Başımız o yüzden girer belaya...
Günümüz insanlığı için ise hayat her ne kadar atalarına göre “daha kolay ve müreffeh” görünüyorsa da… Aslında… Geçmişteki atalarından çok daha zor bir “karar verme” sürecinden geçiyor.
Atalarımızın “karar
verme” gibi bir sorumlulukları
yoktu.
Çünkü…
Liderden (Dini veya siyasi.)
başka hiç kimse karar verme ihtiyacı duymazdı…
Ve
her şey “din” üzerinden
anlatılırdı atalarımıza…
Onlar da itiraz etmeden
inanırlardı...
*
Biat etmeleri gerekiyorsa
biat ederler…
Savaşmaları ve hatta ölmeleri gerekiyorsa seve seve ölürlerdi…
NEDEN KARŞI ÇIKMAZ, İSYAN ETMEZLERDİ?..
Çünkü…
Siyasi veya dini lider (Kral, padişah, şah,
sultan, halife.) Allah’ın
yeryüzündeki vekiliydi.
*
Çünkü…
Fakirdiler, dini veya siyasi lidere ihtiyaçları
vardı…
*
Çünkü…
Güçsüzdüler…
Başlarındaki siyasi veya dini lider olmasa
başka siyasi veya dini lider ve askerleri gelip alacaktı
vergiyi…
*
Çünkü…
Güçlerinden daha çok vergi ödemek
zorundaydılar…
*
Çünkü…
Her
günleri acı, çile, yoksulluk ve yoklukla doluydu…
*
Oysa…
Savaşır (Tabii ki siyasi veya dini liderin daha
çok toprak ve daha çok servet sahibi olabilmesi için.) ve
şehit olurlarsa gidecekleri
cennet o kadar güzeldi
ki…
Ölüm onlar için bir kurtuluş, bir umuttu
adeta…
ÇOK DAHA ZOR
Günümüz insanlığı için ise hayat
her ne kadar atalarına göre “daha kolay ve müreffeh”
görünüyorsa da…
Aslında…
Geçmişteki atalarından çok daha zor
bir “karar verme”
sürecinden geçiyor.
*
Yüzlerce televizyon
kanalı…
Onlarca gazete…
Sayısız kitap…
Ve…
İnternet sayesinde açılan milyonlarca sosyal
medya sayfası…
*
Hepsi de milyarlarca
insana “gerçeği” sunduklarını iddia ediyor…
Ama…
X kanalını izlerken öğrendiğimiz
gerçekler, Y kanalını
açtığımızda birden değişiveriyor.
X gazetesinin yazdığı gerçeğin, Y
gazetesini okuduğumuzda
“yalan” olduğunu
görüyoruz…
KANITLAR HAVADA UÇUŞUYOR.
Hele sosyal medya sayfaları
bir felâket…
Milyonlarca doğru, milyonlarca
gerçek…
Ve
hepsi de aynı olay aynı konu hakkında…
*
Yani…
Birinin “doğru” dediğine diğeri “yalan” diyor…
Birinin hakikati diğerinin sanallığı
oluyor…
Kanıtlar ve karşı-kanıtlar havada
uçuşuyor.
Yorumlar, demeçler,
görüntüler, ek iddialar, yalanlamalar, alaylar, hakaretler gırla
gidiyor...
VE EN SONUNDA…
Halen hangisinin daha gerçek olduğunu bilmediğimiz nice gerçekten biri, bizim için bir inanç, bir tercih veya bir zorunluluk haline geliyor.
*
ABD’nin efsane başkanı
Abraham Lincoln şöyle
demişti:
“Doğru
bildiklerimizden değil doğru olduğunu zannettiklerimizden başımız
belaya girer…”