Basın özgürlüğünün ruhuna el Fatiha!

Sanatçı, işadamı, sporcu, gazeteci ve diğer meslek guruplarından kimse için "eleştiri" olabilecek bir cümle kuramayız..

ADNAN BERK OKAN

Hıncal Uluç, merhume sunucu Defne Joy Foster'ın ölümünün ardından "Aldatılan bir koca ve unutulan bir bebek. Ama böyle bir insana öldü diye saygı duymamı kimse benden beklemesin. Defne'nin ölümü tipik bir su testisi su yolunda kırıldı olayıdır" yazdı SABAH'ta.
Defne'nin eşi ve annesi "Tazminat Davası" açtılar...
Neden?..
Çünkü...
Onlar Hıncal Uluç'un Defne'ye hakaret ettiğine inanıyorlardı...
Hâkim de onlarla aynı fikirde olmalı ki Uluç, anneye on bin, kocaya da on bin olmak üzere yirmi bin lira tazminat ödemeye mahkum edildi.

Buraya kadar çok önemli bir şey yok...
Bir makale...
Yazarın açık yüreklilikle yazılmış şahsi görüşleri...
Ve...
O görüşleri "hakaret" olarak algılayan karşı tarafın yargıya başvurup tazminat talep etmesi...

Sonunda yargının davacıyı haklı bulması...

Ama...
Asıl sorun işte o kararın ta kendisi...
Asıl sorun o haber karşısında medyamızın tutumu...
Yargı kararı genelde alkışlandı...
Hıncal Uluç için biriktirilmiş kinler, nefretler, öfkeler misket bombası gibi saçıldı ortalık yere...
Yargı kararını "haklı" bularak Hıncal Uluç'a saldıranların aklına şu nokta gelmemiş olmalı:
Bu karar medya özgürlüğüne vurulmuş en berbat ve açılması mümkün olmayan kilittir...

Dostlar;
Bundan sonra yazarlar köşelerinde birbirlerine karşılıklı "şaka" bile yapamazlar...

Bundan sonra yazarlar köşelerinde eleştirecekleri bir siyasetçi için, "ne ekersen onu biçersin" atasözünü bile kullanamazlar...
Bundan sonra yazarlar köşelerinde bir sanatçıya, "anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al" diyemezler...

Yazın bir tarafa...

Bu karar eğer Yargıtay tarafından da onaylanırsa (ki bence asla onaylanmayacak) "içtihat" haline gelecek...
Ve...
Bir makale içinde adı geçen biri bile mahkemeye koşup tazminat talebinde bulunacak...
Talepnameye inandırıcı olsun diye "amacımız nedensiz zenginleşmek değil" diye küçük bir cümle de eklediler mi, Yargıç inanacak ki davacının amacı "para" değil, "kırılan onurunun" tamir edilmesi...

Hooopppp!...
Hanımlar beyler!..
İlle de siz Rahşan Hanımefendi, ille de siz!..
Yahu Uluç'un eleştirisinden intikamınızı basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbe niteliğindeki yargı kararına destek vererek mi alacaksınız?..
Ayıp be!..
Bu mu sizin gazetecilik anlayışınız?..
Yahu dönün de bir kendi yazdıklarınıza bakın...
Eğer bugün cezaevinde değilseniz ya da tazminat cezaları içinde boğulmamışsanız dua edin ki yazdıklarınız yüzünden dava konusu olmamışsınız...
Yoksa siz de, Uluç hakkındaki o kararı  veren Hakime hanımefendi gibi birinin eline düşer ve yanardınız...

Ve sizler...
Hıncal Uluç düşmanlığıyla o "püriten" karara destek veren sizler, diğerleri!..

Allah aşkınıza söyler misiniz bana ki Hıncal Uluç'un "Su testisi su yolunda kırılır" deyişinin neresi hakaret?..
Yahu eğer o atasözü hakaretse, birbirinize karşılıklı söylediğiniz o belden aşağı küfürler ne?..
İltifat mı?..

Hıncal Uluç o ölümün arkasından kendi düşüncelerini söyledi...
İtiraz edebilirsiniz ve ettiniz de...
Ben de pek hoş olmadığını yazdım...
Ama o kadar...
Bir görüştür, bir tespittir ve asla da "hakaret" kastıyla yazılmamıştır...
Hıncal gibi bir "kalem ustası" hakaret etmek isteseydi atasözüne ihtiyaç mı duyardı?..
En yakın dostuna (merhum Canaydın) "Bizanslı" diyen biri Defne Joy'un ardından kelime üretmekte zorlanır mıydı?..

Neymiş?..
Merhumun çocuğu büyüdüğünde o yazıyı okursa annesi için ne düşünecekmiş?..
Yahu o çocuk büyüyene kadar annesini sormayacak mı?..
Babası da durumu anlatmayacak mı?..
Siyah - Beyaz yerli film mi bu hayatlar?...
"Senin annen bir melekti yavrum, öbür dünyaya uçtu" diye mi anlatacak baba; anneyi çocuğuna?..

Bırakın bu ikiyüzlülüğü...
Basın özgürlüğümüz gidiyor dostlar basın özgürlüğümüz...
Aha şuraya yazıyorum...
Eğer bu karar Yargıtay'da onanırsa hepimiz biteriz...
Yazılarımızda tek bir kişinin bile adını geçiremeyiz...
Siyasetçi eleştiremeyiz...
Sanatçı, işadamı, sporcu, gazeteci ve diğer meslek guruplarından kimse için "eleştiri" olabilecek bir cümle kuramayız...
Hepimiz birer "Yalaka" olup çıkarız...
Aha işte şuraya yazıyorum...

adnanberkokan@gmail.com