi
sahiplerinin "kamuoyunu ilgilendiren bir bilgi bana ulaşınca,
doğruluğunu araştırmadan bunu yayımlarım" demesi, basının
sorumluluğu ilkesi ile bağdaşmıyor.
Lindon/Fransa (2007) kararında dava konusu, Fransa'da sağcı Ulusal
Cephe Başkanı Le Pen hakkında, bir kitapta kullanılan "caniler
çetesinin başı", "Le Pen'e oy verenler Al Capone'a da oy verirler",
"seçmenlerinin öfkesi ve kanı ile yaşayan bir vampir" gibi
ifadeler... Le Pen'in açtığı hakaret davası sonucunda, yazar ve
basımevi 6 bin euro'ya mahkûm olurlar ve AİHM'ye başvururlar.
Le Pen'in siyasetçi olmasına karşın, AİHM, bu kararın düşünce
özgürlüğünü ihlal etmediğine karar verdi. Kullanılan ifadelerin
kabul edilebilir sınırı aştığı ve hakaret niteliği taşıdığı
yolundaki Fransız Mahkemesi kararını doğru buldu.
Prenses Caroline/Almanya (2004) kararında, AİHM, Prenses
Caroline'in erkek arkadaşıyla denize girerken, yemek yerken çekilen
ve bir popüler dergide yayımlanan fotoğraflarının özel yaşamı ihlal
ettiği, basının 'demokrasinin bekçiliği' ve halkı bilgilendirmek
görevi ile bir ilgisi bulunmadığı sonucuna vardı.
GÜNDEMDEK ÜÇ OLAYI NASIL YORUMLUYOR?
Bu ilkelerin ışığında, Türkiye'de son günlerde meydana gelen
basın özgürlüğüne ilişkin üç gelişmeye bakarsak, şu sonuçlara
ulaşabiliriz:
1. Sn. Deniz Baykal'a atfedilen web sitelerinde yayınlanan
görüntülerin TCK'nın özel yaşamla ilgili maddelerine aykırı olması
yanında, davanın AİHM'ye gelmesi durumunda, özel yaşamın ihlal
edildiği yolunda bir karar çıkması olasılığı yüksek. Sn. Baykal'ın
siyasetçi olması, özel yaşamını Sözleşme'nin koruması dışında
bırakmıyor.
2. Bir gazetenin, 7 yıl önce düzenlenen bir askeri tatbikatta
hükümeti devirme planları yapıldığına ilişkin ele geçirdiği
olguları, bunların doğruluğunu araştırmadan, olaydaki çelişkileri
açıklamadan gazetede yayımlamasının, Sözleşme'nin 10. maddesi
tarafından korunması beklenemez.
3. Bu hafta bir gazeteye verilen 1.5 milyon TL ceza, kararın
içeriği doğru olsa bile, AİHM ölçütlerine göre orantısız bir ceza.
Basında otosansür etkisi doğurabilmesi bakımından da, basın
özgürlüğü açısından da sakıncalı.
Basın özgürlüğü demokrasinin en önemli öğelerinden biri... Ancak bu
özgürlüğün korunması sadece ilgili makamların değil, basının da
sorumluluğu.