'Baskıya dayanamıyorum' diyen gazeteci hatırlamıyorum
Fakat “İktidarın baskısına dayanamıyorum” diyerek gazetesinden ayrılan yazar veya haberci hatırlamıyorum.
GAZETECİLER.COM - Radikal
gazetesi yazarı KONDA araştırma şirketinin yöneticisi Tarhan Erdem
bugün köşesinde günümüzde medyanın içinde bulunduğu konumu, 1950'li
yıllar ile karşılaştırdı.
Menderes Hükümetleri döneminde basına yönelik ekonomik ve hukuki
baskıların günümüzde olmadığının altını çizen Erdem, yargının
günümüzde daha bağımsız olduğuna, ifade özgürlüğüne dair yasaların
daha etkili olduğuna dikkat çekti ama ekledi: Fakat
“İktidarın baskısına dayanamıyorum” diyerek gazetesinden ayrılan
yazar veya haberci hatırlamıyorum.
İşte ndan çarpıcı bir bölüm:
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TAM DEĞİL AMA
İLERLEDİ
"İfade ve örgütlenme özgürlüğü ülkemizde tam değildir; ancak 30
yıl, 10 yıl öncesine göre ilerlemiştir. Yargı sistemi de aynı,
eksiklerine karşın eski yıllara göre daha bağımsızdır. Yazar ve
haberciler için ifade özgürlüğüyle ilgili yasalar, hükümetin yazı
ve görüntü kullanılarak eleştirilmesini
sınırlamamaktadır.
1950’li yıllarda basın kanunu ve yargı sistemi, basın
mensuplarının iktidarın talebiyle yargılanmaları ve
cezalandırılmasına elveriyordu. O devrin efsane dergisi
AKİS’in sahibi ve yazarlarından Metin Toker, Başbakan Menderes’in
isteği üzerine mahkûm edildi. O yıllarda birçok gazeteci hapse
girdi, Ulus başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın, Vatan sahibi ve
başyazarı Ahmet Emin Yalman da hapsedilenler arasındaydı.
Onlar direndiler,
basın özgürlüğü önce meydanlara taşındı, sonra seçim beyannameleri
girdi.
İKTİDARIN BASKISINA
DAYANAMIYORUM DİYEN GÖRMEMİŞTİM
O günlerde yazar ve gazete sahipleri basın ve ceza kanunlarından
yakınırlardı; ayrıca hükümetin muhaliflere yeterli kâğıt tahsisi,
baskıda kullanılan çinko ve diğer malzeme ithalatı izni vermediğini
yazarlardı.
Fakat “İktidarın baskısına dayanamıyorum” diyerek
gazetesinden ayrılan yazar veya haberci hatırlamıyorum; herkes
düşüncesini, topladığı haberi ve gördüğünü
yayımlardı.
Şimdi o dönemler gibi değil! “Kardeşim seni kim tehdit
etti” diyorsun, açık cevap yok! Haklı olarak,
“Gerçeği söylersem ihale alamam” diye korkanlar
gibi, “Yazar hapse girerim” ya da
“Kalemimi kırar giderim” diyenler de
çok.
BAŞBAKANIN İSTEKLERİNE
UYUYORLARSA...
İktidar-medya ilişkisinde bir-iki konuyu temizlemeliyiz:
Yazar ve haberciler Başbakan’ın isteklerine, 1/ Bizzat
duyduklarında uyuyorlarsa; 2/ Patrondan duyarak uyuyorlarsa;
iktidar baskısından yazarların yakınmaları haklı
sayılmaz.
Başbakan’ın isteğine göre yazılanlar, halkın doğruları görmesini ve
anlamasını engeller.
Açıkçası, baskıdan yakınan yazar ve haberciler, gerçekdışı veya
çarpıtarak yazdıkları haber ve düşünceleri; 1/Öz
kararlarıyla yazmaktadırlar ve; 2/Değişik nedenlerle duruma razı
olmakta ve kabul etmektedirler.
GAZETECİLİK GERÇEĞİN BİR
KISMINI SÖYLEME YERİ DEĞİLDİR
Bence siyaset ve gazetecilik ‘duruma razı olma’ veya
‘gerçeğin bir kısmını söyleme’ yeri değildir. Çünkü rızayla
kazandığınız –gelir, ün, vakit ve benzeri- şey, halkınızın her
anlamda ilerlemesini önlemektedir.